“Okul yolu düz gider”di evet ama eskiden. Ben mesela, okulumun yolu düzdü, yürüye yürüye gider giderdim. Sadece ilk gün götürdü annem okula; sonraki gidip gelmeler hep bana ait. Abim de dahildi tabii bu sisteme. Ben ve abim kreşe ya da anaokuluna da gitmedik. Bodoslama ilkokula başladık sonra ortaokul sonra lise sonra üniversite. Servis de olmadı hayatımızda dediğim gibi. Mesele şuydu ki evine en yakın okula giderdin, bu böyleydi. Okulumuz şahaneydi, Ankara Kurtuluş İlkokulu… Çok acayip anılarım var elbet, bu da başka bir yazının konusu olsun. Şimdiki konumuz Pavuryalar’ın ilk okul, ilk haftası ve bu haftayı takiben 16 Eylül’de başlayan normal anaokulu hayatları.

Efenim; bugüne kadar hiç kreşe gitmedi Pavuryalar ve iki ay önce dört yaşlarını doldurdular. Doktorumuzun da tavsiyesiyle dayanabildiğimiz yere kadar okulsuz dayandık; zira dünya iyisi bir bakıcımız var bizim. İki aylıktan bu güne kadar (ki hala bırakmadık birbirimizi) sadece o baktı. Yatılı değil. Sabah 08:30 akşam 19:00 arası hafta içi her gün bizimle. Hafta sonu ve tatillerde de sadece biz Pavuryalar ile beraberiz.

Parklar, yakın dostlar, arkadaşlar, tatlı olan akrabalar, yolculuklar, yollar, köy evimiz, Ali İlyas, Poyraz, Çınar, Derin, Öykü ve diğer şahane arkadaşları onlar için bugüne kadar hayat okulu kıvamında çok güzel günler yaşamasını sağladılar, bence tabii… Hala da devam elbet…

Şimdi;

9 Eylül 2013 Pazartesi günü, Pavuryalar için ilk anaokul okul günü oldu. Biraz erken gittik. İyi ki öyle yapmışız. Şiddetle tavsiye ediyorum. Seneye okula başlayacak bebeniz varsa kesinlikle biraz erken gidin, kimse gelmemiş olsun. Sakin ve rahat olsun okul, öğretmen ve arkadaşlarıyla ilk karşılaşma.

Şöyle oldu;

Pavuryalar sınıflarına girdiler ve sanırım oldukça şaşkındılar. Kendi odalarının çok daha büyüğü, adına sınıf denen bu odada çok güzel oyuncaklar ve oyuncaklardan daha fazlası vardı. Üstelik sınıfla da sınırlı değildi bu durum. Tüm bina onlar için tasarlanmıştı. Özellikle tuvaletler ve lavabolar Bade ve Barış için hem eğlence oldu boyutları gereği hem de bile isteye, daha da severek kullandıkları alanlar oldu. Öğretmenleri ile hiç kimse gelmeden tanıştılar. Birbirlerini sevdiler. Sanırım yaşadıkları şey ilk görüşte birbirine ısınma oldu. Biraz sohbet ettiler, Pavuryalar’ın gözleri fıldır fıldırdı. Sonra ilk arkadaş girdi sınıfa babasıyla, Zeyno. Onlar unutsa ben unutmam. İlk sınıf arkadaşları Zeyno. Çok tatlı, sessiz, sakin ve ilk arkadaş için şahane bir Zeyno vardı karşımızda. Sonra nasıl gelişir arkadaşlıkları bilinmez, göreceğiz ama bu tanışma “ilk” olarak kalacak, kimse değiştiremez bu gerçeği artık. Pavuryaların ilk anaokulu arkadaşı Zeyno. 🙂

9 Eylül haftası “Uyum Haftası”ymış. Günde iki saat; okula, sınıflarına, öğretmenlerine ve arkadaşlarına alışsınlar diyeymiş. 10:00 – 12:00 arası. Dedim ya ilk gün baba, anne, Bade ve Barış olarak hep birlikte hazırdık saat 10:00’dan biraz daha önce okulda. O gün bekledik onları. Dışarı da çıktık biraz. Aaaa yok sorun, kimse ağlamıyor, “Gitmeeee!” demiyor. (Özellikler erkek öğrencilerde bir numara var benim gördüğüm. Daha çekinip, kalmak istemiyorlar ama kızlarda hiç sorun yok… Hayatın pek çok alanında yaşadığımız gibi yani 🙂 🙂 🙂 )

Ben: “Bade, Barış biz biraz dışarıdayız!”
Bade: “Damam!”
Barış: “Olduu!”

