Çerkez bir baba ve Belçikalı anneden doğma Perrin, İstanbul’da eğitim gördü. Belçika’da yüksek lisans yaptı, şu anda doktora tezini tamamlamak üzere. Akademik kariyer yapmaya çalışıyor. Doktora sırasında ‘oku oku nereye kadar’ deyip artık çocuk yapma vaktinin geldiğine karar verdi eşiyle birlikte. Üniversitede tanıştığı eşiyle birlikteliklerinin onuncu, evliliklerinin dördüncü yılında Ali Miran Emre’yi de dahil ettiler hayatlarına… Tezinin araştırmasını gebeliği devam ederken, yazma sürecini ise Ali Miran gibi inatçı mı inatçı bir koca oğlanla uğraşırken tamamladı…
Kaç yaşında anne oldunuz? Planlı mıydı?
31 yaşında anne oldum. Eşimle ‘artık yeterince gezdik tozduk, evet ‘çocuklanalım’ dedik. Ve küçük bey geldi.
Hamilelik süreci nasıl geçti?
Hamilelik sürecim rahat geçti. Genel belirtiler ya da şikâyetler (mide yanmaları, kramplar, duygu değişimleri vs.) oldu ancak hayatımın akışını bozacak yoğunlukta değildi. Bir süre içine kapanık, düşünceli, ciddi bir ruh hali sardı beni o kadar.
Hamilelik sürecinde tek canımızın sıkıldığı aralık detaylı ultrasonda Miran’ın bir böbreğinin gelişiminin diğerinden epey geride kaldığı sonucunun çıkmasıydı. Ancak bu durum iki hafta içinde düzeldi. Tabii o iki hafta bizim için epey sancılı geçti.
İzne ayrıldığım andan itibaren hamileliğimin tadını çıkarmaya odaklandım. Başta meraklısı olduğum hamilelik muhabbetinden sonlara doğru kaçar oldum. Bedava bulduğum kurslara gittim. O ne demiş bu ne demişe takarak bilgi bombardımanına tuttum kendimi. Arsızca yedim, gezdim, uyudum. Sinema ve tiyatroya gittim. Süslendim ve (odasını) süsledim.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
Sezaryen sonrası beni tuttukları yerde narkozun etkisinin geçmesini beklerken tüm aile onu görmüş. Eşim bir türlü çıkmayınca meraklanıp yanıma gelmiş ve ona sorduğum ilk soru ‘güzel mi?’ olmuş. Onu gördüğümde ise ‘bu benim mi?’, ‘içerdeki sen miydin’ gibi bir şaşkınlık yaşadım. Sonra, en ince detayına kadar inceledim, saçı, parmakları, boğumları… 9 aydır haberdar olsam da süpriz gibiydi. Nurtopu gibi bir bebekti. Sanki melekti.
Evde altları kim değiştirirdi?
Ameliyat dikişlerim olduğu için kayınvalidem altını değiştirdi. Sonra vazifeyi ben devraldım. Babasının değiştirmeleri sayılıdır.
İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Kadınlar isim konusunda daha heyecanlı mı bilemiyorum ama ben öyleydim. İnternetten aradım taradım bir isim listesi yaptım kendime göre. Babadan geçirdim, sonra iki aile meclisine sunduk. Babası iki isim istiyordu. Ali kendi babasının ismi oldu Miran’a da doğmadan 1 ay once karar verdik. Popüler bir isim olmamasına dikkat ettim. Bir de tınısı hoşuma gitti. Ağır bir isim oldu ama oğlumun mizacına da uygun düştü.
İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
Sosyal hayat? Kalmadı tabii. Başta emzirmeden kaynaklı anneye bağımlı bir dönem var, sonra kendi kendine kalamadığı, yürümeye çalıştığı, sağa sola çarptığı dönemler geliyor. Gaz sıkıntısı, diş sıkıntısı derken ağlamalarına anlam vermeye çalışıyorsun. Yemeği, banyosu, uykusu ile bitmek bilmeyen bir hizmet modelini benimsiyorsun. İşe Miran 7 aylık iken başladım. Sevgili bir akrabamız çocuğumuza bakınca gözüm arkada kalmadan işe gittim. Güvenilir biri olmayınca işe başlamak anne için ağır olabiliyor. Ben bunu yaşamadım. Miran 17 aylık oldu, iş hayatı eskisi gibi devam ama sosyal hayatın eskisi gibi olması çok uzun bir süre mümkün gözükmüyor. Miran’ı büyüklere emanet edip ancak dışarı çıkabiliyoruz. O da sayılıdır. Evde durmayan bir çift olan biz, Miran doğduğundan beri sinemaya 2 kez gidebilmişizdir.
