1981 İstanbul doğumluyum. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldum. Brüksel’deki Universite Libre de Bruxelles’e Avrupa Birliği üzerine yüksek lisans yapmak için gittim. Lisansım sırasında çalıştığım ufak tefek işlerde akademisyen olmaya karar vermiştim. Brüksel’den dönünce Bilgi’ye araştırma görevlisi olarak girdim. 2006’da Marmara Üniversitesi Radyo-TV Sinema bölümünde doktoraya başladım. Bir sene sonra Semih ile evlendim. 2009 yılında öğretim görevlisi oldum. 2010’da Gülse aramıza katıldı. 2012 Aralık ayında doktoramı bitirdim. Daha yeni doktora tezimin kitap olarak çıkması için hazırlıklarımı tamamladım ve bu yılki kitap fuarına yetişmesini bekliyorum. Bunun yanında okulda yardımcı doçent kadrosu alabilmek için akademik çalışmalarıma devam ediyorum.
Kaç yaşında anne oldunuz? Planlı mıydı?
29 yaşında anne oldum. İlk gebeliğim plansızdı, babamın vefatı ve takip eden süreç ile birlikte düşük ile sonuçlanmıştı. O nedenle yeniden olmasını çok istedik. Düşük yaptıktan sonra aslında ne kadar istediğimizi anlamış olduk. Kısa bir süre sonra yeniden hamile olduğumu öğrendim.
Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?
Hamile olduğumu test yapmadan anlamıştım çünkü belirgin değişiklikler olmuştu. Evde test yaptım sonucunu sadece eşim ile paylaştım. İkimizde oldukça temkinli bir sevinç yaşadık diyebilirim. Fazla kaptırmadan… İlkinde yaşadığım tecrübeye dayanarak 10 hafta doktora gitmeden bekledim. Gittiğimde riskli dönemi biraz olsun atlatmış olarak gelişimini görmeyi ve kalp atışını duymayı bekliyordum. Öyle de oldu. Ondan sonra yakınlarıma söyledim.
Hamilelik nasıldı?
İlk 5 ay bulantı, kusma ile geçti. Herkes 3. ayda biteceğini söylüyordu ama bir türlü geçmiyordu. O yüzden 5 ay pek kilo da alamadım. Yemek yapamıyordum, eşim ve annem bu süreçte mutfaktan çıkmadılar diyebilirim. Sadece yayla çorbası içebildiğim günler oldu. 5.aydan sonra iştahım çok açıldı. Özellikle tatlıya dayanamıyordum. Moralli ve enerjik bir hamilelik geçirdim. Her konuda çok iyimserdim. Yaşadığım tek olumsuz şey, 24. haftada yapılan detaylı ultrasonda kalp ile ilgili bir sorun olabileceğine yönelik bir haberdi, 4 hafta sonra yeniden bakılması gerektiğini öğrendik. 4 hafta zor geçti ama aklıma kötü bir şey getirmeden atlattım.
37. Haftaya kadar çalıştım. 38. Hafta ile birlikte evdeki hazırlıklarımı yapmaya başladım. Odası, giysileri bunlarla ilgilenmekten çok zevk almıştım. Her şey hazırdı bekliyorduk ama gelen giden yoktu. 40. hafta da bekleyerek doldu. 12 kilo almış olmama rağmen çok zor hareket eden ve karnı çok büyük bir hamileydim. 2010 yazı herhalde gelmiş geçmiş en sıcak yazdı. Gerçi bana ‘sen hamilesin diye öyle gelmiştir’ diyen çok oldu ama… Hayır sıcaktı. Evde 40. haftadan sonra sabırsızlık ve sıkıntı ile geçti. Evde kalmaya alışık değildim bir de üstüne sıcak gelince çok bunalmıştım. 41. Hafta ufak ufak sancılar başladı. Hastaneye git gel ile geçti. Bir gece valizimi de alıp artık geliyor diyerek gittik. Doktorum dışında bir doktor ilk kez rahim ağzı açıklığını ölçmek için muayene etti, sanırım stresten başlamış olan doğum sancısı aniden kesildi bir iki saat hastanede kaldıktan sonra geri yolladılar. 42. hafta başında sancılarım arttı. Hastaneye gidip gelmekten de sıkılmıştım. O geceyi evde sık sık ve şiddetli sancılar ile geçirdim. Sabah erken bir saatte doktorumu aradım, eşimin yardımıyla sakin bir şekilde duş aldım giyinip çıktım. Hastaneye giderken çok heyecanlıydım. sancılar geldikçe çok güzel bir sancı geldi diyerek etrafımdakileri rahatlatıyordum ama ilerleyen saatler öyle olmadı. Epidural bir işe yaramadı ve akşam saat 7’ye kadar doğum sancıları sürdü. Suyumun gelmesinin ardından doktorum ve ekibiyle ameliyathaneye doğru hızla gittik ama genel anestezi ile sezeryan olacağını söylediler. Neyse ki kızım Gülse sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
Beklemediğim bir doğum olmuştu. Normal doğum derken acilen sezaryene girdim. Eşim de doğuma girecekti ama onu almamışlar. Ağlayarak bayıltıldığımı hatırlıyorum, uyandığımda çok ağrım vardı. Gülse’yi getirdiklerinde akşam saatleriydi, daha tam kendime gelememiştim. Kucağıma verdiler, ne kadar da bana benziyor demiştim. Çok sevimliydi. Eşimin söylediği “Şuna bak Semih “deyip duruyormuşum. Kocaman ayakları ve upuzun parmakları vardı. Şaşkınlıkla incelemiştik.
