Hep söyleyip duruyorum, bizim memleketin büyük görünen sorunları Ali İlyas (2) düzeyinde çözülebilir şeyler. Misal kiminle savaşıyorsan onunla barışırsın. Alev Er’in ağzından çıkan bu basit gerçeği bu ülkenin anlamaya başlaması 30 sene sürdü.

Roger Waters abimizin de dilinde tüy bitti yıllardır bunları anlata anlata.

Roger Waters abimizin de dilinde tüy bitti yıllardır bunları anlata anlata.

Düşünsenize insanların annesinden öğrendikleri dili nerelerde kullanabileceklerine karışmamız gerektiğini söyleyen insanlar var. Ali İlyas bunu tartışma konusu yapmazdı.

Bu 2 yaş düzeyindeki ıvır zıvırın onbinlerce, yüzbinlerce kişinin hayatına mâl olabilmesinin basit bir sebebi var. Türkiye’de fikirler değil takımlar yarışıyor. Zaten o yüzden fikirler turnike yapıyor sürekli. Bir bakıyorsunuz AKP dağdan adam indirmiş, CHP yaygarayı koparmış, AKP’yi PKK’lı ilan etmiş. Ertesi gün CHP anadilde eğitim demiş AKP yaygarayı koparmış, CHP’yi PKK’lı ilan etmiş.

Baksanıza allasen, kentli, okumuş, “eş-dost” ağız birliği yapmış cevval üniforma savunucusu olmuşlar. “Badem bıyıklılar” da özgürlükçü. Tersi az mı mümkündü? CHP yapsaydı bu düzenlemeyi de görseydik “öbürünü”.

İkisi de güvenilmez olduğu için hazin ama seyirlik bir durum var ortada.

En reformcu ve en faşist zamanları aynı yöneticilerin yaşatabilmesi de bundan. Türkiye’de halk hep masif bir yapı gibi göründü. Masif ama hafif elastiki. Visko yatak gibi. Bastırınca şeklini alıyor. Bir süre sonra eski haline dönüyor. Sonra yine bastır.

Birileri ne yapıldığı değil, kimin yaptığıyla ilgileniyorsa iflah olmaz. Eh. Matrix gerçek olmadığına göre bize düşen, dilimizde tüy bitene kadar aynı kelama devam etmek.

Evelsi gün Evren Balta Paker pek güzel yazdı: Sınıfında sınıfınla okumak… Yazısının başında kabaca dedi ki: “Kardeşim insanlar üniforma ile eşitlenebilseydi hayat ne kolay olurdu.”

Arkasından sosyal medyada kopan yaygaralara bakındım da, tanıdığım laf ebelerinin tamamı okul zamanında üniformaya sunturlu küfürler etmiş tipler. Tanımadıklarımın bir kısmı da “Okulda karşıydım üniformaya ama…” diye başlamışlar yazmaya. Eski hikâye. Ehmmm. Ne bu? Ben punk dinliyorum diye babam kızardı, çocuğumu techno dinliyor diye dövüyorum. 15 yaşında içki, sigara içiyor, bıçak taşıyordum; çocuğum 25 yaşında eve geç gelirse bacaklarını kırarım.

“Anne baba olunca insan anlıyor.” Ama yanlış anlıyor.

Önce hızla şu üç “ama” klişesine sıradan cevaplar verip devam edelim:

Ama fakiri var zengini var. Şimdi bunlar aynı şeyi giyince bu fark daha az belli oluyor. Hem de mızıklamıyorlar annelerine babalarına elbise diye: Evet. Hakikaten zengini var fakiri var. Keşke olmasaydı. Bunu örtmek için örtü bulmak pek yaratıcı olmamış ama. Örtüyle olsaydı, bütün türbanlılar birbirine benzerdi. Ben ki giysi / imaj konularında gerçek bir andavallıyım, hemen zenginlerini ayırabiliyorum. İlkokulun büyük bölümünü taşrada okudum. Bildiğin naylondu önlükler. Benimkisi ise annemin diktiği epey havalı bir şeydi. Nefret eder, o naylon önlüklerden isterdim. Arkadaşlarım da eksik olmasınlar alay ederlerdi önlüğümle. Çocuk mezalimi müthiştir. Nasıl çalışacağına üniforma yerleştiricilerinin, düz mantıklı “çevreci” beyaz Facebook aktivistlerinin, senin, benim kafamız çok basmaz. Pek karışmamak gerekir.