Kimse bakmıyor bile bize. O gün eve geldik. Kendi kendilerine anlatıyorlar, anlatıyorlar, anlatıyorlar… Ertesi gün 10:00’da gittik. Beni almadılar. “Tamam” dediler “Bugün velileri almıyoruz, sorun olursa hemen ararız sizi.”

Ben: “Bade, Barış bugün biz içeriye girmeyecekmişiz ama sorun olursa arayacaklar bizi, istediğiniz zaman bizi aratabilirsiniz!”
Bade: “Damam!”
Barış: “Damam!”

Ve ben gittim. Gayrettepe’de pastane kılıklı yerde iki saat bekledim. Zamanı geldi almaya gittim Pavuryaları.

Ben: “Heey ben geldim. Nasıl geçti bakalım bugün, hadi gidip biraz konuşalım, parka gidelim!”
Bade: “Haaayır anneee gitmiyeliiim, daaa oyuncaklalla oynamadııık, daaa ders yapmaaadııık, gitmiyeliiiiim!”
Barış: “Aaaaa Bade, gidelim eve, yarın yine geleliiiiim?” (Gördüğünüz gibi hala cümlelerde pek takı kullanmıyorlar, soru işaretini kullanmam sizin bunun bir soru olduğunu anlamanız içindir.)
Bade: “Damam :(”

Eve geldik… Yine anlatırlar, anlatırlar, anlatırlar… Bütün hafta bu şekilde okula bırakıp, okuldan aldık. Belli ki keyifleri pek yerinde ama ben hep tüm gün gittiklerinde ne olacak onu merak ediyordum…

16 Eylül sabahı her şey farklıydı. Yine beraber okula gideceğiz ama onlar servisle eve gelecekler. Üstelik 17:00’de çıkacaklar… Tüm gün telefon bekledim. Yok. Aramadılar. Dayanamadım ben aradım üç kez. “Hiiiiç sorun yok” dedi Esma Öğretmen. “Her şey yolunda, tüm öğün yemeklerini yediler ve öğlen uyudular!”

Ben: “Nasıl uyudular? İki yaşından beri öğlen uyumuyorlar ki! Çok isterlerse bazen uyuyorlar tabii ama alla alla!”
Esma Öğretmen: “Uyudular, hem de sorunsuz.”

Sonuç, iki gün öğlen uyumuşlar ama dün uyumamışlar mesela. Bu okulda en sevdiğim şey sanırım hiçbir şey için zorlamamaları çocukları zira bu en korktuğum şeydi bu. Servise de alıştılar. Serdar’ın (baba) servise alışması daha uzun sürecek gibi. Yollara ve güzergaha oldukça kafa yorup, servis şoförüyle de biraz tartışıp, google map aracılığıyla A3 çıkışlar alıp ertesi gün şoföre vermemi istediğinde anladım bunun böyle olacağını. Giderek yollar da oturuyor, güzergah yoluna giriyor. Mesafe kısalıyor, yani gayet şahane bir şekilde öperek bindirip, öperek alıyoruz servisten artık. Okulda olup bitenler artık akşam yemeğinin yeni konuları.

Şimdilik durum bu merkezde. Sanırım sorunsuz bir şekilde okula geçiş yaptılar. Umarım hep böyle olur. Umarım korkularım giderek geçer.

Pavuryalara ve tüm minnaklara şahane bir okul yılı diliyorum.

Size mi? Size de mis günler dilerim efenim…