Evde altları kim değiştirirdi?
Evde hem eşim hem ben altını değiştirdik. Ameliyat dikişlerim olmasına rağmen ilk günden itibaren her şeyini ben yapmak istedim. Eşim de çok yardımcı oldu.
İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Kız olursa benim ismime benzer bir isim olsun istiyordum. Erkek olursa hiçbir fikrim yoktu. Gülce ismini düşünmüştüm, eşim Gülse olsun ikimizin isminin birleşimi hem de iyi bir temenni, “hep Gülse” diyerek ismini koydu.
Kariyeriniz ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
Kariyerim hamileliğimle başlamıştı. 2005’den 2009’a kadar asistandım hamileliğimden kısa süre önce öğretim görevlisi olmuş, kendi derslerimi vermeye başlamıştım. Gülse Temmuz’da doğdu Aralığa kadar doğum izninde olmam gerekiyordu ama yeni öğretim görevlisi olduğum,derslerim ayarlandığı için iznimi kullanamadım. Eylül’de haftanın iki gününe 4 dersi sıkıştırarak işe başladım. 3 gün evdeydim, diğer iki gün Gülse’ye annem baktı. Marmara Üniversitesi’nde de doktoram devam ediyordu 1 yıl süreyle dondurdum.
Nasıl bir anne olacağınızı düşünüyordunuz? Düşündüğünüz gibi oldu mu?
Rahat, arkadaş gibi, iletişimi kuvvetli bir anne olurum diyordum. Rahat olmak dışında sanırım öyleyim. “Anne olunca anlarsın” dedikleri doğruymuş. Anne olunca öyle çok da rahat olamıyormuşsun. İlla ki bir noktada kendini kontrolcü, dayatmacı bir duruma soktuğun oluyor.
Açıkçası nasıl bir anne olacağımı bilmiyordum hala ileride beni neler bekliyor bilemiyorum. Ama çocuğuna çok bağlı bir anne olduğum söylenebilir. Gülse şu anda 3 yaşında, biz henüz herhangi bir nedenden dolayı ayrı kalmadık. 2 yaşında okula başladı. Çok erken olduğunu biliyordum ama evde iki bakıcı deneyimimiz pek de parlak değildi. Bunun vicdan azabı ile en azından akşamları onunla olayım diyerek onsuz pek bir yere gitmedik. Aslında doğduğundan beri sosyal hayatımız Gülse’ye göre şekillendi. Artık onunla gidilebilecek yerlere gidiyoruz. Dolayısıyla sinema, konser, tiyatro, akşam çıkmaları kalmadı. Onun yerini çocuk oyunları, parklar ve ev gezmeleri aldı. Artık birlikte en çok zaman geçirdiğim kişiler parkta edindiğim arkadaşlarım ve çocukları olan arkadaşlarım olmaya başladı. 🙂 Beraber çok gezdik. 6 aylıkken New York’a gittik. 1 yaşında bir daha gittik. Yaz, kış uzak yakın her yere bizimle geldi. Bu sayede 3 yaşında restoranda nasıl davranması, uçakta ne yapması gerektiğini bilen bir çocuk oldu.
Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Doğum hediyesi olarak gelen hediyelerimiz oldu tabii ama onun dışında ailede ve arkadaş çevremizde Gülse ilk bebekti. İkinci el kullanılabilir giysi ve oyuncak aldığımız pek kimse olmadı hatırlayabildiğim.
Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
İlk 6 ay annem haftada iki gün baktı. 7. aydan 21 aylık olana kadar bir bakıcımız vardı. Sonrasında da 3 ay süreyle bir yardımcımız oldu. Bakıcı deneyimlerimiz pek tatmin edici olmadığından 2 yaşında da okula başladı. Zorda kaldığım zamanlarda Eskişehir’den kayınvalidem geldi. Böyle idare ettik ama çalışarak çocuk sahibi olmak çok yıpratıcı. Ben yine de şanslıydım. Nispeten rahat çalışma saatlerim vardı, iş arkadaşlarım da beni idare ettiler, yardımlarını unutamam.
Kendinizi annenizle kıyaslasanız…
Çok farklıyız annemle. Ben çocuğuna bağımlı, onunla vakit geçirmekten hoşlanan bir anneyim. O yüzden ondan bağımsız bir hayatım, kendime ayırdığım bir zaman yok. Annem çalışmayı çok seven, hobileri olan ve kendi başına kalmaktan hoşlanan bir anneydi. Hala da öyle. Hangisi daha iyi henüz karar veremedim ama emin olduğum :”Mutlu anne mutlu çocuk demek”dolayısıyla ne ile mutlu oluyorsanız onu yapmanız gerek. Yoksa çocuğunuzu mutlu edecek gücü kendinizde bulamayabilirsiniz.
Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza…
Yok ki. 🙁
Çocuğunuzla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
Daha endişeli, korumacı, kontrolcü oldum. Ne kadar çok çocuk sevdiğimi anladım. Bunu gerçekten fark etmemiştim. Çevremdeki çocukların her birini çok sever, özler oldum. Kızımın benim şansım olduğunu düşünüyorum. Onunla birlikte hayatımız daha güzel. O yokken ne yapıyormuşuz diyorum.
Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?
En çok “keyif” yapmaktan hoşlanıyorum. “Anne hadi gel keyif yapalım” diyor. Yan yana uzanıyoruz. Bana şarkı yapıyor, hayal kuruyoruz, hikayeler uyduruyoruz. Cümlelerimizin sonunu tamamlıyoruz ve çoğu zaman komik komik şeyler söylediği için çok gülüp eğleniyoruz. Aynısını babası ile de yapıyor ve sanırım o da çok keyif alıyor. Bunun dışında aslında beraber seyahat etmekten de hoşlanıyorum. Çok uyumlu ve meraklı bir çocuk. Gittiğimiz yerlerin adını, orayı neden görmemiz gerektiğini soruyor. Çoğu zaman ufacık bir şeyden bile mutlu olduğu için onu mutlu edebilecek aktiviteler yapmak beni de mutlu ediyor.
Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
Uyku sorunu. Gülse doğduğundan beri çok az uyuyan bir çocuk. Dolayısıyla ben de az uyku ile yaşamaya alıştım ama çok zor. Gece iki saat uyanmadan uyursa sevinirdik. Hala geceleri uyanıyor. 2 yaşına kadar çok zor uyuyordu. Okula başlayınca düzelir diye umuyordum ama bir değişiklik olmadı. Gündüz uykularını bıraktı. Sabah 8 :30 kalkıp akşam 10:30 a kadar ayakta kalabiliyor ve hala “Ben uyumıycam” diye diretiyor.
Bunun dışında aslında Gülse tam bir melek. Kolay kolay ağlamaz, ağlaması için ya bir yerinin acıması ya da çok sinirlenmesi gerek. Uyku dışında bana hiçbir konuda zorluk çıkarmadı.
Deneyimlerinize dayanarak annelere ve adaylarına önerileriniz var mı?
Herkesin deneyimi birbirinden farklı, hepsinden bir şey öğrenmek mümkün. Ben en çok yanımda tecrübeli, olacakları önceden görebilecek ve bana moral verebilecek yakın zamanda anne olmuş birine ihtiyaç duymuştum. İlk günler gerçekten zor geçiyor ve artık hayatınızın emzirmekten, alt değiştirmekten ve uykudan dalmadan uyanmaktan ibaret olduğunu sanmaya başlayabiliyorsunuz.
Bir gün çok sevdiğim bir arkadaşımın beni ziyarete gelip “Gülen merak etme böyle devam etmeyecek her şey normale dönecek” demesi bile bana çok iyi gelmişti.
Doktorların dayatmalarına da fazla takılmamak gerekiyor. İşte emzik yasak, biberon yasak, gaz giderici yasak gibi dayatmalara kulak asmadan kendi yolunuzu belirlemekte fayda var diye düşünüyorum. Ve en önemlisi özellikle çalışan anneler için, bakıcı meselesini çok önceden çözmek gerek. Bu konuda işi şansa bırakmamak lazım.
Annelik neymiş?
Bu soruyu Gülse’ye sordum. “Annelik seni çok seviyorum demek” dedi.