İstanbul’da çoluk-çocuk vakit geçirilecek en iyi yerler nereler? Yedi ebeveyn müzeden havuza, kültür merkezinden parka çocuklarıyla gittikleri ‘en iyi’ mekânları yazdı…

En iyi şehir turu
CENGİZ ALKAN

Toplutaşıma araçlarına binmek çocuklar için bir yerden başka bir yere ulaşmaktan fazla bir şey ifade eder. Hareket halindeyken dışarıyı seyretmek başlı başına bir eğlencedir zaten. Ama daha fazlası da vardır. “Bu tren nereye kadar gidiyor”, “Vapur nasıl yüzüyor?”, “Metro yerin altında mı gerçekten?” soruları güzel sohbet konusudur.

Mutlaka sıradışı bir şeylerle (hele çocuklar için) karşılaşırsınız. Ve günün sonunda erkenden yatacak kadar yorulmuş olur çocuklar. İki yaşından beri, oğlum Gün’le adını onun koyduğu bir ‘şehir içi eğlence turumuz’ var: “Hepsine binelim.” Çeşitli toplutaşıma araçlarıyla şehrin bir bölgesini kat etmek denebilir buna. Güzergâhımız şöyle: Bahariye Caddesi’nden tramvaya binip Kadıköy İskelesi’ne gidiyoruz önce. Vapura binmeden bir simit almak gerekli (martılar için). Sonra Karaköy. Tünelle yukarı. ‘Nostaljik’ tramvayla Taksim. Metroyla Mecidiyeköy ya da finükülerle Kabataş. (Tercihe göre rota değişiyor) Metrobüsle Söğütlüçeşme ya da Kabataş’tan Kadıköy. Araç değiştirme aralarında doğaçlama yapılacak epey şey de var.

En iyi kültür merkezi
DİDEM ERYAR ÜNLÜ

Sekiz yaşındaki kızım Ada ile sürekli olarak gittiğimiz yerlerin başında Fransız Kültür Merkezi geliyor. Burayı tercih etmemizin birçok nedeni var. Merkez içindeki büyük kütüphane bunun en büyük sebebi.

Kütüphaneden Fransızca, İngilizce ve Türkçe kitaplar, dergiler, CD’ler ve filmler ödünç alabiliyoruz; kütüphanenin keyifli mekânında birlikte kitap okuyabiliyoruz. Merkez kapsamında gerçekleştirilen sergi, konser, film, dans gösterisi ve tiyatro oyunlarını ücretsiz olarak izleyebiliyoruz. Çocuklara yönelik şan dersleri, müzik dersleri de mevcut. En keyifli faaliyetlerden birisi de her sene haziran sonunda düzenlenen Müzik Festivali. Festival boyunca çocuklar kendi çaldıkları enstrümanlarla merkezin bahçesinde küçük konserler verebiliyor. En keyifli geçirdiğimiz anlardan biri de bahçedeki kafede oturup, kütüphaneden ödünç aldığımız kitaplar hakkında sohbet etmek.

En iyi yeme-içme mekânları
GONCAGÜL SUNAR

Mecbur kalmadıkça alışveriş merkezlerine çocuğunu götürmemeye çalışan bir anne olarak, Anadolu yakasında oturmanın tüm avantajlarını kullandığımızı düşünüyorum.

Çünkü bu yaka Avrupa yakasıyla kıyaslanmayacak kadar, gerek çocuk yetiştirmek gerek çocuğa iyi ve kaliteli zaman geçirtmek için çok uygun. Konum ve mekân açısından daha iyi, derli toplu ve zengin bir yer. Annelere rahat bir nefes aldıran Suadiye’deki Beyaz Fırın’ın gayet korunaklı, tepesi cam olan kapalı çocuk bölümü şahane. Hemen dibindeki rahat koltuklarda kahvenizi yudumlarken, çocuğunuzun da gözünüzün önünde rahatça oynaması çok iyi düşünülmüş. Burası kış için ideal.

