Ersan Özer (d. 15 Haziran 1969, İstanbul), İnternet girişimcisi, televizyon yazarı, televizyon yönetmeni, gazete yazarı. Aktüel ve Gazetepazar yayınlarında muhabir olarak çalıştı. Atv televizyonunda yayınlanan yalan haber programı Şok ile televizyonculuğa geçiş yaptı. Okan Bayülgen’in hazırladığı televizyon programı Televizyon Çocuğu’nun 50 program yazarlığını üstlendi. Ardından Beyazıt Öztürk’ün programı Beyaz Show’un 2 sezon boyunca yönetmenliğini yaptı. 1998 yılında Parantez Yayınları’ndan çıkan Şehir Efsaneleri isminde bir kitap yazdı ve bu kitapta Türkiye’den ve dünyadan şehir efsanelerini bir araya getirdi. 1999 yılında NTV televizyonunun haber merkezinde editör olarak çalışmaya başladı. Burada çalışırken itiraf.com sitesini kurdu. 2002 ile 2005 yılları arasında Akşam gazetesinde Hayat Okulu başlığı altında günlük yazılar yazdı. Aynı gazetenin kadın ekinde Hale Gür takma ismi ile de kadınlara yönelik bir köşe yazarı yarattı. 2002 yılında Haluk Bilginer ve Zuhal Olcay’ın hazırladığı Ti Show isimli programın yönetmenliğini ve yazarlığını yaptı. 2005 yılında Alper Mestçi ile birlikte TRT’ye gizli kamera test programı olan Radar’ı ve Kanal D’ye yine gizli kamera programı olan Pusu’yu hazırladı. 2005 yılında Gittigidiyor.com’un ortakları ile birlikte, İnternet projeleri geliştirmek üzere, Magnet Bilişim Hizmetleri’ni kurdu. Bu şirket bünyesinde şehre özel arkadaşlık siteleri olan istanbul.net, ankara.net, izmir.net ve uzmanların videolu anlatımlarına yer verilen Uzmantv projelerini hayata geçirdi.
Kaç yaşında baba oldunuz? Planlı mıydı?
Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?
Anne babalarımızın da süreçten haberi vardı. Biliyorsunuz, artık insanlar ha deyince çocuk sahibi olamıyor. Biraz zaman gerekiyor. Eşim bir gün evde test yapmış ve olumlu çıkınca beni aramış. Telefonum kapalı olduğu için SMS göndermiş. Şarja taktığımda mesajı aldım ve tabii çok fazla sevindim. Önce karımı aradım, sonra da annemle babamı. O telefon mesajını saklıyordum. Bir telefon değişikliğinde mesajı kaybettiğimi farketmem hayatımdaki en üzüldüğüm anlardan biridir.
Eşinizin hamileliği sizi zorladı mı?
O çok kutsal bir süreç. Artık karınıza bir başka gözle bakıyorsunuz. Sizin için hayattaki en kıymetli varlığı taşıyor. Üstelik bilim kurgu filmi gibi bir şey. Boru değil, içinde bildiğin insan büyütüyor. Yaratık gibi. Bu yüzden de büyük bir hayranlık duyuyordum. En iyi anladığım da şu oldu: Çocuktan önce çiftsiniz, çocuktan sonra ise aile. Eşimin hamileliği çok rahat geçmedi. Düşük tehlikesi vardı. Ama çok şükür oğlumuz sağlıklı bir şekilde evimize geldi.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
Ada beklediğimizden erken geldi. Gece sancılar başladı. Doktora ulaşamadım. Arayıp hastaneyi hazır ettim. Doktor uyuyormuş meğer. Neyse, uyandı. Hastaneye gittiğimizde artık doğum süreci başlamıştı. Bebeği kanaldan geri çekip sezaryenle aldılar. Sibel’in göğsüne koydular. Mucizevi bir şey. O doğaüstü anı yaşayınca insan diyor ki, uzayda hayat da var, hayaletler de gerçek, Tibet’te 1 sene yemek yemeden yaşayanlar da var. Her şey mümkün yani. Mucize önümde, diğer mucizelere nasıl inanmayayım?
İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Oğlumun ismini eşim koydu. Zannederim Can Dündar’ın oğlu Ada’dan etkilendi. Araştırınca gördük ki, bu isim Deniz gibi uniseks. Kızlara da koyuyorlar. İleride Kamuran, Hikmet gibi diğer cinsin egemenliğine girer diye endişe ettik. Yanına bariz bir erkek ismi ekleyelim diye düşündük. Kelime uyumundan dolayı Ada Arda olabilir dedik. Sonra annemin babası olan Kemal’de karar kıldık. Fakat ben nüfus dairesinde Ada Kemal yerine Ada Arda yazdırmışım. Eve gelince karım dedi ki, bu ne? O zaman uyandım. Öyle de kaldı maalesef. Arda şu an pek sevdiğimiz bir isim de değil açıkçası.
İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
Ben oğlumun doğduğu gece itiraf.com’u satmaya karar verdim. Çünkü karım sancıdan kıvranırken bir yandan onu kontrol ediyor, bir yandan hastane ile konuşuyor, bir yandan doktoru arıyor, bir yandan da itiraf.com’u güncellemeye çalışıyordum. itiraf.com çok ünlü bir siteydi ama maalesef para kazandırmıyordu. Mecburen gazeteye yazı yazıyordum ve televizyonda yönetmenlik yapıyordum. Dedim ki, “Bu site beni İnternetçi yaptı. Çok da itibar sağladı ama bak oğlumun doğduğu gecenin keyfini dahi çıkaramıyorum. Ben bunu satayım da para kazanacağım işler yapayım.” Öyle de oldu çok şükür. Oğlum şansıyla geldi. Gittigidiyor’un ortakları ile şehre özel arkadaşlık siteleri istanbul.net, ankara.net ve izmir.net’i, sonra da uzmantv.com’u yaptık. İlk proje çok para kazandırdı. İkincisi de Türkiye’nin en saygın İnternet projelerinden biri oldu. Benim hayatta tek bildiğim çalışmak. Sosyal hayatım yok gibi bir şey. İş hayatımdaki iyi şeylerde de oğlumun şansının katkısı olduğunu düşünüyorum.
Nasıl bir baba olacağınızı düşünüyordunuz? Oldu mu?
Valla hiçbir planım yoktu. Her şeyden öte, çocuk sahibi olmayı çok merak ediyordum. Baba olacak kadar büyüdüğüme ikna olamıyordum. Hayatta bundan daha keyifli bir şey olmadığını gördüm. Oğlumla zamanında çok oyun oynadık. Yüzde yetmişini isteyerek, kalanını zorunluluktan oynuyordum. Artık 8 yaşına geldi. Kendini oyalıyor tabii. O yüzden de ona eskisi kadar vakit ayırmıyorum. Çocuğun her yaşı ayrı güzel ama o halleri, saatlerce otoparkçılık oynamamız çok daha keyifliydi sanki.
Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Pek almadık galiba. Benim keyif aldığım şeylerden biri, oğlumun üzerindeki güzel giysilere bakıp, “Bunu ben aldım. Oğlum için kazandım ve aldım” demekti. Bundan haz alıyorum. Oğlum bana olağanüstü keyifler yaşatıyor ya, ben de herhalde bu şekilde, onun giysilerini alarak, ona olan borcumu ödüyor gibi hissediyordum. Misal, Ada bir dönem Thomas Tren’e takmıştı ama Türkiye’de hiçbir yerde oyuncağı yoktu. Benim de o ara yolum Amerika’ya düştü. Gittiğim şehirde fellik fellik Thomas Tren aradım. Bulunca da 2 çanta dolusu alıp getirdim. Bunlar benim için büyük keyifti ve bu yüzden de başkalarından oyuncak almaya hiç gerek olmadı.
Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
Hiç babaanne, anneanne desteği almadık desem yeridir. Çocuk kararından sonra zaten eşim işinden ayrılmıştı. O yüzden gece evde bakıcı olmasını gerekli bulmadık. Zaten doğru bakıcı biliyorsunuz, kolay değil. Neyse ki 3-4 denemeden sonra doğru bakıcı ablayı bulduk. Sağ olsun, çok uzun süre bizimle beraber oldu. Hala da Ada ara sıra ziyaretine gidiyor.
Kendinizi babanızla kıyaslasanız?
Babam çok iyi bir insandır. Şu an çocuklarıyla çok güzel bir ilişkisi var. Aramız eski günlerden, yani çocukluğumuzdan daha iyi diyebilirim. Çocuk bakımı konusunda bir bilinç değişikliği oldu yıllar içerisinde. Babam da herhalde bunu yaşadı. O yüzden geçmişte değil ama şu anda babamla aramda pek fark göremiyorum. İkimiz de çocuklarımızı çok seviyoruz ve bu sevgimizi gösteriyoruz. Bu da en önemlisi bence.
Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza.
Maalesef bu konularda Ada’ya tek katkım onu yemeğe çıkarmak yahut sevdiği şeyleri alıp eve getirmek. Biz anne hükümdarlığında yaşıyoruz.
Çocukla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
En önemli değişiklik, önceden çifttik, çocuktan sonra aile olduk. Evinde vakit geçirmeyi seven biriyim ama oğlumdan sonra evime daha da düşkün oldum. Eskiden iş konularında havai sayılırdım. İş değiştirmek için düşünme sürem 30 saniyeydi. Artık böyle hızlı kararlar veremiyorum. Daha önce parayı önemseyen biri değildim. Ada’dan sonra daha fazla para kazanmak gibi bir derdim oldu. Keza birikim yapma konusunda da daha hassas oldum. Sağlığına önem veren biri değildim. Oğlum için sigarayı bıraktım çünkü ileride hastanelerde benimle uğraşmasını istemiyorum. Ayrıca onun düğününde, sağlıklı bir adam olarak, hoplaya zıplaya dans etmek istiyorum.
Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?
Açıkçası her şeyi seviyorum. Yanımda otursun, televizyon izlesin, ben de onun bacağına, koluna filan dokunayım. Bu bile büyük keyif. Sinemada iyi vakit geçiriyoruz. Birlikte PSP oynuyoruz. Geçen sene futbola sarmıştı ama bu sene o kadar ilgilenmiyor. Onunla maça gitmek de çok güzeldi.
Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
Maalesef kolay panik oluyor. Mesela havaalanındayız. Kazara eşime, “Yarım saat kaldı, uçağı kaçırabiliriz” dersem yandığımızın resmidir. Oğlum herkesten fazla panik oluyor. Panik olunca da hırçınlaşıyor. Bir de mutlu olmanın keyfini yeterince çıkarmıyor. Çok şükür, evimizde keyfimiz yerinde ama Ada sürekli kendine dertler çıkarıyor. Karamsar yanları var. Ama o da ne yapsın, her şey genlerle ilgili. Bu huylarını da bizden, bizim ailelerimizden almış maalesef.
Deneyimlerinize dayanarak babalara ve adaylarına önerileriniz var mı?
Geç çocuk sahibi olsunlar. Çocuğun keyfini doyasıya çıkarmak için insanın hem kendi kişiliğinin hem de evliliğinin oturmuş olması gerekiyor. Fakat çok da geç kalmasınlar, çünkü o zaman da istedikleri halde yeterince enerjileri kalmadığı için ikinci çocuğa kalkışamayabilirler.
Babalık neymiş?
Tahmin edemediğim kadar güzel bir şeymiş. Hayatımın en mutlu anı çocuğumu kucağıma almamdı. İkinci en mutlu anı ise onun çocuğunu kucağıma almam olacak.