Doğduğundan beri Asya Hanım hareketli bir çocuk. Yani lafın gelişi değil gerçekten hareketli bir çocuk. Ailenin, arkadaşların ve bizim aldığımız pek çok oyuncağın hazin bir sonu oldu. Ya parçanlandı, ya fırlatıldı ya da yendi.

Benim kızımın öyle oturup da puzzle yapmaya, yok efendim bebeğe banyo yaptırmaya, ayısını okşamaya sabrı hiç olmadı; hepsi ısırıldı, fırlatıldı, hattâ ve hattâ bazı durumlarda kafama çakıldı. İş başa düşünce biz de oyun üretme çabasına girdik. Siz de bu yazıyı okuduğunuza göre muhtemelen hareketli bir çocuk sahibisiniz. Çocuğunuzun odasında gırla oyuncak olup neden paçanıza yapışmış veyahut evin camına tırmanıyor olduğunu anlamaya çalışıyorsunuz. Dışarı çıkıp, açık havada, parkta oynatmak da öyle her daim olmuyor. Birlikte cici cici oyun oynayayım dediğinizde alnınızın ortasına legoyu yiyorsunuz. “Bu çocuğun enerjisi hiç mi bitmez yahu?” diye yakarışlarınız, “Bitmiyor kardeşim” şeklinde son buluyor. Ben de iki yaşına girmek üzere olan Asya Hanımla oynadığımız, enerjisini bir nebze olsun dengeleyen birkaç oyun fikrini paylaşayım dedim. Umarım işe yarar.

İlk olarak bu yavrular genellikle gürültü sever. Eldeki kap, kacak, tencere, kepçe ile bir şarkıya eşlik edebilirler. Müzik aletleri, müzik çalarlar alınabilecek ve bir nebze daha çok sevebilecekleri nâdir oyuncaklardan olabilir. Ayrıca bilfiil hoplama, zıplama, fırlatılma, kovalanma gibi enerjik oyun ve sevilme yöntemlerinden ilginç bir haz alabilirler. Öyle sakin sakin sevmek gibi bir şey zor kısacası. İşte hasbel kader Asya için bulduğumuz ve hanımefendiye beğendirebildiğimiz oyunların bazıları:

Tünel: Herkesin evinde birkaç sandalye vardır muhakkak. Dizin sandalyeleri yan yana. Altından geçsin. İsterseniz (ve tabi sığışabilirseniz- şahsen bu benim için pek mümkün olmadı-) önce siz geçip yol gösterin. Tünelin sonuna bir oyuncağını koyup onu almasını isteyebilirsiniz. Hattâ ileriki yaşlarda müzikle veya saat tutarak oynayabilirsiniz.

Minderler: Evdeki koltuklar, kanepeler normal boyuttaysa (yani kral koltuğu gibi aşırı heybetlilerinden değillerse), minderleri güvenlikli olacak biçimde önüne yığmak suretiyle atlatın. İlk zamanlar elinden tutun, sonra zaten o hep kendisi atlamak istiyecektir. Bu minderlerden dağ yapıp, tırmanmasını sağlamak veya üstünde zıplatmak gibi bilimum yöntemler de kullanılabilir elbette.

Ayak ayak: Asya bu oyunun adını böyle koydu. Aslında herkesin bildiğini sandığım bir şey. Karşılıklı yatıp, bacakları dizden kırıp, ayakları havada birleştiriyorsunuz (Birlikte pedal çevirmenin bu yaşa uyarlanmış versiyonu). Birbirinizi ayaklarınızla itmeye çalışıyorsunuz. “Benimki daha küçük, yapamaz” demeyin. Güçleri oldukça takdire şayan. Eee tabi biraz siz de ayakları geri çekip yenilmiş edası verin. Bu oyunun hazırlık aşamasını uzatmayın sadece. Kendileri, o kadar uzun süre yatamazlar velhasıl.

Giyinme oyunu: Eşim bir yazı okumuş. Bu yazı, iki yaş çocuklarının giyinip soyunmayı çok sevdiğini ve bunun teşvik edilmesi gerektiğini söylüyormuş. Hal böyle olunca (eğer olur olmaz zamanlarda giysi dolaplarınızı delik deşik edilmiş bulmak istemiyorsanız) iş başa düşüyor. Her gün farklı, çetrefilli olmayan 10-15 giysiyi bir sepete koyup ona verebilirsiniz. Giysin, çıkarsın, eğlensin yavru.

Dans: Hareketli müziklerle yapabilecekleri, çok basit dans hareketleri gösterin. Mesela, elleri başa koyup kafayı sallama, ayakaları sallama, zıplama gibi… Yababildiklerinde çok eğleniyorlar.

Klasikler: Sevgili babam bize aslında çooook iyi bildiğimiz bir oyunu hatırlattı, çok da iyi yaptı; ebelemece. Asya Hanım bayıldı. Evde çılgınca koşup, bizi ebelemeye çalışıyor. Bizi bulamazsa göbeğini, koltukları falan ebeleyip, eğleniyor. Bir de saklambaç var elbette. O da koşarak oynanırsa çok seviyor kendisi.

Elbette daha pek çok oyun mevcuttur ama bunlar bizim yavrucakta işe yarayan taktiklerden bazıları. Umarım sizin yavrular da eğlenir. Madem öyle, herkese kolay gelsin o zaman.