Montessori Metodunun kurucusu, efsane İtalyan doktor Maria Montessori’nin belgeseli NTV’de gösterilecek.
BBC tarafından çekilen ve 20. yüzyılın ilham verici ikonlarının hikâyelerine yer verilen Olağanüstü Kadınlar (Extraordinary Women) belgesel serisinin (her pazar saat 22.00) 8. haftadaki konusu efsane İtalyan doktor Maria Montessori olacak.
 

“Eğitim spontane olarak gerçekleşen doğal bir süreçtir”

Maria Montessori kimdir?

1870’te İtalya Chiaravalle’de doğdu. 1896’da İtalya’nın ilk kadın doktoru ünvanını alarak tıp fakültesini tamamladı. Montessori bir bilim insanı olarak sahip olduğu özelliklerin dışında, bir kadın olarak da zamanının değer yargılarının ilerisinde yaşadı ve kadın hakları için mücadele etti. Roma Psikiyatr kliniğinde zekâ özürlü çocuklarla çalıştı. 1899’da Roma’da zekâ geriliği olan tüm çocukların yollandığı yeni orthophrenic okuluna yönetici olarak atandı; 1896 -1907 yılları arasında sağlık, antropoloji, felsefe, psikoloji ve eğitim çalışmalarda bulundu. İlk Casa dei Bambini’yi ya da Çocuklar Evi’ni kurdu. 1934’te Mussolini faşizmine muhalefetten dolayı İtalya’dan ayrılmak zorunda bıraklıldı ve Barselona’ya gitti. 1936’da İspanya Savaşı sırasında İngiliz gemisiyle kurtarıldı. 2. Dünya Savaşı sırasında, oğlu Mario ile birlikte “düşman yabancılar” olarak gözaltına alındı ve  Hindistan’dan ayrılmasına izin verilmedi. Montesorri bu zamanı bebekleri araştırmak ve gözlemlemekle geçirdi. 1947’de ise Londra’da Montessori Merkezi’ni kurdu. 1940, 1950 ve 1951’de Nobel Ödüllerine aday gösterildi.  Bir eğitim emekçisi olarak, dünyanın birçok ülkesinde konferanslar, eğitimler verdi, kitaplar yazdı, yeni okullar ve öğretmen eğitim merkezleri açtı; bir yandan da çocukları gözlemleyerek kendi eğitimine devam etti. 1952’de Noordwijk Zee de Dutch sahilindeki bir köyde arkadaşlarının sahip olduğu bir evin bahçesinde otururken hayatını kaybetti. Bir dünya vatandaşı olarak yaşayan Montesorri’nin, dünya genelindeki çabalarının ürünü olarak ortaya çıkan metodu bugün dünyanın birçok ülkesinde uygulanmaktadır.

Montesorri Metodu nedir?

1907 yılında ilk Çocuklar Evi ile uygulanmaya başlanan Montessori Metodu Maria Montessori tarafından geliştirilmiştir. İtalya’nın ilk kadın doktoru olan M. Montessori, metodunun temellerini zeka engelli çocuklarla yaptığı çalışmalarla oluşturmuş ve elde ettiği başarı sonucunda bu yöntemi engelsiz çocukların eğitimine uyarlamaya karar vermiştir. İlk Çocuklar Evi ile uygulanmaya başlanan metot çocukların ilgi, tutum ve davranışları rehberliğinde olgunluğa ulaşmıştır.

Montessori Metodu daha çok okul öncesi kurumlarında uygulanmakla beraber lise dahil olmak üzere tüm eğitim düzeylerinde uygulanmaktadır. Metod, çocukları ve gençleri gelişim düzeylerine göre sınıflar ve bu sınıflamaya göre eğitim kademeleri oluşturulur: 0-14 ay: bebek, 14-36 ay: yeni yürümeye başlayan çocuk, 3-6 yaş: erken çocukluk, 6-9: ilkokul ilk kademe, 9-12: ilkokul ikinci kademe, 12-15: ortaokul, 15-18: lise. Çocuklar bu yaş aralıklarına göre aynı sınıfta beraber eğitim görürler. Çocuklar okul dışı zamanda nasıl sadece kendi yaşındakilerle beraber olmuyorlarsa, okulda da olmayacaklardır. Çok yaşlı gruplaşma sınıf içindeki küçük çocuğun daha büyük çocukları çalışırken izlemesine, böylece ileride yapacağı çalışmalar hakkında fikir edinmesine ve büyük çocukların küçük çocuklara yardım etmesine, böylece öğrendiklerini pekiştirmesine olanak tanır.

