Sevgili ebeveynler, lütfen diğer ebeveynleri suçlamayın.

Otuz beş yıl önce, Sears adlı bir mağazada alışveriş yapan bir anne avizelere bakmak için altı yaşındaki oğlunu atari oynayan arkadaşları ile bıraktı. Çocuğun adı Adam Walsh’du.

Otuz yıl önce, teyzesinin bahçesinde oyun oynayan 18 aylık bir çocuk kuyuya düştü. Arama kurtarma çalışmaları 58 saat sürdü ve nihayet Jessica bebek kurtarıldı.

Her iki durumda da, bir trajedi ile karşılaştık. Beklenmedik trajik kaza Adam’ı hayattan kopardı; Jessica bebek ise kuyunun derinliklerinde yaşam mücadelesi verdi. Fakat, bu iki durumda ortak başka bir şey daha vardı: Ülke, yas tutan ebeveynleri destekleyen anne ve babalar ile dolup taşmıştı.

Tekrar edeyim: Hiç kimse ebeveynleri veya herhangi birini suçlamadı. Bir soru dahi sorulmadı; “Bütün bunlar olurken anne neredeydi?” gibi suçlamalar yapılmadı. Ülkenin dört bir yanındaki ebeveynler çalışmaları dehşet içerisinde izledi ve Adam’ı oğulları, Jessica’yı ise kızları yerine koydu.

İşte, bu ebeveynler bizlerdik.

Peki, 2016’ya ya da “Mükemmel Ebeveynlerin Yılı”na geldiğimizde ne görüyoruz?

Geçtiğimiz gün, Disney Grand Floridian Resort’ta gölet kenarında oturan 2 yaşındaki bir çocuk, vahşi doğanın kurbanı oldu. Aniden göletten çıkan bir timsah gölet kenarında oturan çocuğu babasının gözleri önünde suya çekti. Baba oğlunu kurtarmak için timsah ile mücadele etti. Vahşi yaşamın anlatıldığı bir National Geographic belgeseli gibi. Gözlerinin önünde yavrusunun kendisinden koparıldığını izleyen bir baba.

Trajik ve öngörülemeyen bir kaza. Bir kaza.

Bu anne ve baba için ağladım. Hissettikleri acıyı, öfkeyi ve pişmanlığı duydum. Eminim, siz de üzüldünüz.

Fakat, herkesin üzgün olduğunu söyleyemem.

Artık kazaların oluşumuna mümkün olduğunca izin verilmeyen bir zamanda yaşıyoruz. Evet, doğru duydunuz: Günümüzde kazalar, herhangi bir biçimde, herhangi bir şekilde, herhangi bir zamanda, meydana gelemiyor.

Neden? Çünkü suçlamayı ve utandırmayı seviyoruz.

Çünkü suçlayan ve utandıran; bundan zevk alan bir toplumuz.

Birini suçlayamayacaksak kazanın ne önemi var? Yani, doğanın rastgele eylemleri, önlenemez trajedileri ve hayatlarımızı nanosaniyede değiştiren olaylar, eğer herkes sorumlu bir ebeveyn olsaydı büyük bir olasılıkla gerçekleşmeyecekti, öyle mi?

Hayır.

Bu ülke, klavyelerin arkasında başkalarını suçlamak için hazır bekleyen ellerinde koca koca çuvaldızlar taşıyan mükemmel(!) anneler ve babalar ile dolu. Başkalarının ebeveynliğini eleştirmeye, kötülemeye, suçlamaya ihtiyaç duyan mükemmel ebeveynler.

Bu mükemmel ebeveynlerin salyaları ne zaman akmaya başlıyor, biliyor musunuz? Bir trajik kaza olduğunda. Ham duyguları ve cehaletleri bir araya geldiğinde pençelerini çıkarıyorlar ve yas tutan anne ve babaya saldırmaya başlıyorlar; önlerine çıkan her şeyi paramparça ediyorlar.

Beni iyi dinleyin, mükemmel ebeveynler. İyi dinleyin.

Hepinizden bıktım.

“O sırada anne neredeymiş?” gibi soruları, “Yaaa, çocuğuna bakamazsan işte böyle olur.” gibi yorumları görmekten bıktım. Gerçekten bıktım.

Diğer ebeveynleri suçlayan annelere ve babalara bir sorum var: Daha önce hiç bir çocuğun cenazesine gittiniz mi?

Ben gittim.

Bir çocuk cenazesi hayatınızda hiç deneyimlemek istemeyeceğiniz bir olaydır.

Bir soru daha sormama izin verin.

Önümüzdeki hafta, bu anne ve baba çocuklarından biri eksik bir şekilde Nebraska’ya, evlerine uçacak. Kaybettikleri oğullarının pijamasını ve en sevdiği battaniyeyi bavula yerleştirecek ve otelden ayrılacaklar. Bu yolculuğa çıkarken böyle bir şey olacağı akıllarına dahi gelmemişti belki de.

Cenaze için küçük bir tabut seçecekler. Küçük oğullarını gömecekler. Minik bir tabut.

Ve hayatlarının geri kalan her günü bu acıyı yaşayacaklar. Pençelerinizi çıkarmadan önce onların ne kadar zor bir durumda olduklarını düşünmek ister misiniz?

Anne ve babasının gözleri önünde ölen bu 2 yaşındaki çocuğun cenaze töreninde, bana bir iyilik yapabilir misiniz? Annenin yanına gidip ona geçen hafta yazdığınız kötü sözleri söyleyebilir misiniz? Yapabilir misiniz? Ona sarılıp, babanın elini sıktıktan sonra, “Oğlunuza göz kulak olamadınız. Öyle bir şey olacağını bilmeliydiniz. Ben çocuğumun başına böyle bir şey gelmesine asla izin vermezdim.” der misiniz?

Bunu benim için yapabilir misiniz? Çok içten ve yürekten hissederek yazdığınız ve milyonlarca insanın okuduğu bu cümleleri eminim ki bu insanların yüzlerine de söyleyebilirsiniz, yanılıyor muyum?

Elbette, yanılıyorum.

Lütfen, bir an için çuvaldızı bir kenara bırakın ve şunu yapmayı deneyin:

Oğullarıyla son tatillerinde yürüyüşe çıkan anne ve babaya,

“Dünyanın en kötü kazalarından birini yaşadığın için gerçekten üzgünüm. Acını paylaşıyorum ve üzgünüm. Yaşadığın bu acının üstesinden gelebilmen için yanında olduğumu bilmeni isterim.” deyin.

Söylemeniz gereken bu, sadece bu.

Onları suçlamayın.

Onları utandırmayın.

Ve en kötü zamanlarında diğer ebeveynleri sadece sevin, lütfen.