Kimi geç yürür, kimi erken uyanır, kimi yemek yemez, kimi hiç susmaz, kimi tombul… Kimi patikli, kimi oyuncaksız, kimi organik… Hepimizin kuzucukları bize özel. Yöntemlerimiz farklı.
Hepimizin adı ortak: Anne, baba, çocuk… En iyisini deneyerek değil, bilinçli ve değer vererek yapıyoruz. Kıymetlimiz için emekler… Boşa kürek çekmiyoruz.
Doğrularımız var; ebeveyn kararlarımız… Büyütmek kolay değil(miş). Sabır…
“Aa daha konuşmuyor mu?!” demeler başladı. Papağan beslemiyoruz ki; yüz kere “AN-NE”, “BA-BA” diyelim. Anlamlarını kavradığı zaman söyleyecek. Kendini hazır hissettiği zaman… Üstelik, onun yanında bu tarz konuşmalar da çok zararlı. Konuşamasa da duyuyor unutma!
Bu süreç ne ilk ne son… Büyümeye devam ettiği yıllar boyunca yenileri katlanarak gelecek. Anne sütü içerken: “Su içmesi lazım” ile başlayan, “Ağlatın ciğerleri gelişir”, “Yumurtayı tam pişirmeden yesin daha sağlıklı” ile süren… “Düşe kalka büyür”, “Çorapla olmaz, yürüyen bebek ayakkabı giymeli, yoksa düz taban olur” , “yatılı bakıcı alın, hatta yabancı olsun İngilizce öğrenir” ile devam eden süreç.
Zamanı gelince hepsi geçecek. ”Sen küçükken” diye başlayan hikayelerimiz için bugünleri yaşıyoruz. Ve o günler geldiğinde, gülüp geçeceğiz geçmişe. Söz veriyorum sana küçüğüm; başkalarıyla kıyaslamayacaklar yaptıklarını. En yakınımızdan en uzağımıza kadar engeller koyacağım duyacaklarına. “Sen kendine bak” diyesim gelecek ama susacağım saygımdan.
Dün ne yediğimizi hatırlamazken, kendi büyüttükleri dönemleri dünmüş gibi anlatan ebeveyn ebeveynleri; sizi biraz bilgilendirelim:
• Anne sütü içen bebeğin suya ihtiyacı yok!
• Ağlatmak mı? Sen bu yaşında bile ağlarken yaslanacak omuz istersin, bir daha düşün!
• 1 yaşından küçük bebeğe çiğ yumurta, hatta yumurtanın beyazı bile verilmez.
• “Düşe kalka büyür” de yürümeyi yeni yeni öğrenirken göz göre göre düşürmeyelim ufaklığımızı değil mi? Kabuk tutacak dizlerin de zamanı gelecek.
• Yaz gelsin çıplak ayakla dolaştıracağım daha da sağlıklı… Asıl ayakkabıya hapsettiğin ayaklar düz taban olur.
• Konuşmaya gelince, gelişim süreçleri farklı olabilir. 4 hatta 4.5 yaşına kadar zamanı var. Bekle bakalım birkaç ay daha. Ne bu acele ?
Bardak ne zaman taşar? Anne-Baba ne kadar susar ? Bilemiyorum… Susmasam mı?
Aslında susmamak gerekiyor, ama sizin de dediğiniz gibi saygıdan susuyoruz.Bunun için saygı görüyor muyuz hiç sanmıyorum.Sizin bardağı taşıran damlalarınız aynı şekilde benim bardağın da sınırlarını zorlamakta (bk.dizleri kanamayan çocuklar daha mı mutlu olurlar) ,hiç eksiği yok.Hatta fazlası var.Şöyleki;
* Sen daha bisküvi, gofret,çikolata vermeye başlamadın mı?
Susarak söylediğim: Yok başlamadım,daha erken
Susmadan söylemek istediğim: Başlamadım, başlamayacağım da.Nasıl olsa ilerde tanışacak bunlarla, ne gerek var şimdiden.
* Normal yemeklere başladın mı?
Susarak söylediğim: Normal yemek veriyorum zaten?
Cevap: Tuzlu falan diyorum.Bak falancanın torunu 6 aylık ama yemediği şey yok, ne güzel her şeyi yiyor.
Susarak verdiğim cevap:Yok tuzlu yedirmiyorum daha.
Susmadan söylemek istediğim: Bir kere olsun acaba benim hala niye tuzlu vermediğimi düşün. Git o falancanın gelinine bak sen daha 6 aylıkken başladın ama İpek hala tuz vermiyor oğluna de. Tuz gibi bir zehri sen nasıl tavsiye edersin bana?
Gibi…
Bir de sanki her çocuk yaramaz olmalı, döküp saçmalı, ağlayıp zırlamalıymış gibi daha sakin, daha ılımlı bir çocuğun olduğu için sana seninki de annelik mi canım dercesine ‘çok uslu maşallah’ ya da ‘ allahım bir kere de ağlayarak uyan’ ya da ‘ bir kere de yemek yerken ağzından bir kırık dökülsün’ demeler. Resmen böyle bir çocuğun olduğu için suçluluk hissine kapılıyorsun.Hatta o kadar nazarları değiyor ki ‘çok güzel yiyor’ dediklerinin ertesi günü çocuk yemeden içmeden kesiliyor.Bütün bunlar karşısında o kadar çok ki atmak istediğim çığlıklarım ve o kadar bastırılmış ki ancak içime atmaya gücüm yetiyor.
Merhaba İpek Hanım;
Aynen yazdığınız gibi… Örnekler yaz yaz bitmez. Saygılı davranıldığının farkındalar mı acaba ? Asıl soru bu…
Hiç sanmıyorum. Ufaklıklarımızın, hayatlarının bir döneminde karşılaşması dileklerimle… Anneleri aynı pencereden hayata bakıyor çünkü… Ben inanıyorum 🙂