IMDB puanı: 7,9

IMDB linki: http://www.imdb.com/title/tt0093342/

Abbas Kiyarüstemi (Kiarostami), Jean Luc Goddard’ın “Sinema Griffith ile başlar, Kiyarüstemi ile biter” dediği, Martin Scorsese’nin “Sinema sanatının en yüksek seviyesi” diyerek onurlandırdığı İranlı büyük yönetmen. Arkadaşımın Evi Nerede yönetmenin ülkesi dışında tanınmasını sağlayan film oldu. İran Yeni Dalgası’nın büyük yönetmeninin, “Arkadaşımın Evi Nerede” (1987) filmi, “Ve Yaşam Sürüyor” (1992) ve “Zeytin Ağaçlarının Altında” (1994) filmleri ile Köker Üçlemesi’nin ilk filmi. Hepsi İran’ın kuzeyindeki Köker köyünde geçtiği için bu isimle anılırmış.

“Arkadaşımın Evi Nerede”, 8 yaşında bir çocuğun kendisinde kalan bir defteri arkadaşına iade etmek için yollara düşmesini konu alır. Çocuğun naif yolculuğu, onun İran kültürünün derinliklerinde yaptığı bir yolculuğa döner. Özveri, dostluk, bağlılık ve sorumluluklar meselesini incelikle anlatır. Çocuk, arkadaşının cezalandırılacağı endişesi ile yollara düşüp kaybolacak, geç saatlere dek sokakta kalacaktır.

Kiyarüstemi’nin hayat hikayesi Wikipedia’da var. İsteyen buradan okuyabilir. Ben en çok, 1979 molla devriminden sonra ülkesini terk eden pek çok sanatçıya karşın, kalmakta inat etmesini sevdim. Sorulunca demiş ki “Bir ağacı kök saldığı yerden ayırıp başka bir yere taşırsanız, ağaç meyve vermez olur. Verse de, kendi yerindeyken vereceği meyve kadar güzel olmaz. Bu, doğanın kanunudur. Bence, ülkemi terk etmiş olsaydım, aynen o ağaç gibi olurdum”.

Bu film, 10-15 yaş için biçilmiş kaftan. Daha yukarısı burun kıvırabilir, aşağısı için de garanti veremem. Keza olağanüstü durumlar, aksiyon yok. Ama derin bir şiirsellik bütün filme hakim. İnsanda bir hoşluk duygusu bırakan nadir filmlerden. Çok sayıda ödül almış, Locarno’dan Gümüş Leopar, Fajr Film Festivali’nden Büyük Ödül vs. IMDB’de de 2 bin küsür kişiden 7,9 puan toplamış ki, site için oldukça yüksek bir puan.

Böyle non-konvansiyonel filmleri çocuklara izletmek doğru bir davranış. Çünkü beyinleri Hollywood kalıpları ile biçimlendirilmiş çocuklar, başka gerçekliklere kapalı yetişiyor. Şu anın gençliği tam da bu moron kuşağı oluşturuyor; aynı filmler, aynı müzikler onları aynı seviyede moron yapıyor. Aralarından zıpçıktılar da elbette çıkıyor ama ideolojik yontmalara, toplum mühendisliklerine karşı esnek düşünebilen, farklılıkları kavrayabilen nesiller ancak sanatın gücüyle ortaya çıkarılabilir. Ebeveyn sorumluluğu da burada başlıyor. Daha önce de söylediğim gibi: “Siz hangi filmleri izliyorsanız, çocuklarınız da onları izliyor; siz ne kadar okuyorsanız, onlar da o kadar okuyor”.

Bir İran filmi seyrettirmek çocuklarınızın ufkunu açacak. İran’da sadece çirkin mollaların değil, kendilerine benzeyen çocukların da yaşadığını görecekler.

Yine filmden bir diyalogla bitirelim:

Anne: Ödevini bitir.
Çocuk: Anne, onun defterini aldım, geri vermem lazım. Yoksa cezalandırılır.
Anne: Ödevini bitir. Ayrıca git ekmek al.
Çocuk: Ama vermem lazım yoksa cezalandırılacak.
Anne: Ödevini yap ve sessiz ol.
Çocuk: Anne lütfen bırak gideyim.