Onu henüz görmemiştim, fakat sesini duydum. Çocuğunun aralıksız çığlıkları eşliğinde homurdanıyordu. Sanırım daha önce kimse ona küçük çocukların ağladığını söylememişti. Çocuk, kadının bacağına yapışmıştı ve onu kucağında taşıması için yalvarıyordu. Kadın biraz daha minnettar olmayı deneyebilirdi. Güzel ve sağlıklı bir çocuk ya da sadece bir çocuk için canını verebilecek ne çok insan vardı dünyada, hiç düşünmüş müydü?

Köşeyi döndüğümde, nihayet kadının ateş gibi parlayan gözleriyle karşılaştım. Kırmızı bir yüz ve çılgın gözlerle orada duruyordu. Bakışlarımı fark etti ve birazcık sakinleşmeye çalıştı; bir başkasının davranışlarına tanık olmasından utanç duyduğu ortadaydı. İçinde kaynayan öfkeyi olabildiğince tutmaya çabalıyordu. Sürekli dikkatini çekmeye çalışan ve alıştırma kitabını bitirmesine yardımcı olması için annesine yalvaran çocuğuyla ilgilenmek yerine kadın kısa mesajını bitirmeyi tercih etti.

Kendi rızasıyla alfabe alıştırmaları yapan bir çocuğu hangimiz istemeyiz? Bu kadın ne kadar harika bir çocuğu olduğunun farkında değildi. Yüzündeki tedirgin bakıştan da şükretmediği ortadaydı.

Sana bunu daha kaç kez söylemek zorundayım?

Karşısında ezilip büzülen oğluna emirler yağdırıyordu. Kelimeleri bir silah gibi kullanıyordu. Ağzından çıkan “Tamam mı?” sorusu korkunç ses tonuyla birleşerek adeta keskin bir bıçağa dönüşüyordu. Acaba ne kadar korkunç göründüğünün farkında mıydı? Çocuk olsaydım, kesinlikle ondan korkardım.

ACELE ET!

ŞİMDİ!

Az önce sana ne dedim?

“Sabrımı zorlama. Bunu şu an yapamazsın.”

Korkunç bir trafik kazasına tanık olmuş gibi hissediyordum. O kadın bendim.

Görebileceklerim yüzünden kendime bakmaya korkuyordum, aynadaki kadınla zar zor göz teması kurabildim. Bir an hiçbir şey duymadım. Oda sessizlik içindeydi. Çığlık atan bebeğime bakıyordum. Altı yaşındaki oğlumun su içerisinde bıraktığı banyoyu temizledikten sonra dört yaşındaki kızımın alıştırma kitabındaki etkinliklerine yardım edeceğime söz vermiştim.

Yorucu bir iş günüydü; akşamın sekizinde telefona bakmaktan vazgeçtim. Baktığım takdirde kendimi işin stresinden kurtaramayacaktım. Bugünkü davranışlarımdan nefret ettim. Çocuklarımı takdir etmedim ve sevgi göstermedim. Sorularına cevap vermedim ve ilgisizce davranarak onları geçiştirdim. Derin derin nefes almak her zaman iyi gelir derler ama ben ne kadar nefes almaya çalıştıysam o kadar boğulduğumu hissettim. Aynaya bir kez daha baktım.

Bu, ben miydim? Hiç bana benzemiyordu.

Bana benzemesini istediğim tek şey çocuklarımken bu korkunç kadına nasıl dönüşmüştüm.

Çocuklarıma bugün hak ettikleri gibi davranamasam da onlar bana ihtiyacım olan şeyi vermeye devam ettiler. Çocuklarımız masum, anlayışlı ve hassas. En kötü günlerimde, öfkemi ve saldırgan tutumlarımı bir yana bırakıp beni kucaklamaktan çekinmediler; koşulsuz sevdiler. Her ne olursa olsun affedicilikleriyle her zaman benden daha iyi olacaklarına eminim. Onlarla gurur duyuyorum. Kendimizi hayatın meşguliyetine  bırakıp ne yapacağımızı şaşırdığımızda bizi çekip çıkarabilecek, avutabilecek yine onlar olacak. Onlara iyi bakın.