1972 yılında Ankara’da doğdu. Bilkent Üniversitesi İç Mimari ve Çevre Tasarımı bölümünden 1995 yılında mezun oldu. Birçok firmada tasarımcı, proje yardımcısı ve şantiye koordinatörü olarak görev yaptı. 1996 yılından beri Öncüoğlu Mimarlık’ta iç mimari bölümü şefi ve genel müdür yardımcısı olarak çalışıyor.
Kaç yaşında baba oldunuz? Planlı mıydı?
Mine doğduğunda 35 yaşındaydım. Planladığımız, perhizler ve takvimlerle yaşadığımız bir dönem değildi. Fakat anladığımızda da panik olmadık. Ahmet Eren doğduğunda ise 39 yaşındaydım. O da planlarımız dahilinde olmadığı halde; herhangi bir planımıza da mani olmadı.
Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?
Mine’de sorumluluk duygusundan önce hayatın koşulsuz bir şekilde değişeceğine dair bir idrak hasıl oldu; “herhalde böyle de olması gerek.” dedim, “mutluluk” bu düşüncelerden sonra gelişti. Dünyaya başka gözle bakmadım, renkler canlanıp, kelimeler anlamını bulmadı. Doktor tasdiki akabinde haber; anneler, kardeşlerle paylaşıldı. Özel bir hazırlık yapılmadı; uzakta olana telefonla haber verildi. Yakında olanla bir araya gelince yüz yüze söylendi. “Aman 3 ay çok mühim.” uyarılarına kulak kabartıldı, 3 ay kadar etrafa pek bahsedilmedi. Açık yakalayıp da soranlardansa saklanmadı. Eşim Ahmet Eren’e hamile kalmadan çok önce Mine kardeşine dair hikayeler yazıp, isimler uydurmaya ve bunları büyük ciddiyetle etrafa anlatmaya başladığından akrabalar işkillenmiş, ağzımızı arıyorlardı. Hamilelik şüphesi sonrası doktora gidip de, onayı alınca haberi -bir önceki gibi- paylaştık. Basiretimiz bağlandı Mine’ye de hemen söyledik. Ahmet Eren’in haberini aldığımda “evham” faslını daha çabuk atlattım.
Eşinizin hamileliği sizi zorladı mı?
Burcu (eşim), mizaç itibarıyla sıkıntısını etrafına çok yansıtan biri değildir. Bu sebeple, ben onun hamileliğine dair ciddi bir problem hatırlamıyorum. Sanıyorum, o da rahat bir hamilelik geçirdi.
Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?
İki doğuma da eşlik ettim. Mine’nin buruşuk, mosmor çıkacağına dair kendimi çok hazırlamışım ki; ilk düşüncemin “A… bu güzel.” olduğunu hatırlıyorum. “His” ise karşılıklı zamanla gelişiyor herhalde. Ahmet Eren doğduğunda ise “sağlıklı” olduğu için çok mutlu idim. Hamilelikte bir problem yaşanmamış olsa da, ilk çocukla birlikte (veya baba olmakla birlikte de diyebiliriz) evhamım artmaya başlamış olsa gerek, zira Mine’de böyle baskın bir endişe taşımıyordum.
Evde altları kim değiştirirdi?
Ne sıraya bağladık, ne de işleri paylaştık. İkimiz de her işi yapmaya gayret ettik.
İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?
Mine’de bir listemiz vardı. Akrabalar fikir beyan ettiler ama öneride bulunmadılar. Bu konuda bizi rahat bıraktılar. Sona kalan iki-üç isimden biri Mine idi, doğduğu günün akşamı eşimle mutabık kaldık. Muhtemel akıl karışıklığı, müdahaleleri vs. önlemek için acil kafa kağıdını çıkardım, böylece nokta konulmuş oldu. Ahmet Eren’de ise işler bu kadar rahat olmadı. Mine hayali kardeşine önceleri isim uydurdu, sonra istikrarlı bir şekilde Ahmet diye bahsetmeye başladı. Biz bir alternatif üretemediğimiz için Ahmet tüm akrabalar vs. tarafından da benimsendi. Ahmet isminin yanına Eren’i eklemek, isim konusunda içi tamamen rahat olmayan eşimin fikriydi. Nitekim, bu sefer nüfus kağıdını çıkartmak 1 ay kadar sürdü. İki ismi de birlikte kullanmaya çalışıyoruz.
İş ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?
Eşim ilk çocukta yaklaşık 1 sene izin kullandı. Bu kez de kullanmayı düşünüyor. Benim birkaç gün işe uykusuz gitmek dışında sıkıntım olmadı. Nihayetinde ortaklarından biri olduğum bir firmada çalıştığım için, anlayış da gösterildi tabii.
Nasıl bir baba olacağınızı düşünüyordunuz? Oldu mu?