Oğlum Aksel ile yaz için vazgeçilmez yerimiz ise park manzaralı Göztepe Cafe London. Burada biraz park, arkasından çay, kahve molası çok iyi oluyor. Ve şaşırtıcı ama bilumum kebapçıda çocuk oyun alanı var. Böylelikle ebeveynler rahatça yemeklerini yiyebiliyor. En iyi örnek ise Göztepe Et Lokantası. Tüm bu mekânlarda bize “Aman birilerini rahatsız etmeyelim” derdinden uzaklaşıp, çocuk sesine alışık mekânın tadını çıkarmak kalıyor.

En iyi müze & En iyi havuz
BANU YELKOVAN

İnsan yaşadığı şehrin ne kadar çocuk düşmanı olduğunu, çocuğu olduktan sonra anlıyor maalesef. Ne kaldırımları pusete müsait, ne doğru dürüst bir hayvanat bahçesi ya da aktivite var. Bu yüzden anne-baba olarak çok yaratıcı olmanız gerekiyor.

Biz çözümü, kendimizi çocuğa değil, çocuğu kendimize uydurarak bulduk. Çocuk doğum günleri ya da hafta sonunu bloke eden aktivitelerden mümkün olduğunca uzak kalıyoruz, buna karşılık gittiğimiz her yere oğlumuz Aras’ı da götürüyoruz. En favori mekânlarımız müzeler ve sanat galerileri. Gezdiğimiz sergi ilgisini çekmese bile (ki çoğu zaman çekiyor) geniş ve boş koridorlarda koşuşturmaya ya da scooter yapmaya hiçbir zaman hayır demiyor. Tabii sessizce! En alakasız sergiyi bile onun için ilgi çekici hale getirmekse çok kolay.

Resimlerdeki detaylarla oynanacak hazine avı, en beğendiği resmin önüne oturup aynısını çizmek ya da ressamın hikâyesini masal gibi anlatmak… Favori müzemiz Koç Müzesi. Tren, uçak, gemi hatta denizaltı… Bahçede minik atlıkarınca. İçeride hangi makine nasıl çalışıyor deneyleri. Topkapı Sarayı ve özellikle Arkeoloji Müzesi’nin bahçesi gizli köşelerimiz. Tabii çoktan beri Müze Kartı’mız var. Yaz günlerinde favori istikametimiz özellikle hafta içi Galatasaray Adası. Çoğu zaman çok sakin oluyor, havuza gitmeyi tam günlük bir aktivite haline getirmeye gerek yok. Bazen sabahtan gidip öğlen çıktığımız ya da öğleden sonra birkaç saatliğine gittiğimiz bile oluyor.

En iyi kitabevi
AYŞEGÜL CEBENOYAN

Bebek’te sürekli gittiğimiz ve İsveç çocuk edebiyatıyla tanışmamızı sağlayan muhteşem kitapçı kapandığında, “Çocuk kitabevi Türkiye için erken herhalde” diye düşünüp bir süre yas tutmuştum ki ‘İyi Cüceler’i keşfettik. Maalesef bize uzak olduğu için az gidebildiğimiz ama Anadolu yakasına her geçişimizde uğramaya çalıştığımız özel bir yer oldu, Caddebostan’daki ‘İyi Cüceler.’ Özenle seçilmiş ve yerleştirilmiş kitap ve oyuncakları, hem çocukların hem anne-babaların rahatça oturup kitap karıştırabileceği, çocukların oyun oynayabileceği sıcak ve rahat atmosferi ve tabii ki ahşap eviyle çok keyifli zaman geçirilebilecek bir yer. Hafta sonları ve tatil günleri etkinlikleri de takip etmeye değer.

Bizim Elif’le standart programımız, karşıya geçince önce Çiftehavuzlar’daki Sihirevi’ne uğramak, Erdem Bey’den yeni sihirbazlık numaraları öğrenmek ve önerdiği ürünlerden bir iki tane almak (Erdem Bey fazlasına izin vermez), ‘İyi Cüceler’de bir- iki saat geçirmek, Kadıköy Baylan’da kup griye yedikten sonra bindiğimiz vapurda ‘İyi Cüceler’den aldığımız kitapları okumaya başlamaktır.

