Ben şehirden göçme; inekleri olan köylü görmemişi bir kızım.
Ne yazık ki onları anlamaya, onlara layıkıyla hizmet etmeye ömrüm yetmeyecek. Ama ömrüm buna uğraş vererek geçecek.
Çünkü büyük bir tutkuyla bağlıyım onlara; kızlarıma…
Genelde hiç kimse ineğin bir “kız” olduğunu düşünmez.
Ya da bir “anne” çocuklarını kollayan, bir “dişi” erkeğini arayan…
Anlayışı ağır; bu nedenle herkesten daha çok çalışan (inekleyen), uzuun uzun trene bakan dört ayaklı canlı olarak akla gelir.
Bir ayıcık gibi kucaklanası gelmez; oyuncak ve çizgi film endüstrisinin yönlendirmemiş olması kaynaklı herhalde.
Bir sığırın “inek” olabilmesi için en az iki sene gerekli.
Bu süreç içerisinde
Buzağ ı(bebek-yeni doğan),
dişi buzağı, (kız bebek)
dişi dana, (kız çocuk/ergen)
düve, (genç kız)
tohumlu düve, (yeni/taze gelin)
gebe düve olarak (ilkine hamile taze gelin)
süreçlerini geçirir.
“İnek” olabilmek demek “Anne” olmak demektir.
Hayvancılık, süt ve et sektörüne dair yazacaksam; konuya bu gözle bakabilmenizi sağlamalıyım diye düşündüm.
Dişi bir sığırın “anne-inek” olabilmesi için aynı insanlardaki gibi dokuz ay on günlük bir süreç gerekir.
Ancak bebeğini doğurduktan sonra süt verir ve inek olur.
İnekliğe devam statüsü ise ancak tekrar tekrar doğurmasına bağlıdır.
Yoksa bizim (benim) gibi bir çocuk doğurup kenara çekilen kızlar inek olamazlar. Hem karnında hem kucağında kızlar inek olurlar.Doğurmayı bırakmış,artık döl tutmayan kızlar süt vermedikleri için kasaba giderler.
Kural çok net bir o kadar da acımasızdır.
Aynı doğanın anlayana gayet “net” ve acımasız olduğu gibi.
…..sürecek
İnek muhabbeti yapmak üzere davet edildiğim bu köşede
İneklere dair yazacağım
Sevgiyle