Ama öğrencinin ayırıcı kılığı olmaz ise yabancılar belli olmaz, okullar zaten korunamıyor: Okulu koruyamıyorum diye bir örnek giydirmek de çok zekice bir fikir sayılmaz. Bir kere dünyanın her yerinde okullara kolay girilir. Adı üstünde okuldur çünkü buralar, karargâh değil. Fenalığı da üniforma değil uyanık personel, cinnete uzak mahalle filan engeller. Rusya ve ABD’deki katliamları inceleyiniz. Altından üniforma yokluğu çıkarsa geliniz dişimi kıralım. Bizim apartmanda, hatta mahallede hırsızlık olmasın diye bir örnek giyinelim mi? Kaldı ki zarar vermek formadan geçiyorsa, formayı bulmak ancak semt pazarına yürüme zahmetine patlayabilir. Dikkat ettim üzerlerinde hologram filan yok hiç birinin. Nereden baksanız birkaç bin kalorilik zahmetle her okula girebilirsiniz bu hesaba göre.

Ama bütün işi derdi bitti okulların giysiler kalmıştı: En gıcık argüman da bu. Ne bu? Evin her yeri pis diye bulaşık da mı yıkamayalım? Düzeltme sırasını kim vermiş allasen?

Şimdi bu üç cevap yine Ali İlyas düzeyinde. Biraz daha akademik olalım. Üniforma aslında ne işe yarar?

Uzaktan bakınca herkes aynı görünür. İnsanları eşitleştirmez, aynılaştırır. Bu ikisi üzerine kafa yormaya değer. Eşitlik enfes bir şeydir. Aynılık berbat. Çünkü hepimiz eşitiz, ama hepimiz farklıyız. Bu farklılığı da canımızın istediği gibi gösterebilmemiz gerekir.

Ha, sınırları olmayacak mı? Düşünelim biraz. Ben misal çıplaklığı doğal karşılarım. Pek çok nudist kampta, kumsalda ortama uygun kılıkta bulundum. Lakin okulda öğretmenimin pipisini sallaya sallaya gezinmesi çok hoşuma gitmezdi. Demek ki böyle yapılmayan ve yapılabilen okullar olabilir. Bunlar basit kararlar.

Ha, üniforma hiç mi giyilmez? Elbette giyilir. Pratik sebeplerle. Misal tıp mensuplarını kolayca ayırabilmek hastaneler için zorunluluktur. Demek ki onlar beyaz önlük giyebilirler. Yahut atölyede çalışırken önlük giyersin tabii. Tektipleştirmek için değil, giysin pislenmesin diye. Ben mavi giyerim, sen kırmızı giy ama. Ya da hepimiz gri giyelim. Basit kararlar bunlar. Zorlamaya kasmaya gerek yok.

Ama tek tipleştirmek faciadır. Bir kere insana kendini bir sürünün parçası olarak hissettirir. Oysa ayranın yoğurdu gibi hissetmektir hislerin güzeli.

Sürüler sürü halinde para eden, tek tek kişiliksiz ve zihinden arındırılmış topluluklar ise makbuldür. Kolektif akıl vardır. Her şeyin doğrusunun ne olduğuna önceden karar verilmiştir.

Ne demiş Einstein abimiz yaklaşık olarak: “Bir örnek giyinmiş ve birbirinin ensesine bakarak yürüyen insanların beyne ihtiyacı yoktur. Omurilik yeterlidir onlara.”

Bu kadar da değil. Öğretmene esas işinin karşısındakilere hizmet etmek olduğunu unutturur. Tahakküm etmesini kolaylaştırır. Kendisini daha bir çoban gibi hissetmesine yol açar. Çünkü ilk işi olarak tırnak ve giysi kontrolü gibi omurilik düzeyinde zihin isteyen çalışmaları görür. Önce nizama çeker, sonra öğretir. Önemli olan nizamdır. Öğretileni zaten öğrenip öğrenmediği önemsizdir. O öğretilmiştir teorik olarak daha ne.

Evet okullar düzgün korunamıyor, müfredat berbat, öğretmenler cahil. Evren Balta Paker’in işaret ettiği uçurumlara dair sahici dertlerimizi, yani bölünmelerimizi tartışsak keşke. Onları çözmek için Ali İlyas düzeyi yetmeyecek çünkü.

Velhasıl bizim memleket iyi şeye sevinmeyi bilmiyor. Yapılana değil yapana bakıyor. Tırsmayın kardeşim bağırarak söyleyin: Üniforma berbat bir şeydir. Okula rengârenk gitmek süperdir. “Oh be”dir. Göbek atılasıdır.

Keşke benim zamanımda da öyle olsaydı.

http://twitter.com/metinsolmaz