Mahir Güven, 1958’de İstanbul’da, bir bakteriyolog veterinerin oğlu olarak dünyaya geldi. Ortaokuldayken Hikmet Onat’ın öğrencisi oldu. 1976-1981 yılları arasında İDGSA’da, Neşet Günal Atölyesi’nde öğrenim gördü. Yağlıboya tablolarında ekseriyetle insanın sorunları, çelişkileri ve bedeni arkasındaki hikâyeleri anlatan Güven, ressamlığının yanı sıra, Türkiye’ye pek çok resim tutkunu ve genç sanatçı yetiştirmiş, 27 senelik bir eğitmen. Halen aynı aşkla sanat okullarına yüzlerce öğrenciyi hazırlayan Güven, yakında Erenköy’deki atölyesini devredip Bodrum’da çalışmalarını devam ettirmeyi planlıyor.
Mahir Güven ve eşi Aynur Güven’in 13 yaşında Can Deniz adında bir oğulları var.
Kaç yaşında baba oldunuz? Planlı mıydı?
40 yaşında baba oldum. Evet istiyorduk.
Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?
Eşimin emin olup olmadığını sordum, çünkü birkaç kez hamile mi acaba diye düşünüp, olmadığını fark ettiğimizde hayal kırıklığına uğramıştık. Şu meşhur alet gerekli rengi bulunca çok sevinmiştim. Hemen tüm söylemek istediğim yakınlarıma haber verdim.
Eşinizin hamilelik süreci nasıl geçti?
Eşimin hamilelik süreci çok sıcak bir yaza denk gelmişti, bir de evimizin önü belediye tarafından kazılınca aylarca çok zorluk çektik.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
Hiç hatırlamıyorum. Hiçbir şey hissetmemiş olabilirim. Çünkü hislerimi bastırmak gibi bir refleksle yaşamaktayım. Daha sonra memnuniyet hissettiğimi söyleyebilirim.
Evde altları kim değiştirirdi?
Birkaç kez değiştirdiğimi hatırlıyorum. Sanıyorum bu sorunun cevabı yeterince açık oldu.
İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Kız olursa şu, erkek olursa bu diye bir kararımız vardı. Ben Deniz ismini çok istiyordum, büyüyünce seçimini yapsın diye bir de Can’ı ekledik.
İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
Çok etkilenmedi, çünkü o sırada en yakın arkadaşlarımızın da çocukları olmuştu. Çocuğumuz oldu, ayrı düştük hissine kapılmadan aynı sosyalliği yaşadık. Bir de bakıcı vardı tabii.
Nasıl bir baba olacağınızı düşünüyordunuz? Düşündüğünüz gibi oldu mu?
Nasıl bir baba değil de nasıl bir çocuğum olacağını düşünüyordum. O da düşündüğüm gibi oldu.
Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Evet aldık. Seve seve de verdik.
Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
Anneler babalar ve bakıcı
Kendinizi babanızla kıyaslasanız…
Ben daha sabırlıyım, ama maddiyatta biraz dengeyi kaçırdım. Her istediğini almaya kalkmakla hata yaptığımın farkındayım.
Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza.
Maalesef yok.
Çocuğunuzla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
Tabii ki daha disipline olduğumu söyleyebilirim. Sabahları istediğim saatte kalkamıyorum, o yüzden istediğim saatte yatamıyorum. İstediğim kadar içemiyor, tatile gidemiyorum. Sonsuz hayallerim yok artık.
Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz.
Onun hoşuna giden her şeyi beraber yapmaktan zevk aldığımı söyleyebilirim. Ama bunlar genellikle toplumsal zorunluluklar olmadığı için. Sanatçı kişiliğimizin arkasına sığınıp “Onlar öyledir zaten” diye bizi mazur görüyorlar bazı şeylerden.. Sanatçı aile modunda durumu idare ediyoruz.
Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
Zaman zaman tırnak yemesinden hoşlanmıyorum. Bir süre unutuyor bu alışkanlığını ama bazen nüksettiği de oluyor.
Deneyimlerinize dayanarak babalara ve baba adaylarına önerileriniz var mı?
Daha sonra işi düzelteceğinizi düşünerek o anı geçiştirmeyin. Çünkü karşınızdaki canlının düşündüğünüzden daha geniş algısı var ve farklılıklara işine geldiği gibi anlam yüklüyor. Sonuçta sizin en istemeyeceğiniz ve döndüremiyeceğiniz noktaya varmamak adına dikkat çekmek isterim.
Babalık neymiş?
Günün sonunda şanslı bir durum diyebilirim.