Çocuğunun her şeyiyle ilgilenen ona vakit ayırmaya çalışan ve bundan mutlu olan bir baba olacağımı sanıyordum. Büyük nisbette başardığımı düşünsem de çocuğun bizatihi çok vakit alan bir sorumluluk olduğunu bilmiyormuşum. Bu sebeple, kimi zaman görev savma bâbında vazife ifa ettiğimi de söylemem lazım.
Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?
Evet, yatak odası takımına varana kadar işe yarayan her türlü 2. el eşyayı memnuniyetle kabul ettik.
Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?
Hafta içi, gündüzleri “Fatma Teyze” yardımcı oldu.
Kendinizi babanızla kıyaslasanız..?
Babama nazaran sevgisini göstermekte çok daha rahat bir insanım. Çocukların gündelik ihtiyaçlarını karşılamak ve onlarla birlikte bir şeyler yapmak hususunda hem daha hevesliyim, hem de bunu “babalık”ın bir parçası telakki ediyorum. Babam ise bu işleri “anne”ye havale etmenin doğru olduğuna inanıyordu herhalde.
Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza.
Kendi özel bir tarifimiz yok. Ama bilinen yemekleri süsleyerek vermek gibi bir formül (lokmaları çiçek gibi kesmek vs…) var. Çok sık uygulamasak da kimi zaman işe yaradığını biliyoruz.
Çocukla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?
Önceliklerimiz değişti. Her türlü kararımızı “istek” dürtüsünden ziyade “sorumluluk” bilinciyle vermeye çalışıyoruz. Erken yatıyoruz, kendimiz için daha az TV seyrediyoruz, daha az kitap okuyoruz. Çocukları bir yerlere bırakıp dışar çıkmak içimize sinmediği için evde daha çok vakit geçirip, daha çok misafir ağırlıyor, akrabalarla daha sık görüşüyoruz. Daha önceleri resmiyet çerçevesinde görüşüp de çocukların bizi yakınlaştırdığı, çok sevdiğimiz arkadaşlarımız oldu.
Her yerde çocuk anlatacak derecede zıvanadan çıkmadıysak da; “çocuk”a yönelik müsbet-menfii her türlü haber, bilgi bizi ilgilendiyor.
Kurgu da olsa çocuk istismarının konu olduğu hususlara tahammül edemiyoruz.
Kendimiz için düşünmediğimiz uzun vadeli planları evladımız için tasarlarken şaşırıyoruz.
Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?
Mine’nin kendi hayatında olan bitenden bahsetmesi, doğaya, sosyal hayata dair sorular sorması beni en mutlu eden şeyler. Kısacası onunla sohbet etmek. Ahmet Eren’in uyandığında, henüz mahmurluğu geçmemişken kucağıma alıp, yavaş yavaş açılıp, esnemesi ve tüm bu safhada devamlı gülümsemesi eşi benzeri olmayan anlar. Fakat, belki de en güzel an; Mine’yi uyandırmak için Ahmet Eren’i onun yastığının kenarına koyup; Mine’nin gözleri aralandığı an kardeşine gülümsemesi ve uykusu açıldıkça kardeşini güldürmek için maskaralıklar yaparken, onları izlemek.
Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?
Mine olumsuzluklarla başa çıkmakta ya asabi veyahut çok alıngan olabiliyor. Ahmet Eren ise henüz 7 aylık, bir türlü kendi kendine uyumayı öğrenemedi; inşallah bu da huyu değildir!
Deneyimlerinize dayanarak babalara ve adaylarına önerileriniz var mı?
Olanı biteni çok gözde büyütmemek, “Rol model” olmak gibi sorumlulukları sırtlanmamak lazım. Elbette ki, doğruyu eğriyi göstermek gerek ama çocuklar “babalar”ın da hata yapabileceklerini bilseler, belki de ilerideki –mutlak- hayal kırıklıkları daha az, kendileri de daha affedici olabilir.
Babalık neymiş?
Sürekli bir sevme, sevilme arzusu.
Sevgili Engin,
Gerek Mine’ye gerek Ahmet Eren’e karşı ilgili bir baba olmanı hep takdir ettim, ediyorum.
Sorulara da pek güzel yanıtlar vermiş, bizim için bu günleri anımsatacak güzel notlar kayda düşmüşsün.
Ancak iler zamanda hatıralarımızı okurken bizi yanıltmasın diye bir kaç hususu düzeltmek isterim. Birincisi her iki çocugumuzun ilk bir iki ayında anneanne-dede ve babaanne üçlüsünün yoğun destegi vardı; bebek bakımı olmasa da dinlenmemi ve diger işlerimi kolaylaştırdıkları için. İkincisi Mine yedi aylıkken işe dönmüştüm. Üçüncüsü bir ömürde 2 ay nedir ki diyeceksin belki ama oglumuz 7 degil 9 aylık (:)) ve bu yuzden uykusunun hala düzene girmemiş olması bir problem.
Sevgiler,
Eşin ve yavrularının anası
Burcu
Not: Bir babanın cocukla ilgili gun ay hesaplarını yanlış yapması mı sorun değil, sabahları siz uyurken kalkıp ilgilenmesinin değeri biçilemez.