Uzunçorap ekibinin bir kısmı bir süre evvel benden habersiz toplanıp hepimize yeni görevler verdi, benimkileri biraz arttırdığı yetmiyor gibi daha fazla yazı dediler. “Anam, ne yazacağım ben habire” derken yuppi konu çıktı.
Efendim başlıktan da anlaşıldığı gibi gebeyim. Anne, abla, teyze kısmı için resmi nazar süresi, tıp için riski yüksek süre olan 12 haftayı geçmiş bulunuyorum. (Sanırım 13+ bu hafta) Bu sebeple yazı dizisine de başlayabiliriz.
Gerçi gebeliğim (şükürler olsun ki) gayet sıradan geçiyor. Bu yüzden de sıkıcı günlük yayımlamaktan endişeliyim. Yani Ali İlyas’ta öyleydi, şimdi de gidişat aynı. Bir bulantı olsun, bir aşerme olsun, hiç… Hah, bir derdim var karaciğerim batıyor ara ara, İlyas’ta da aynı şey olmuştu. Gebelik sonunda iyice yağlanmıştı, bebek de yer kaplıyordu ben de sıkışıklıktan ve batmadan dolayı kaburgalarımı çıkartmak istiyordum.
Aslında ben bu gebelikten pek ümitli değildim. Şöyle ki geçen sene haziranda ve ekimde birer düşük yapmıştım. Gerçi adı düşük, modern tıp artık bir şeyin düşmesine izin vermiyor. Daha en başıydı ve yıkıcı birer durum değildi her ikisi de. Ama elbette çok istenen, beklenen, olsun diye uğraşılan gebelik olsa durum farklı olurdu. Ayrıca şubattan, babamın ölümünden beri de pek sağlıklı bir hayat sürdürdüğüm söylenemez. Bir de üzerinize afiyet eser miktarda biber gazı solumuş olduğumdan (gaz bulutunun içinden koşa koşa çıkamamak mı dersin, koluma gelen fişek mi dersin…) gayet umutsuz bir şekilde girdiğim muayeneden şaşkınlıkla çıktım.
Sonrakiler de normal gitti. Son muayenede ikili tarama için kan alındı, sonuç bu hafta alınacak. O nedir diyenler ayrıntılı tıbbi bilgi için şuraya bakabilirsiniz. Özetle, bu kan testi ve öncesindeki ultrason görüntülerinde ölçülen ense kalınlığı ve burun kemiği incelemesiyle Down sendromuna ve Trizomi 18 adı verilen kromozomal anomaliye sahip bebek olasılığının yüzdesi anlaşılıyor. Testin sonuçlarını aldıktan sonra konunun etik, mantık, vicdan karışımıyla verilmesi gereken kararı hakkında düşündüklerimi yazarım.
Bir de cinsiyet tahmincilik oynadık. Bir pipi olmaması kesin kuku var anlamına gelmiyor ama şimdilik kız gibi… Bak işte buna şaşırdım arkadaş. Zira bana benim kızım olmaz gibi geliyordu.Tabii ki bunun hiç bir şekilde niyesini anlatamam ama kafamda ben ve kız çocuk yan yana gelemiyor. Pembe, fıskıye toplanmış üç tel saç, lüzumsuz saç bantları filan da sevmem zaten. Şimdiye kadar tanıdığım ve hastası olduğum bir iki tane kız çocuğu var, eğer kızsa çok rica ederim öyle biri olsun.
İlyas cephesi ise şöyle, biz daha aramızda ona nasıl söylemeli diye bile konuşmamışken kendisi benim kardeşim olacak diye geldi. Çünkü o sırada bizde kalan Hasan abi İlyas’a söylemiş! İyi oldu böyle bence. İlk zamanlar şöyle yapıyordu, konuyu açınca seviniyordu ama ben de denemek için onun olanların artık kardeşiyle ortak malı olacağını söyleyince vazgeçtim gelmesin diyordu. Artık ona da alıştı, planlarını yapmaya başladı. Cinsiyetini sorduğumda ise yüzde 90 oranında erkek diyordu, ismi de her seferinde uyduruyordu. Misal armut, masa.. Ama yaklaşık iki haftadır çok emin bir şekilde erkek ve Dünya diyor. Şimdi kız ihtimali baskınlaşınca, bak galiba kızmış dedik. Ne dese beğenirsin “Değil, ben erkek koydum”. Bir arada da benim karnımda büyüyecek diyordu. Konu hakkında pek bilgisi yok tabii:)
Olası doğum tarihi ise şubat ortaları. Babamın ölüm ve doğum tarihlerine (7 şubat/15 şubat) denk gelme ihtimali biraz nefesimi kesiyor ama bu ne demek ya da fikrim ne bilmiyorum açıkçası. Tek bildiğim çok mutlu olurdu ve şımarırdı hayatta olsaydı… İlyas şimdiden unuttu babamı, Dünya ise hiç bilmeyecek… Al sana ah’lardan bir derya…
Birinci çocuk, ikinci çocuk farkı ise şimdiden şu şekilde vuku buldu. Bir kere doktorumuz başka. Diğeri de çok iyiydi ama temkinden patlamak üzere olan çok ciddi, Alman ekolünden bir doktordu. Neden değiştiği başka bir yazının konusu olsun. Şimdiki doktorumuz ise tam ikinci hamileliğe göre, zira ben tam olarak ne son adet tarihimi dolayısıyla tam hamilelik haftamı bilmediğim gibi bebeğin şu anda ne halde olduğunu, ne kadar büyüdüğünü de bilmiyorum. Geçen sefer tahmin edersiniz ki hafta hafta ne olduğunu biliyordum. Bu sefer ise iki muayene arasında ne kadar büyüdüğünü görünce gözlerime inanamadım. İşte doktorumuz da işinin ehli ve aldığımız duyumlara göre çaktırmasa da gayet temkinli ve endişeli olmasına rağmen çok rahat tavırlı, hamilelik normal gidiyorsa öyle her ay görmeye gerek duymayan, “Ne istersen onu yap” diyen bir doktor.
“Ne yazacağım” diyenden kork sen! Gerçi bu kadar uzun yazdığıma bakmayın, şimdiye kadar etrafımdakilere bu kadar cümle kurmuşluğum yok.
Sakin, endişesiz ve olduğu gibi bırakan biriyim ben. Bir de sonra boğazımda kalmasın diye herhalde temkinli bir şekilde heyecanlanırım.
Havadis olduğunda görüşürüz.
Görseller: Otoportreler, Jessica Doyle, Helen Redman