Montessori Metodu’nda çok yaşlı gruplaşma bireysel eğitim sayesinde uygulanabilmektedir. Günümüzde, çoğunlukla bir sınıftaki öğrencilerin aynı anda, aynı yöntemle, aynı konuyu öğrenebileceği varsayımına dayanılarak toplu eğitim yapılmaktadır. Oysa öğrenmenin gerçekleşebilmesi için öğrenilecek konunun meydan okuyuculuğu ile öğrenenin hazır bulunuşluğu arasında denge olması gerekir. Bir sınıftaki tüm öğrencilerin aynı hazır bulunuşluğa sahip olduğunu düşünmek olanaksızdır. Bu durum sonucunda ise öğrenciler sözde başarılı, vasat ve başarısız olarak adlandırılmaktadır. Bireysel eğitim çocuğun kendi hızında öğrenmesine olanak tanır. Montessori Metodu’nda çocuk bir aşama üzerinde uzmanlaşmadan diğer aşamaya geçmezler. Böylece başarısızlık duygusunu yaşamaz.

M. Montessori, çocukta özel bir yeteneği kazanmayı sağlayan ve bu yeteneğin kazanılması ile son bulan duyarlılık dönemlerini keşfetmiştir. Bu duyarlılık dönemlerinin gereklerine göre davranılmayınca yeni bir yeteneği keşfetme olanağı yitirilecektir. Elbette bu yetenek daha sonra tekrar kazanılabilir ancak duyarlı dönemlerde olduğundan çok fazla çaba gerektirir. Bu duyarlılık aşamaları ve yaş dönemleri şöyledir: Hareket (0-1 yaş), dil (0-6 yaş), küçük nesneler (1-4 yaş), düzen (1-2 yaş), müzik (2-6 yaş), zarafet ve kibarlık (2-6 yaş), duyuların incelik kazanması (2-6 yaş), yazı yazma (3-4 yaş), okuma (3-5 yaş), uzamsal ilişkiler (4-6 yaş), matematik (4-6 yaş). Bu duyarlılık dönemlerinde çocuk yetişkinin bilinçli zihninden farklı olarak “emici zihin” olarak adlandırılan bilinçsiz bir aşamada öğrenecektir. Çocuk, duyarlılık dönemlerinde bu konuları çok daha kolaylıkla öğrenebileceği için Montessori anaokullarında akademik çalışma önemlidir. Duyarlı aşamalarda emici zihin yoluyla öğrenmeye en güzel örnek, bir çocuğun anadilini öğrenmesidir. Dil için duyarlı aşama olan 0-6 yaş döneminden sonra öğrenilecek herhangi bir dil ne anadilin kolaylığıyla ne de onun kadar iyi öğrenilebilecektir. Oysa 0-6 yaş döneminde çocukların 2-3 dili birden kolaylıkla öğrendiği görülmektedir.

Montessori Metodu çocuğun bağımsızlığına büyük önem verir. Çünkü özgürlüğü iyi kullanabilmek için bağımsızlığa ihtiyaç vardır. Bu nedenle, Montessori eğitim çevresi de çocuğa bağımsızlık kazandıracak şekilde tasarlanmıştır. Çocuğa yetişkinlerce yapılacak gereksiz yardım, onun bağımsızlık kazanması önündeki en büyük engeldir. Oysa yetişkinlerin büyük çoğunluğu, çocukların kendi başına birçok eylemi gerçekleştiremeyeceğini düşünerek onlara yardım eder, yapamayacağını düşündükleri eylemlerde ise onları engellerler. Bu bir yandan çocukları yetişkine bağımlı kılarken bir yandan da onların kendiliğinden etkinliklerini yok eder; kendilerini ve çevrelerini keşfetmelerini engeller. Bu nedenle Montessori öğretmeni sınıfta pasiftir ve çocuğa gereksiz yardımda bulunmaz.

Güzümüzde anaokulları Montessori Metodu’ndan etkilenerek çocuk boyutunda tasarlanmış sınıf mobilyalarını kullanmaktadır. Bu uygulama çevrenin çocuğa değil, çocuğun çevreye hakim olmasını sağlayarak ona bağımsızlık kazandırır. Ancak Montessori Metodu’nda bu uygulama sadece mobilyalarla sınırlı değildir. Hatanın kontrolünü içeren materyaller, duvarlardaki pano, resim vb.nin göz seviyesine asılmış olması, çocukların yemek saatlerine aktif olarak katılarak sofranın hazırlanmasına, toplanmasına ve yemek sonrası temizliğe katkı sağlamaları, sınıfın temizliğinden sorumlu olmaları çocukların çevreye hakim olmalarına ve bağımsızlık kazanmalarına katkı sağlayan önemli uygulama örnekleridir. Aynı uygulamaların ev yaşamında da yapılması gerekmektedir. Özellikle küçük çocuğun yetişkin yardımına olabildiğince az ihtiyaç duyacağı bir ev çevresi yaratılmalı ve çocuk eylemlerini kendi başına yapması için özgür bırakılmalıdır.

