Polisin vurduğu Baran Tursun’un ailesinin kazandığı tazminata İçişleri Bakanlığı itiraz etti: 12 yaşındaki kardeşi o acıyı algılamaz.
İzmir’de Baran Tursun’un ‘dur’ ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürülmesine ilişkin tazminat davasında İçişleri Bakanlığı kusurlu bulunarak mahkûm edildi. Karar için Danıştay’a itiraz eden bakanlık, akıl almaz bir savunma yaptı. Baran Tursun’un kız kardeşi Berfin’e 10 bin TL ödememek için bakanlık, kardeşin olay tarihinde 12 yaşında olduğunu, dolayısıyla “abisinin vefatına ilişkin acıyı ifade edebilecek durumda olmadığını” savundu. Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesi Hâkimi Oktay Kuban kararı, “Tazminat vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar” sözleriyle yorumladı.
İzmir ’de, 25 Kasım 2007’de, yanında iki arkadaşı olduğu halde, arabasıyla eğlenceden dönen Baran Tursun, polis memuru Oral Emre Atar’ın ‘dur’ ihtarına uymadığı iddiasıyla açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Polis Atar, 1.5 ay cezaevinde kalırken, Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi ’nde görülen yargılamada 2 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı. Tursun Ailesi de kararın kesinleşmesi üzerine 2009’da İzmir 4. İdare Mahkemesi’nde İçişleri Bakanlığı aleyhine tazminat davası açtı. Geçen 4 Nisan’da karara bağlanan davada bakanlık, anne Berin ve baba Mehmet’e maddi ve manevi, kız kardeşleri Şelale ve Berfin’e manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi. Bakanlık bu ceza için 30 Temmuz’da Danıştay’a itiraz etti. Bakanlığın Hukuk Müşavirliği’nce gönderilen itiraz dilekçesinde, meblağın yüksek olduğu savunulurken, kardeşlere tazminatın ödenmemesi için de şu gerekçeler ileri sürüldü: “Olay tarihinde Berfin Tursun 12 yaşındaydı. Yaşı itibariyle temyiz kudretini haiz olmadığı, abisinin vefatına ilişkin elem ve acıyı ifade edebilecek durumda olmadığı açıktır.” Müşavirlik bu görüşüne dayanak olarak, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin “çocukların manevi acıyı idrak edemeyeceği yönündeki” 1976 ve 1983’teki iki ayrı kararını dayanak olarak gösterdi.
Berfin: Kendi başlarına geldiği zaman anlarlar
Bu yıl üniversiteyi kazanan Berfin Tursun itirazla ilgili şunları söyledi: “Ağabeyimin öldüğü günü dün gibi hatırlıyorum. Hem yaşın ne önemi var? Yedi yaşında çocuk da olsa bunu anlardı. O yazıyı yazanların çocukları ölsün, bakalım anlıyorlar mı, anlamıyorlar mı? Onların bu duyguyu anlayabilmesi için o duyguyu tatması lazım.” Baba Mehmet Tursun da, “Bizim başımıza gelenin o yazıyı yazanların başına gelmesini Allah’tan diliyorum. O acıyı yaşasınlar ki bir daha bu kadar kötü laflar söylemesinler.”
Tazminat vakfa gidecek
Oğlunun ölümünden sonra İzmir ’de 2010 yılında Baran Tursun İnsani Yardım Vakfı ’nı kuran Mehmet Tursun, tazminattan elde edilecek tüm geliri vakfa aktaracaklarını belirtiyor. Tursun, vakıf bünyesinde kurulması planlanan aşevi, sağlık ocağı, rehabilitasyon ve bir kültür merkezi faaliyeti için düğmeye bastıklarını, Karşıyaka’da inşaatı devam eden bir binanın ilk dört katını bu projeye ayırdıklarını belirtiyor.
Bakanlığın insana bakışını gösteriyor
Fransız Lape Hastanesi Psikoloğu Ebru Sorgun: Çocuklar o yaştayken birçok acıyı algılar. Daha küçükken bile algılarlar. Dış gelişimi oluşmamış çocuklarda bile algı çok yüksektir. Evdeki acıyı ve o ilişkideki sıkıntıyı her zaman taşırlar. Kaldı ki, çocukluk travmaları kişiliği etkiler. Tüm yaşamı boyunca izler taşır.”
Ankara Hâkimi Orhangazi Ertekin: “Bakanlığın çocuğa ve insana yönelik zihniyetini gösteriyor. Çocuğun küçük yaştan itibaren çevresiyle kurduğu ilişki konusunda bilimin söylediği çok şey var. Kişisel tecrübelerle de anlaşılabilecek basit bir insani durumu bile algılamaktan yoksun bir bakanlıkla karşı karşıyayız.”
Ailenin avukatı Nezahat Paşa Bayraktar: “Bakanlığın manevi zararı karşılamak istememesinin açıklanabilecek bir tarafı yok. Yasada açıkça karşılanacağı yazarken, bu dilekçe ne insani ne de hukukidir. Bu tutum yaşam hakkı ihlallerindeki cezasızlığın ve polisin yargı tarafından korunmasının bir uzantısıdır.”
Kaynak: İsmail Saymaz / Radikal