Ekin’ciğim hani sen bana Bekçi Amos’u anlatmıştın ya, ben o anlattıklarını yazıp senin adına yayınlayacağımı söylemiştim. Anlattıkların internette yayınlandı. Sen artık yazar oldun.

Ben yazar mı oldum? Minik Balık’taki dalgıç gibi yazar mı oldum anne?

Evet aynen.

Bir daha yazar olmak istiyorum. Lütfen anne, lütfen!

Bu sefer hangi kitabı anlatmak istersin? Minik Balık olabilir bak!

Hayıııır, Devler ve Mincik Bobolar olsun. Şeyyy, o değil, değil. Devli olan başka hangi kitabım vardı benim?

Kasabanın En Şık Devi?

Hah, George! O kasabanın en şık devi olacaktı. İlk başta hırpaniydi. Sandaletlerini giymişti. Sokağa yaz gelmişti. Kuşlar cıvıldıyor, ağaçlar bile yeşermişti.

Anlatayım mı? Yazarı Helın Körıl, resimleyen Erin Örıl. (Yazan Julia Donaldson, resimleyen Axell Sheffler)

Anlat, dinliyorum.

Giysi dükkanına gitmişti. George eski giysilerini bırakmıştı. Saçlarını taramış, sokağa çıkmıştı. Zürafayla karşılaştı. Uzun boynu üşümüştü. Kravatını boynuna sardı. Şarkısını anlattı bir kere. “Ben kasabanın en şık bir deviyim” demişti.

Bir de keçinin ağladığını görünce “neyin var” dedi. “Neden ağlıyorsun” dedi. “Çünkü benim gemimin uçan perdeleri yırtıldı” dedi keçi.

Keçinin teknesinin yelkenleri yırtılmıştı değil mi?

George gömleğini çıkardı sonra da şarkısını anlattı. “Kravatım atkı olmuştuuu, gömleğim yelken olmuştuuu.” Unutmayın bunu.

Sonra?

George bir fare gördü. Farelerin hepsi “olamaaaz” diye vikvikliyordu, “kaçışalım, kaçışalım”. Beyaz farenin yönüne düşen George da beyaz fareye ayakkabısını verdi.

Niçin?

Çünkü evleri yanmış, bitmiş, kül olmuştu. Ayakkabısı farelere ev olmuştu.

Benim fikrime göre Vini abra kadabra, hokus pokus yapsın, evleri geri çıksın farelerin? Ne dersin anneciğim?

Harika fikir! George Sakar Cadı Vini’yi kendi kasabasına davet etsin, zor durumda olan hayvanlara birlikte yardım etsinler.

Böylelikle hiç ağlamazlar! Hep mutluluk olur.

Evet, ne güzel olur gerçekten. Peki sonra ne olmuş?

Hadi güle güle dedi George. Giderken şarkısını anlattı. “Kravatım atkı olmuştuuu, gömleğim yelken olmuştuuu, ayakkabımı vermiştiiim”.

“A a! Neden ağlıyorsun ki?” dedi George tilkiye. “Çünkü bir su fışkırtısında uyku tulumumu düşürmüştüm” dedi. Baklavalı çorabını vermişti, tilkiye yatak olmuştu. Şarkısını anlattı giderken.

Ve son olarak da kemerini verdi George. Yol olsun demişti. Giderken şarkısını anlattı. Pantolonu düşmüştü, artık üşümüştü. “Bu dev fena üşüyor” diye düşünmüştü.

Peki George ne yaptı üşüyünce?

Giysi dükkanına bir daha gitti. Dükkan kapanmıştı. Dükkanın önünde bekleyekaldı.

Bekleyekaldı, öyle mi?

Bekleyekaldı ve birden “Canım eski geceliğiiim, canım eski sandaletleriiim” dedi.

Eski giysilerini mi buldu?

Çuvalın içinde bulmuştu ve giyinmişti. Saçları bir daha dağınık olmuştu. Evine gitmişti. Bütün arkadaşları evine gelmişti. Ona kart hazırlamışlardı, teşekkür etmişlerdi.

Hepsi bitti. Yaz bunları anneciğim.

Tamam, yazacağım. Ne güzel bir hikaye! George paylaşmayı çok seven, çok yardımsever ve çok iyi biri değil mi?

Evet George çok iyi biri. Itır gibi yardım sever, değil mi?

Evet, tıpkı Itır gibi. Paylaşmak, başkalarına yardım etmek… ne güzel şeyler bunlar.

Ben yardım seviyorum, paylaşmayı seviyorum ama anneanemin aldığı arabalarımı kardeşimle paylaşmak istemiyorum. Anlaştık mı anne?

Anlaştık tatlım.

Ekin Bilgiç, yazarımız Esra Ercan Bilgiç’in kızıdır. 3,5 yaşındadır ve 1,5 yaşındaki Devrim Bilgiç’in ablasıdır. Resimli öykü kitaplarına bayılır.

Henüz okuma- yazma bilmediği için arkadaşlarına önereceği kitapları annesiyle gerçekleştirdikleri sohbetler aracılığıyla aktarmaya devam edeceğiz. Minik Ekin’in ilk kitap önerisi için tıklayın.