1- Bronşiyolit nedir?
Bronşiyolit, tanım olarak akciğerlerdeki küçük hava yolları olan bronşiyollerdeki iltihaptır. Genellikle etkeni virüslerdir.
2- Kimlerde sıklıkla görülür?
İki yaş ve altı çocuklarda viral bronşiyolit alt solunum yolu enfeksiyonları arasında en sık görülenidir. Kış mevsimi boyunca çocuk kliniklerindeki yatışların en sık nedenidir.
3- Bu hastalığa ne yol açar?
Solunum yolu ile bulaşan bir hastalık olup en sık, neden olduğu tanımlanan enfeksiyon ajanı, Respiratuar sinsitiyal virüs (RSV) ardından Adenovirüs, İnfluenza virüs ve Parainfluenza da gelmektedir.
4- Bronşiyolit kendini nasıl belli eder?
İlk bulgular genellikle birkaçı bir arada olmak üzere burun akıntısı, öksürük, sık nefes alma, yardımcı solunum kaslarının kullanılmasına bağlı göğüs duvarında çökmeler, çekilmeler, hışıltılı nefes almadır.
5- Tanı koymak için özel bir test uygulanmalı mıdır?
Bronşiyolit iyi tanımlanmış bir klinik tablo ve hastalık olması nedeniyle ağır durumlar dışında tetkik edilmesi genellikle gerekmez. Kan testleri, virüs izolason testleri, akciğer grafisi genellikle tanıya ve tedaviye yön vermekte gerekli değildir. Tanı, hikaye ve fizik muayene ile konmalıdır. Klinik tablo ve bulgular bronşiyolit dışında tanı şüphesi taşıyorsa veya altta yatan, risk yaratabilecek kronik hastalıklar varsa tetkikler planlanmalıdır
6- Bronşiyolit için risk grubu kimlerdir?
RSV enfeksiyonu, bronşiyolitin en sık nedeni olup, ABD’de yılda 75- 125.000 sütçocuğunun hastaneye yatmasına yol açar. Çoğu vakada anne-baba bilgilendirilerek, yeterli destek tedavi ile bronşiyolit evde takip edilip tedavi edilebilir. Ancak altta yatan kronik hastalığı olan, veya bağışıklık sisteminde soruna sahip çocuk ve bebekler, prematüreler tedavi ve yakın takip amacıyla hastaneye yatırılabilir. Hastanede yatışı belirleyen en öncelikli risk faktörü yaştır. Hastaneye yatanların çoğu bir yaş altıdır. 3 ay altında olanlarda solunum durması, ağır solunum baskılanması gibi komplikasyonlar daha sıktır. Prematürite, özellikle öncesinde respiratuar distres sendromu geçirmiş veya uzun süre hastanede yatarak solunum destek cihazına bağlanmış ve solunum desteği sağlanmış bebekte komplikasyon risklerini arttıran bir faktördür. Doğumsal kalp hastalığı olan bebek ve çocuklar da riskler açısından dikkatle değerlendirilir.
7- Bronşiyolit seyrinde yakın takip niçin önemlidir?
Bronşiyolitin kendini belli etmesi hafif bir sık nefes alıştan solunum yetersizliğine kadar değişebilir. Prematüre bebeklerde başlangıç ani solunum durması ile dahi olabilir. Aynı olgunun takip eden muayenelerinde bulgularda belirgin farklılık, değişkenlik nadir değildir. Solunum sayısındaki artış genellikle ilk dikkati çeken sorun olup solunum çabası, havasızlık bulguları hastalık ağırlığını değerlendirmekte en önem verilmesi gereken parametrelerdir. Bronşiyolit seyri sırasında, hastalığın 3-4. gününde, klinik bulgularda kötüleşme karakteristiktir. Olgular bulgu ve şikayetlerdeki değişiklikler açısından dikkatle izlenmelidir. İki ay altı bebeklerde bronşiyolit bulguları, yüksek ateş varlığında, bakteriyel enfeksiyon birlikteliği daha büyük bebeklerden daha sık olduğundan, hastaneye yatırılma gerekliliği açısından dikkatlice değerlendirilmelidir.
8- Bronşiyolitte tedavi yaklaşımları nasıl olmalıdır?
Tedavide bronkodilatatörler, kortikosteroidler, anti-viral, anti-bakteriyal ajanlar, solunum fizyoterapisi, nazal pompa ile temizlik, dekonjestan damlalar kullanılmakla beraber hiçbirisinin hastalık süresine kısaltıcı, klinik seyrin şiddetini azaltıcı, olası klinik komplikasyonları önleyici etkisi tam olarak doğrulanmış değildir. Önerilen tedavi stratejileri, olgunun hidrasyon ve oksijenizasyon durumunu düzenleyip ideal hale getirecek yaklaşımlardır. Artmış solunum sayısı, ateş, beslenmenin bozulması susuzluk bulgularının belirmesi ve artmasına katkıda bulunur. Hidrasyonu temin etmek için ağızdan sıvı alımının yeterli olup olmadığı, damardan sıvı desteği ihtiyacını değerlendirmek önceliklidir.
