Saat 16:00 civarıydı hava yağmurlu, yolumuz uzundu.

“Haydi, Gülse eve gidelim” dedim. “Anne biraz daha kalalım lütfen” dedi. Kaldık. Eve dönerken yol boyunca çok mutluydu, şarkılar söylüyordu ve gün bitip yatağa girdiğinde ”Anne, insan hiç okuldan ayrılmak istemiyor değil mi?” dedi ve 18 Ocak Çarşamba günü ve Fide’de bir dönem böyle bitti.

Peki, nasıl başladı?

Birinci sınıfa başlayacak olan Gülse’yi Fide’ye yazdırmadan önce baya araştırdık, ilk tanıtıma gittiğimizde ve okulun kurucusu Ali Koç’u* dinlediğimizde ikna olmuştuk zaten ama işte yol ne olacak, yeni açılıyor akıbeti belli değil, öğretmenleri nasıl olacak, evet tam da böyle bir okulda olsun istiyoruz ama Türkiye’deki eğitim sisteminde nasıl olacak? Nasıl? Nasıl? Nasıl? Soruları tabii ki kafamızı kurcalıyordu. Fide’yi bilenler biliyor artık, çokça yazıldı çizildi. Biz bu hafta Fide’de bir dönemi bitirdik ben bu yazıda sadece okulda yarım günümüzü size anlatacağım.

Fide’den gelen bir mesajla başladı bugün. “18 Ocak Çarşamba günü yapılacak “Açık sınıf” etkinliğimiz için sizleri yarım gün okulumuza davet ediyoruz” diyordu mesajda. Amaç öğrencilerin Fide’de nasıl vakit geçirdiklerini tecrübe etmekti. Çocuklar gün içinde ne yapıyorlarsa o gün aynısını velileri ile birlikte yapacaklardı. Bizim kız çok mutluydu sabah benden önce kalkıp kahvaltı hazırladı, giyindi, nedense bugün giyimine de özendi ve öğlen bizim için başlayacak olan okula doğru yola çıktık. Okula giderken yolda bana bazı kurallardan bahsediyordu. “Anne şimdi bak, bahçeye çıkarken montunu giyiyorsun, dönünce çıkarıyorsun. İşin bitince kullandığın malzemelerini yerlerine kaldırıyorsun ve en önemlisi kimseden gizli işler çevirmiyorsun.”

Okula vardık montunu götürüp yerine astı ve “Hadi gel kütüphaneye gidelim” dedi. “Ben gelip önce vakit olursa kitaplara bakmayı seviyorum, bir tane kitap var merak ettiğim onu bana okur musun?” Birlikte okuduk sonra zil çaldı ve sınıf öğretmenimizle derse girdik. Dersin başlangıcında bir oyun oynadık ardından H harfini öğrendik. İşimiz bitince dediği gibi malzemelerimizi kaldırdık ve teneffüse çıktık. Bu okulda çocuklar teneffüse “hurraaa” diyerek çıkmıyorlardı dikkatimi çeken, zaten özgürce dolaşmak o kadar alışık oldukları bir durumdu ki her şeye doymuşlardı sanki ve aynı şekilde zil çalınca da kimse “haydi sınıflara” demiyordu. Çocuklar kendileri seve seve sınıflarına gidiyorlardı. Her salı ilk teneffüste tüm okul birlikte şarkı söylüyorlardı. O gün de veli, öğrenci, öğretmenler hep birlikte söyledik.

