Barış Manço’nun son yıllarında bestelediği çocuk şarkıları, albümdeki diğer şarkılara kulak vermeme mani olmuştu. Kolay yoldan para kazandığını düşünmüyordum belki ama; müzisyenliği eskisi kadar ciddiye de almadığından emindim. Son iki yıldır, dudak büktüğüm Ayı, Süper Babaanne, S.O.S. Aman Hocam, En Büyük Mehmet gibi şarkıları çocuklarımla birlikte, zevkle dinliyor ve söylüyoruz. Not da düşelim: favorimiz Ademoğlu Kızgın Fırın Havva Kızı Mercimek.

Şaşılacak şey, çocuklarla birlikte okumaktan zevk aldığımız bir şiir kitabımız da var! Tevfik Fikret’in Şermin’i. Tevfik Fikret diyorum!

Hani Sis şiirinde İstanbul’a:

“Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı munannid,

Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.

Tazyîkının altında silinmiş gibi eşbâh,

Bir tozlu kesâfetten ibâret bütün elvâh[1]…”

diye bir şeyler diyen, lise birinci sınıfta (Atilla Özkırımlı’nın hazırladığı[2]) sadeleştirmiş şiirlerini okuduğum halde bana hiç hitap etmemiş; büyük şair.

Ben, Şermin’i ilk defa kızımla birlikte okudum. Meğer Rengin şiiri[3] (birçok başka şiir gibi) anneannesinin ezberinde imiş. Anneannelerimizin, dedelerimizin okuduğu herhangi bir şeyi, çocuklarımızla birlikte okumak gibi bir lütuf bu memlekette istisnadır!

Lise yıllarında da aruzla baş edememiş, okuduğumu anlamamış ve “halktan kopuk” divan şiirinde bir efsun bulamamıştım. Allah biliyor ya modern zamanların Edebiyat-ı Cedide’sinin halkla nasıl bir ilişkisi olduğu da benim için meçhuldü?

Bir gün derste, arkadaşlardan biri, hepimizin aklındakini berrak bir şekilde ortaya koydu:

* Dili ağdalı, vezni katı ve mübalağalı sembollerle bezeli şiir zamanına ne söylemiş olabilirdi ki, bize de bir şey söylesin?

Hayatta ise Allah selamet versin, edebiyat hocamız cevaben:

“Küçük, muttarid, muhteriz darbeler

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz”[4] mısralarını okuyup, sonra gülümseyerek “Yağmurun sesine baaaak…”[5] diye mırıldanmıştı.

Hepimiz keyiflenmiştik. Erol Hoca[6] devam etti;

“Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile”[7],

– Fâ i lâ tün/ Fe i lâ tün/ Fe i lâ tün/ Fa’lün vezinli bu mısrada; sizce şairin dile getiremediği, içinde kalmış bir şey var mıdır? diye sormuştu.

Ben hocaya hak vermiştim.

Okulun gri duvarları arasında değil, fakat eski şiirimizle -samimi- bir ünsiyet kurmuş; yeri geldiğinde ezberinden şiir okuyabilen ve okurken de kreşendolarla beyitleri süslemek, sesini titreterek duygu katmak mübalağa tenezzül etmeyen bir büyüğümüzün meclisinde Tevfik Fikret’in şiirinin sesini tekrar duymuştum.

“Sevdiklerimin ben / Hepsinde bu tırnakları, hepsinde bu hâli / Hepsinde bu hırçın kedi sîmâsını gördüm… / Bir ömr-i cahîmin bütün ezvâkını sürdüm!”[8] dizelerinin sonunda gözlerim nemlenmişti.

Aşikâr olanı bir de beyan edeyim; bedii sanatlarda oldukça muhafazakar bir zevke sahibim. Yıllar önce, Attila İlhan’ın modern türk şiirinin soyut imgeler üzerine bina ediliyor olmasını tenkit etmesine de hak vermiştim. Ben de -nâçizâne- şiirde ritim, ses ve ahenkten çok etkilenirim. Tevfik Fikret’in mahareti, şiire hakim olan fikir veya dekoru, bina ettiği “ses”e aksettirebilmesi.Bu özelliği, hece ölçüsü ile kaleme alınmış, son derece sade bir dilde yazılmış “Şermin”de de duymak mümkün. Dahası bunlar “çocukça” yazılmış değil, çocuklar için yazılmış şiirler. Biliyorsunuz Şermin, Türkçede bu özelliği haiz ilk şiir kitabı kabul ediliyor. Pedagojik başarısı, yöntem olarak hala çağdaş olduğu çeşitli makalelerde zikrediliyor.

Muhakkak da öyledir. Fakat aradan geçen yüz yıl sonra, beni etkileyen farklı bir husus: şiiri okurken, mana ile örtüşen bir ses, ritim var. Şiiri dünyevi kılan bir gündelik. Bence şiiri sevmek için çok da isabetli bir başlangıç. Hani hamile iken çocuğa veya süt verimini arttırmak için ineklere Mozart dinletmekten çok daha gerçekçi bir yöntem.

Elbette çok öğretici şiirler var; dönemin konak hayatı, aile yapısı ve karakterlerine dair de mebzul malzeme. Fakat bunları boş verin; çocuğunuzla birlikte kelimelerin ahengini, cümlelerin ritmini ve nihayetinde şiirin sesini keşfetmek -bence uzun vadede- hepsinden önemli.

Barış Manço şarkısı kadar coşkulu olmayabilir ama ileride o edebiyat ödevini yaparken, başında nöbet tutmanız gerekmez ise benden de bir hayır duası esirgemezsiniz!


[5] Erkin Koray’ın meşhur Yağmur Şarkısı (hani Türkçe bilip de şarkıyı bilmeyen varsa!)

[8] https://kutsice.wordpress.com/2013/08/21/bir-siirin-uc-hali-zerriste-tevfik-fikret/ (Önce “Latin Harfleriyle” okumanızı salık veririm.)