Pek çok çocuk, yarı yıl tatili boyunca okula döneceği günü sabırsızlıkla beklerken, bir kısmı da tatilin bitmesini hiç istemez. İlk grup dersleri değilse bile, arkadaşlarını özler, ikinci grup içinse okul demek endişe demektir.
Birbirinin tersi gibi görünse de her iki durum da normaldir. Başlangıçlar pek çoğumuzda olduğu gibi, çocuklarda da endişe kaynağı olabilirler. Bu durumda ebeveynin yapabileceği şeyse, okulla ilgili endişelerin kaynağını öğrenmek ve çocuğun içini rahatlatmak olacaktır.
Kimi çocuklarda okula başlama endişesi bir kaç gün içinde yok olup gider, çünkü okul dersler ve sorumluluklar kadar oyun ve eğlence de demektir. Ama kimi durumlarda bu endişe bir türlü bitmek bilmez. Araştırmalar, çocukların sekizde birinin endişe bozukluğu yaşadığını gösteriyor, okul ise endişe ve stres bozukluğunun birincil kaynağını oluşturuyor.
NBC’nin sağlık editörü Nancy Snyderman ebeveynlerin okula dönüş endişesi karşısında aşırı tepki vermemeleri gerektiğini söylüyor: “Bu normal bir durum ve sizin vereceğiniz aşırı tepki çocuğun endişesini daha da artırmaktan başka işe yaramayacaktır.” Psikolog Robin Goodman da herkesin zaman zaman endişelenebileceğine dikkat çekerek, “Fakat bazılarımız, hatta çocuklar bile, endişelerini kendi başlarına gidermekte zorluk çekebilirler. Eğer endişe korkuya dönüşürse durum ciddiye biner. Çünkü bir takım davranış bozuklukları ortaya çıkar. Bu durumda kaynağı daha da önem kazanır. Örneğin okul endişesi yaşayan bir çocuk bir türlü tatmin olabileceği notlar almıyor olabilir. Öğretmeninin tahtaya kaldırıp cevabını bilmediği bir soru sormasından da endişelenebilir.”
Okul öncesinde endişe daha çok anne-babadan ayrılma korkusu olarak ortaya çıkar. Tam da okulun başlayacağı sıralarda ortaya çıkan mide problemleri, küçük rahatsızlıklar bu endişenin işareti olarak görülebilir. Klinik psikolog Rachel Busman, “Kimi çocuklar okula gitme fikrini ağlayarak protesto ederler. Her zaman olduğundan daha huysuz davranabilirler. Çünkü tembelce geçirilen tatil döneminin ardından gelen okul fikri çekici gelmeyebilir. Bu durumda yapılması gereken durumun çocukla müzakere edilmesidir. Okula neden gitmek istemediği öğrenilip küçük bazı motivasyonlar bulunmaya çalışılabilir.”
Okul stresinin en yüksek olduğu kesim ise liselilerdir. Arkadaşlıkların, okulla ilişkilerin daha karmaşık olduğu bu dönem, endişeleri artırır. Bu dönemin zorluğu, çocuğun endişesini kolay kolay ifade de edemeyecek olmasıdır.
Goodman bütün bu durumlarda yapılması gereken ilk işin endişenin kaynağını öğrenmek ve çocukla bunu konuşmak olduğunu söylüyor. Okula gitmenin gerekliliğini vurgulamaktan çok, okula gitmeyi çekici kılan şeylerin ön plana çıkartılması gerektiğini de vurguluyor. Çocuğa okula gitmesi için herhangi bir ödül vermenin doğru olmadığını kaydeden Goodman, onu bu tür bir yola başvurmadan ikna etmenin daha zor ama daha kalıcı bir çözüm olacağı kanaatinde.