Haziran 2016, benim için felaketlerin birbiri ardına geldiği korkunç bir ay oldu. Arabam da dahil olmak üzere evimdeki her şey bozulmaya başladı. Hayatım hiç de komik olmayan bir komedi filmine dönüşmüştü.
Gergindim. Para konusunda epey dertliydim. Anaokulu toplantılarına gidecek ne vaktim ne de halim vardı. Bütün bunları tek başıma nasıl başarabileceğimi bilmiyordum. Saçlarım hayatımda hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde beyazladı.
Ne param ne de arabam vardı. Normalde etrafına ışık saçan o neşeli insan gitmiş, yerine huysuz ve karamsar biri gelmişti. Çocuklarıma daha çok bağırmaya ve öfkelenmeye başlamıştım. Söylediklerimi dinlemiyorlardı. Yorgun, bitkin ve biraz da çıldırmış gibi hissediyordum. Ve en önemlisi bir ebeveyn olarak başarısız olduğumu düşünmeye başlamıştım.
4 Temmuz 2016 tarihinde çocuklar bir günlüğüne babalarına gittiler. Onları öperek yolcu ettim ve yatak odama çıkıp temmuz ayının da bu denli kötü geçmemesi için dua ettim.
Birkaç saat uyudum, temizlik yaptım ve televizyon izledim. Sonra beklemeye başladım. Ne zaman geleceklerdi?
Babalarına bir mesaj attım: “Çocuklar yolda mı? Burası çok sessiz olmaya başladı.”
Daha sonra şöyle düşündüm: Çocuklarım beni ne kadar yorsalar da, iki ayağımı bir pabuca soksalar da ve bazen başarısız bir ebeveyn olduğumu düşündürseler de onlar benim hayatımın en önemli parçası. Ve yanımda olmadıkları her an bir o kadar neşesiz, renksiz ve kötü geçiyor. Bunu o gün anladım.
Sonunda eve döndüler. Pijamalarını giydirdim, bir film açtım ve kanepede birbirimize sarılarak vakit geçirdik. Oğlum abur cubur bir şeyler yemek istediğini söyledi, ben de tamam dedim.
Mutfağa giderken durdu ve “Anneciğim, dünyanın en iyi annesi sensin” dedi. O kadar tatlı ve samimiydi ki, gözyaşlarımı tutamadım.
Geçtiğimiz ay iyi bir ebeveyn olamadım belki; yorgundum, bir başıma hayata tutunmaya çalışıyordum. Ama oğlumun gördüğü şey elbette bu değildi. Üzgünüm ama çocuklarınız sizi yorgun bekar bir anne olarak görmüyor.
Beyaz saçlarınızı ve yüzünüzdeki çizgileri görmüyor.
Evdeki bozuk şeylerin tamir edilmesi gerektiğini veya faturaların ödenmesi gerektiğini görmüyor.
Onlar uyuduktan sonra yarın daha iyi bir ebeveyn olmak için dua ettiğinizi ve ağladığınızı görmüyor.
20 kilo fazlanızı görmüyor.
Süpürmeniz gereken yerleri, dağınık mutfak masasını ve lavabodaki bulaşıkları da görmüyor.
Çocuklarınız ne görüyor, biliyor musunuz?
Çocuklarınız yaşadığınız bu evi, oynayabileceği, öğrenebileceği ve özgür olabilecekleri bir yer olarak görüyor. Güvende oldukları, önemsendikleri bir yer olarak. Ve çocuklarına iyi bir hayat sunmak için gecesini gündüzüne katan o insanı da görüyorlar. Her ne kadar gösterilen özveriyi ve fedakarlığı idrak edemeseler de, çocuklar kimin her zaman yanlarında olacağını biliyor. Kötü anların da yaşandığı, her şeyin güllük gülistanlık olmadığı bir hayata rağmen onlar her daim yanlarında olan o güçlü insanı görüyorlar. Siz görüyorlar.
Başını dik tut, yorgun anne. Onlar sevgiyi görüyor ve en önemlisi bunu hissediyor.