Şunu da eklemeliyim, işten 4 ay ücretsiz izin kullandım. Ama performansızlığımdan dolayı da uyarı niteliğinde, olması gerekenin altında bir maaş artışı aldım.
Nasıl bir anne olacağınızı düşünüyordunuz? Düşündüğünüz gibi oldu mu?
Nasıl bir anne olacağımı kestiremiyorum şu an bile. Ancak kendime göre ‘yapmamalıyım’ ve ‘yapmalıyım’ listem var. Bu listeyi gözlemlerim, duyduklarım, yaşadıklarım, okuduklarım şekillendirdi. Özgür bırakmaya çalışıyorum, temizlikte aşırılığa kaçmamaya özen gösteriyorum. Evime sterilizasyon makinelerini sokmadım, yere düşeni ağzına götürmesine izin verdim. Kabloları kemirmek istediğinde ağlamasına fırsat vermeyecek oyunlar icat ederek ilgisini dağıtmaya çalıştım. 30’lu yaşlarda 20’li yaşların enerjisi olmuyor ama 30’ların da kendine göre olgunluğu oluyor. Keskin tavırlardan kaçınarak yumuşak geçişler yapmaya gayret gösteriyorum çünkü ufaklık daima bizi izliyor ve her şeyi kaydediyor. Eşim bu konuda bana uyarılarda bulunur. Sabrımın zorlandığı ya da tükendiği zamanlar da oluyor, müzik açıp birlikte tepiniyoruz. Fırsat bulursam da birine bırakıp soluk alıyorum. Anne babanın huzurlu olması onun gelişimi için çok önemli o yüzden önceliklerini ona göre değiştiren bir insan oluyorsun.
Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Akrabalarımız ve arkadaşlarımız bizi hediyeye boğdu. 2 yıllık giysi stoku dolmuştu herhalde. İkinci el oyuncaklarda hediye edildi. Ama oyuncakların etkisi uzun sürmüyor. En fazla 10 dakika oyalayabiliyor. Hiç bir şey terliğin, kumandanın, cep telefonun ya da süt şisesinin kapağının yerini tutmuyor. Oyuncak versiyonları bile… Çekmeceleri boşaltmanın verdiği hazzı oyuncaklarla dolu kutusunu boşaltırken almıyor. Oyuncakların en sevimli gelen yanı çıkardıkları sesler ya da söylediği şarkılar, şimdilik başka bir cazibesi yok.
Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
Doğduğu zaman annelerimiz yardımcı oldu. Baba ilk aylar yoğun iş temposu yüzünden uykusuzluğa tahammül edebildi ancak. Yatma saati geldiğinde ise dedesi uyuturdu. Bu konuda, uzun bir suüre, dedenin eline kimse su dökemedi
Kendinizi annenizle kıyaslasanız…
Imkânlar ve koşullar çok farklı. Ben kendimi annem kadar anne de görmüyorum. Anneliğimi anlamam için daha fazla şey yaşamam daha fazla zaman gerekiyormuş gibi geliyor.
Annemden alıntı yapacağım davranışlar, çocuğa sevildiğini hissetirmek ve küçükken bile yetişkin muamelesi göstermek. Disiplin konusunda başta babası ile mücadele etmem gerekiyor. ‘Buldumcuk’ havasında olduğu için disipline tahammülü yok. Annem kontrol delisi ve etraftakilerin lafına çok bakan biriydi. O yönlerim gelişirse kesinlikle törpülemem gerektiğini kendime hatırlatmam gerekir.
Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza…
Bebek mamaları ile büyümedi Miran. 4 aylıkken dişler çıktı ve erkenden ek gıdalara geçebildik. Şimdi tadları keşfetme zamanı olduğu için olanı ona tattırıyorum. Simit, kuşburnu, pazı, nektarin neymiş öğrensin. İlerde farklı tariflere ihtiyaç duyarım herhalde. Bu yönde attığım en güncel adım yıldız, çam ağacı şeklinde kurabiye kalıpları satın almak. kurabiyeleri elbet bir gün yapacağım.