Sözlerimi geri alamam
Yazdığımı yeniden yazamam
Çaldığımı baştan çalamam
Bir daha geri dönemem

Akıyorsa gözyaşım kurumasın
Coşup seven gönlümse durmasın
Dost bildik anılarım çağırmasın
Bir daha geri dönemem

Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da
Her nefes alışımız bayramdı
Bir umuttu yaşatan insanı
Aldım elime sazımı

Yine aşınca çayın suyu boyunu
Belki yeniden karşıma çıkacaksın
Göz göze durup bakınca göreceğiz
Neyiz ve nerelerdeyiz
Bilemiyoruz şimdi **

Hep bir ağızdan, coşkuyla, samimi bir ortamda, içten insanlarla, mutluluk veren bir çatının altında bu şarkıyı söylemek çok unutulmazdı. Bizim çocuklar için ise çok normaldi çünkü her salı birbirinden değişik şarkılarla aynı anı yaşıyorlardı.

“Anne, ben teneffüste atölyeye gidip resim yapıyorum” dedi. Birlikte bir resim yaptık, altına isimlerimizi yazıp kurumaya bıraktık. Sonraki ders müzikti, çok sıra dışı, eğitici ve eğlenceli bir ders geçirdik. Ardından teneffüste yağmurda bahçeye çıkıp yerden yüksek oynadık. Okul müdürümüz, öğretmenlerimiz, veliler, duyan geldi. Hiçbir şey planlı değildi, olaylar kendiliğinden gelişiyor ve gün hızla geçiyordu. Sonraki ders İngilizceydi, çocuklar konuya çok hâkimlerdi. Biz velilerde hata yapma korkusu var iken onlar içinde bulundukları okulun onlara aşıladığı kültürden dolayı hata yapmaya çekinmiyor, deniyor, deniyor, deniyorlardı. Teneffüste yine biraz kudurduk, çocuklarımız ve okulumuz sayesinde oldukça yakınlaşmış bir grup veliydik artık.

Son dersimiz beden eğitimiydi, yine sıra dışı bir dersti ve çok eğlenceliydi, dersin sonunda kahkahalarla yerlerde yuvarlanıyorduk ki sınıf öğretmenimiz geldi siz velilere güzel bir sürprizimiz var dedi Veli Diplomalarımızı dağıttı.

Diplomamızda;

18 Ocak 2017 tarihinde yapmış olduğun Fide Okulları ziyaretinde davranışlarını, derse katılımını, arkadaş ilişkilerini, sorun çözme becerilerini gözlemledik. Bunun sonucunda iyi ki sizi değil de çocuğunuzu okuttuğumuzu düşünerek mutlu olduk. Bundan sonraki yaşamınızda okula dönmemenizi ve iş yaşamınıza devam etmenizi diliyoruz. Unutmayın ki bizler sizleri veli olarak sevdik.

Yaşasın Gülse 🙂 yazıyordu.

Kocaman bir kahkaha attık hepimiz.

Sözün özü çok güzel bir gündü. Bizim kız söylediklerinde haklıydı. “Anne, insan hiç okuldan ayrılmak istemiyor değil mi?” demişti. Evet, insan hep çocuk olmak, hep Fide’de kalmak istiyor. Fide ile ilgili “yaşayarak göreceğiz” tutumum “iyi ki yaşıyoruz” durumuna kendini bıraktı bile. Uzun bir dönem biterken, mutlu bir çocuk sahibi anne, huzurlu bir veli ve iyi ilişkiler kurmuş biri olarak bu şansı yakalayabildiğim için çok mutluyum. Dilerim bu sistemde, bu anlayışa sahip öğretmenlerin ve velilerin olduğu okullar çoğalır. Fide bir ilk olarak bunu başardı bile. Artık altında bir şey aramaya gerek yok, “olmaz, olamaz” diyenler de yollarına başka alternatiflerle devam edebilirler. Fide, eğitimde kurtarılmış bir bölge gibi, hayatımızda bir nebze olsun güzel şeyler olabildiğinin de bir göstergesi.

Dipnotlar:
* Ali Koç: Eğitim Yönetimi uzmanı, Fide Okulları (http://www.fideokullari.k12.tr/) kurucusu, Eğitimpedia (http://www.egitimpedia.com/) kurucusu.
** Bulutsuzluk Özlemi / Sözlerimi Geri Alamam