En iyi semt gezisi
MURAT ERŞAHİN

Hafta sonları fırsat buldukça, Öykü ile keşif gezilerine çıkıyoruz. Doğup büyüdüğüm Kadıköy sokaklarını, kızım ile birlikte arşınlamak tarifi güç bir mutluluk! Belli duraklarımız var.

Moda’da, Kemal’in Yeri’nde kahvaltı üstü sabah kahvesi ile başlıyor tur. Günün belki de en güzel vakti olan 11.00 matinesinin ardından, sevgili dostum İbrahim Tuna’nın lezzet yuvası Fauna’da alıyoruz soluğu. (Fauna kapandı. Musa’nın mucizeler yarattığı Çiya’ya devam ediyoruz!) Kadıköy çarşısı, içinde ayrı bir dünya barındırıyor. Orta dünya gibi bir yer. İsmail’in tezgâhından taptaze roka, marul, turp, tere, nane, soğan alıp balıkçımıza uğruyoruz. Kaptan Ahab’ı andıran Yılmaz Baba, günün en özel balığını seçiyor Öykü için.

Kurukahveci Mehmet Efendi’den taze çekilmiş kahvemizi de alıp, sahafları geziyoruz; kırtasiyecileri incelemeyi unutmadan. Baylan, ayrı bir efsane. Her zamanki masamıza oturup, ‘rokoko’larımızı yiyoruz. Tamer’in ‘Dokuz’ adlı ‘yararlı şeyler’ dükkânında ise her şey var. Öykü bir şeyler seçiyor; kendisi ve arkadaşları için. Evimize yollanırken, Yoğurtçuparkı’ndan geçmeyi seviyoruz. Kendi çocukluğum, Öykü’nün elinden tutuyor sanki yokuşu inerken…

En iyi çocuk parkı
EVRİM SÜMER

Yedi sene önce evim satıldığı için durumu protesto ederek Gümüşsuyu’ndan Bebek’e taşınırken aklımda bir gün çocuğum olacağı falan yoktu. O dönem insan olmasa da bir tür çocuğum vardı aslında, köpeğimiz Efe. Sabahları yaptığımız yürüyüşlerde algıladım Bebek Parkı’nın güzelliğini. Efe daha sonra yapılan köpeklere özel alanda takılırken, ben de bir bankta, harika ağaçların altında kahvemi içiyordum.

Sonra kızımız Leyla doğdu. Hayatının ilk günlerinden itibaren Bebek Parkı bizim için çok güzel bir kaçış noktası oldu. Özellikle de hafta içlerinde. Gazetemi, dergimi alıp gidiyordum. Bir ara park tadilata girdi, çocuk parkı da baştan aşağı yenilendi. Sonra Leyla büyüdü, hemen her sabah kendimizi parkta bulmaya başladık. Ve her akşamüzeri. Ve her boş vakitte. Bebek Parkı, büyük, ferah, güzel. Sefası da bizim, cefası da.

Çocuk parkı zaman zaman çok bakımsız, çocuklara zarar verecek kadar! Yine de kızımın yaşıtları ve mahalledeki arkadaşları ile buluşması için harika bir yer. Orada arkadaşlık yaptığı, benim hiç tanımadığım bir sürü çocuk var. Ancak Bebek parkı, hafta sonları artık çekilmez bir hal aldı. İstanbul ’un bütün semtlerinden toplu göç yaşanıyor resmen. Çocuk parkı da bununla orantılı olarak pis, kalabalık. Bir de, görmek ve görünmek isteyenlerin favori semti olma durumu var ki park da nasibini aldı. Çocuğuyla ilgilenir gibi yaparken fotoğraflanmak isteyen sosyetiklerin ve paparazzilerin uğrak noktası oldu parkımız.

Radikal