Çocuğunuzla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
Devamlı şunları söylerken buldum: ‘Meğer, ne kadar da önemsiz şeyleri dert edermişim önceden’, ‘özgürlük ne kadar değerli bir şeymiş’, ‘tuvalete bile gidemiyorum’, ‘bu sabah dişlerimi fırçaladım mı ya da ne kadardır dişlerimi fırçalamıyorum’, ‘kendime çeki düzen vermeliyim’, ‘bu kilolardan kurtulabilecek miyim?’,
‘Köle Isaura’ modundan kurtulmanız bebeğin gelişimi ile kolaylaşıyor. Daha az panik oluyorsunuz. Çünkü bebekten doğan sorunlara cevabı artık siz değil, o veriyor. Ne istediğini kendince daha belirgin bir şekilde ifade ediyor. Biz su vermeyi çoğu kez unutuyorduk, Miran’ın ilk kelimesi ‘buuuuu’ oldu. Çocuğun canına tak etmiş belli ki. Bebek tepki gösterdikçe, aranızdaki iletişim keyifli bir hal alıyor. Yavaş yavaş kendinize dönmeye başladığınızda ise yıpranmış özgüveniniz tamir oluyor. Gittikçe büyüyen sorumluluk duygusu geleceğinizi şekillendiriyor. Önceden umursamadığınız ölüm korkusu aklınıza düştüğünde bir an önce kışkışlıyorsunuz.
Daha duygusallaştım ki buna da hiç ihtiyacım yoktu. Ben öğretim görevlisiyim. Derslerde öğrencilere karşı aşırı tahammüllü olmamı sağladı. Bu da suistimal edilmeye çok açık. Bu durumdan bir an önce kurtulmam lazım. Bir de velilere öğrenciler hakkında ahkâm kestiğim zamanlar ‘çocuğunuz var değil mi? –Kaç yaşında?- ooo daha küçük, büyünce anlarsınız’ laflarını daha fazla duyar oldum. Yakında bir şey demeye çekineceğim.
Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?
O neden keyif alıyorsa o an ben de yanında olmaktan zevk alıyorum. Arabaları ellerken, merdivenleri inip çıkarken, asansörün acil çağrı ziline basarken, kedileri kovalarken, havuza hoplarken, çamura batarken kısaca sevindiği ve kahkaha attığı her aktivite benim için anlamlı.
Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
İnadı derim. Huyundan mı yaşının getirisi mi bilemiyorum ama yapma dediğin şeyi inadına üstüste yapıyor. Bir de sana bakıp zevk aldığını belli eden bir gülücük konduruyor yüzüne. Sevmediğim huy demeyeyim ama baş etmekte zorlandığım bir huy.
Deneyimlerinize dayanarak annelere ve anne adaylarına önerileriniz var mı?
Hamile kalmadan ya da hamilelik sürecinde bakıcıyı ayarlasınlar ya da anne babayı kandırsınlar! Şaka bir yana çalışan annelerin yardımcıya ihtiyacı var. Güvenilir birini bulma işi sanıldığı kadar kolay değil ve zaman alan bir süreç. Bu süreci erken başlatmak önemli.
Doğum şekli bir saplantıya dönüşmemeli. İster normal-müdahalesiz doğum ister sezaryen olsun anneliğinizde bir şey değiştirmeyecektir. Anne ve doktor arasındaki ilişki, motivasyon ve koşullar doğum seyrini değiştirebilir her şeye hazırlıklı olmak, biraz da oluruna bırakmak gerektiğine inanıyorum. Ben başka türlü rahatlayamadım. Normal doğum yapmak istiyordum. Eşimin desteğiyle, sorgulamayı, eleştirmeyi, savaşmayı ve zorlamayı son 4 gün kenara attım, ‘bebek iri, normal doğum zorlar’ dendi, doktoruma güvendim ve ona kendimi teslim ettim. 4.7 kiloluk bir bebek dünyaya geldi.
Emzirme döneminde etimi koparıyorlardı sanki. Miran memeyi tutana kadar ağlıyor o tuttuktan sonra acımdan ben ağlıyordum. Çoğu kadının başına gelen bir durum olsa da emzirmekten az kalsın vazgeçiyordum. Kayınvalidemin telkinleri ile ağlaya zırlaya emzirmeye devam ettim. Ne telkinmiş 17 ay oldu. Miran emdiğinde o an baş etmeye çalıştığı hangi duygu ya da acı varsa daha rahat üstesinden geldiğini gördüm. Şifa niyetiyle besleniyordu. Ama emziremeyen annelerin bunu saplantıya dönüştürmemesi de önemli. Doğum sonrası hassas bir dönem mantığın sıfırlandığı hormonların dengesizce komut verdiği, gelgitlerin yoğun olduğu bir dönem. Zamanın gücüne inanmak son derece önemli. Her zorluğun geçici olduğunu kendine devamlı tekrarlama ihtiyacı ve sevdiğin kişileri çevrende görmek, onlarla vakit geçirmek bu süreci atlatmada kilit rol oynuyor. Özellikle eşlerin o dönemde tahammül sınırlarını zirveye taşımaları gerekiyor.
Ben günlük tutmalarını öneriyorum. bir satır da olsa yazı yazın. Dönüp onları okumak anneye nasıl bir yol katettiğini hatırlatması açısından son derece yararlı.
Annelik neymiş?
‘Seve seve’ teslim olmakmış.