Metodun okul öncesi ve ilkokul aşamalarında en önemli unsurlarından birisi özel olarak tasarlanmış materyallerdir. Bu materyaller öz kontrol yoluyla oto eğitime yol açar ve ardıl etkinlikler aracılığıyla çocuğun uzmanlaşmaya doğru yol almasına yardım eder. Materyallerin her biri hatanın kontrolünü içerdiği için çocuk öğretmen yardımı olmadan kendi başına çalışabilmektedir. Öğretmen yeni bir materyal için hazır olan çocuğa, özel bir sunum yöntemiyle materyali tanıtır. Bu tanıtım materyalin raftan alınmasından, daha sonra kullanacak öğrenci için rafa uygun bir şekilde geri yerleştirilmesine kadar tüm aşamaları içerir. Öğretmen materyali sunduktan sonra çocuk bu materyalde uzmanlaşana kadar kendi başına veya kendiliğinden oluşmuş küçük gruplarla beraber çalışacaktır. Öğretmen ise çocuğun çalışmasını gözlemleyecek ve kaydedecektir. Montessori materyalleri günlük yaşam, duyusal, kültür, dil ve matematik müfredat alanlarına göre çocukların ulaşabilecekleri raflarda, basitten karmaşığa doğru yer alırlar.

Montessori sınıfında her materyalden yalnızca bir set vardır. Bu çocuklar arasında, açıkça talep edilmediği halde bir birlik ruhu geliştirir. Çocuk başkasının çalıştığı bir materyalle çalışmak için, onun işini bitirmesini beklemek ya da kullanmak için izin istemek zorundadır. Bu durum çocukların sürekli aynı materyallerle çalışmasını da engeller. Ortalama 25 kişinin bulunduğu bir okul öncesi sınıfında herkes farklı materyallerle çalışacağı için, çocuğun, materyallerin arkadaşları tarafından kullanımını izleme fırsatı da olacaktır.

Montessori materyallerin her parçası dikkatlice tasarlanmıştır ve basitten karmaşığa doğru diğer materyaller dizisinin bir parçasıdır. Çocuk materyaller dizisinde ilerlerken, doğal olarak tamamıyla duyumsal etkinliklerden somut aşamalara geçer.

Montessori materyallerinin çocuğa gösteriminde “üç aşamalı sunum” kullanılır. Üç aşamalı sunum Montessori eğitimcileri tarafından yeni bir dersi ve materyali çocuklara tanıtmak, kavrayış ve ustalaşmak sürecinde yol göstermek için kullanılan temel bir tekniktir. Materyaller üç aşamalı sunum ile tanıtılırken gereksiz kelime ve hareketlerden kaçınılır. Anlamayı arttırmak için eylemler fark edilebilir adımlarla başlar ve böylelikle çocuğun materyalleri daha sonra kullandığında başarılı olma şansı olur.

Montessori Materyalleri: Günlük Yaşam Materyalleri, Duyusal Materyaller, Dil Materyalleri, Matematik Materyalleri, Biyoloji Materyalleri, Coğrafya Materyalleri olmak üzere 6 temel alanda sınıflandırılabilir.

Montessori Metodu çocuğun rehberliğini izleyen bir metottur. 0-18 yaş eğitiminin tüm aşamalarında çocuğun kendi eğitimini yönlendirmesi, eğitim yaşantısının ilk söz sahibi olması beklenir. Çocuğun eğitimini üstlenen yetişkin çocuğun yaşamındaki ilk aylardan itibaren çocuğu kendini yaratmaya çalışan bir sanatçı olarak görmeli ve onun bu yaratım sürecini gereksiz müdahalelerle sekteye uğratmadan gerekli olan çevreyi hazırlamalı, ona ve seçimlerine saygı duymayı öğrenmelidir.

Kaynak: Korkmaz, E. 2006. Montessori Metodu: Eğitimde Bir Alternatif. Ankara: Algı Yayıncılık.