9- Bronşiyolitli olgunun takibinde nelere dikkat edilmelidir?
Oksijenizasyonun yeterli düzeyde olduğunun bir göstergesi olarak beslenmenin yolunda olması ve solunum çabasının azalmış olması dikkate alınmalıdır. Bronşiyolitli olgunun temel olarak klinik ve fizik muayene ile değerlendirilmesi test ve ekipmanlarla değerlendirmenin üstünde tutulmalıdır. Devamlı nabız- oksijen düzeyi monitorizasyonu, öncesinde kronik akciğer hastalığı olan ve/veya akciğer kapasitesini kısıtlayacak başkaca kronik hastalıkları olan, solunum durması yaşamış olan olgulara saklanmalıdır.
10- Bronşiyolit tedavisinde anti-viral ajanları yeri var mıdır?
Anti-viral tedavi rutin yaklaşımın bir parçası olmamalıdır. Bu ajanlar, ağır bonşiyolitli, risk faktörleri taşıyan seçilmiş vakalarda kullanılmalıdır. Bu vakalar, tranplantasyon, kanser veya bağışıklık sistemi sorunu olanlar veya optimal medikal desteğe rağmen kritik durumunda iyileşme olmayanlardır.
11- Antibiyotiklerin bronşiyolit tedavisinde yeri nedir?
Anti-bakteriyal tedavi viral bronşiyolitin bir çözümü değildir, eşlik eden bakteriyal enfeksiyonlarda kullanılmalıdır. Akut orta kulak iltihabı (AOM) en sıklıkla eşlik eden bakteriyal enfeksiyondur. İki yaş üzerindeki olguda AOM bulguları bakteriyal enfeksiyon ile tam ilişkilendirilemediğinde antibiyotik tedavi kullanılmamalıdır.
12- RSV’e(Respiratuar Sinsitial Virüs) karşı özel bir korunma var mıdır?
Palivizumab, monoklonal bir RSV ImmunglobulinG olup, seçilmiş olgularda bronşiyolit nedeniyle hastaneye yatırılma riskini azaltmakta kullanılır. Bu seçilmiş grup başta prematüreler, kronik akciğer hastalığı olanlar ve hemodinamik olarak iyi kontrollü olmayan kalp hastalığı olgularından oluşur. Yirmisekiz hafta ve altında doğan prematürelerin olası bronşiyolit mevsimi boyunca ve ilk yaşları tamamlanana kadar bu koruyucu tedaviyi almaları önerilir. Yirmidokuz- 32 gestasyon haftası arasında doğanlar için bu korunma ilk altı aylarında maksimum önemdedir. Otuziki-35 gestasyon haftasında doğanlar ilk altı aylarını bronşiyolit mevsimi başlangıcında geçireceklerse, evde değil de bakım evlerinde bakılacaklarsa, okula devam eden kardeşi varsa, doğumsal hava yolu anomalisi veya solunum eforunu etkileyecek sinir-kas hastalığı mevcutsa palivizumab profilaksisi uygulanır. Palivizumab risk faktörü taşıyan olgularda hastanede yatış olasılığını %50 azaltmaktadır. Bu profilaksideki amaç hastanede yatış ihtiyacını azaltmak olup mortalite üzerine azaltıcı bir etkisi bildirilmemiştir. Akut bronşiyolit tedavisinin bir parçası da değildir. Ancak maliyet- fayda gözönüne alındığında palivizumab profilaksisi uygulanacaklar dikkatle seçilmelidir.
13- Bronşyolitten korunmak için neler yapılabilir?
El temizliği ve hijyen kurallarına uymakta gösterilen hassasiyet nazokomiyal RSV enfeksiyonu olasılığını ve dolayısı ile bronşiyolit riskini azaltır. Sigara dumanından uzak durulması ve bronşiyolit mevsimi boyunca anne sütü ile beslenmeye devam edilmesi tavsiye edilir. Anne sütü RSV enfeksiyonu riskini azaltan koruyucu bir faktördür. Anne sütü içerdiği immünglobülin G, A ve interferon ile RSV enfeksiyonuna karşı bebeği koruyacaktır.
14- Bronşiyolitte seyir nasıldır, ileri yaşlar için risk oluşturur mu?
Bronşiyolit tanısı alan olguların çoğunluğu herhangi bir komplikasyon gelişmeden iyileşir. Nadiren bazı olgularda takip eden viral enfeksiyonlarla tekrarlayan hışıltılı solunum epizodları gelişir. Bir kez bronşiyolit geçirenlerin yaklaşık %40’ında beş yaşına kadar tekrarlayan hışıltılı solunum epizodları görülür, %10’unda bu epizodlar beş yaş üzerinde de tekrarlar. Süt çocukluğunda bronşiyolite bağlı olarak hastanede yatanlarda, bronşiyolit tanısı almayanlara kıyaslandığında, çocukluk çağında astım tanısı almaları ve buna bağlı sorun yaşama olasılıkları artar.