Hanımlar, beyler hazır olun. Az sonra kısacık Uzunçorap tarihinin en tatlı röpörtajını okuyacaksınız…
Canan Alıç, dört yaşında, İstanbul’da yaşıyor. Herhangi bir okula/yuvaya gitmiyor. Genelde hemşire ve ressam olmak istediğini söylüyor. Hemşire olmayı neden istediğini annesi de bilmiyor ama resim yapmayı çok sevdiği açık. Biraz bilmiş, akıllı, uslu, hayvanları, çiçekleri, kitapları seven, çok ama çok cici bir kız. Bu röportaj için öncelikle canım Canan’a ve emekleri için sevgili annesi Fulya’ya sonsuz teşekkürler… Hazır mısınız?
Canan; sizin evde kitap okunur mu?
Okunuuur.
Peki sizin evde en çok kitabı kim okuyor?
Hımmmmm, anneem.
Annenle baban sana da kitap okuyor mu? Yoksa sen kitaplarını kendi başına mı okumayı daha mı çok seviyorsun?
Uyurken (uyumadan önce) kitap okur, uyumayınca dergi de okuyoruz. Annemlerin, babamların bana okumasını daha çok seviyorum. Çünkü ben doğru kelimeleri okuyamıyorum (okuma-yazma bilmiyorum) kafama göre uyduruyorum. Ama bazen kardeşime okuyorum, bebeğime okuyorum.
Kitap okumayı en çok ne zaman seviyorsun Canan? Uykudan önce mi, gündüz mü?
(Kikirdeyerek) Her zaman severim.
Kitaplardaki resimlere bakmayı da seviyor musun?
Alis, “resimleri olmayan kitap mı olur, ne kadar çirkin” diyodu ablasının kitabına bakıp di mi? (gülüyor) Kitapların resimlerine bakmayı çoook seviyorum. Ama resimleri olmayan kitaplar da var, onları da seviyorum. Bir de uyurken resimlerine bakamıyorum çünkü uyuyorum o zaman, gözüm kapalı oluyor.
Peki Canan’cığım senin en sevdiğin kitabın hangisi, hatırlıyor musun?
En sevdiğim kitap Küçük Prens’le Karlar Kraliçesi.
Canan’cığım ben bütün çocukların mutlaka okuması gereken kitapları düşünüyorum. Bana yardımcı olur musun? Sence çocuklara hangi kitabı anlatayım, ne dersin?
Alis Harikalar Diyarında’yı anlat, Pal Sokağı Çocukları var ama o olmaz di mi o biraz ağır? Küçük Prens’i anlat. (Evet ben şok’tayım, biri beni dürtsün).
(Ama yok,aldığım cevap yeter mi, hele ki mevzu bahis Küçük Prens olunca o küçücük kalbi biraz daha zorluyorum.) Küçük Prens’in en güzel yeri neresiydi Canan?
Küçük Prens’in tilkiyle konuştuğu yer vardı ya, hani “beni evcilleştir” diyordu ya ona tilki… Bir de çiçekle karşılaştığı yer de çok güzeldi. Yani konuştuğu… (Annesine dönerek) Alis’in filmi de vardı, di mi anne ama filminde domuz bebek yoktu, hani bebek zannediyordu ya Alis… (Muhabbet uzuyor ve ben Canan’ın karşısında eriyorum, bitiyorum…).
Sen bir kitap yazsan içinde neleri ve kimleri anlatmak istersin?
Küçük Prens’i yazmak isterim.
Ama bu daha önce hiç yazılmamış bir kitap olması gerek. Neler olsun senin kitabının içinde?
Çocuklar ve hayvanlar.
Hımmmm, sence ne yapıyor olabilir bu çocuklar?
Mesela çocuklar bütün insanlara yardım ediyor olabilir. Fakirlere, yaşlılara, böyle mesela başka çocuklara..
Eeee, hani hayvanlar nerede?
Onlar da çocuklarla birlikte olurlar… Mesela onları gidecekleri yerlere götürürler. Kuşlar uçarak götürür mesela, balıklar yüzerek, atlar….
Funda: Mest, hayran, yerlerde… Bu röpörtaj hiç bitmesin, Canan hep anlatsın istiyor.
Haftaya görüşmek üzere!
Canan okullarda öğretmenlerin yerine kitap okuma dersleri versin bence, eminim arkadaşlarına öğretmenlerden daha faydalı olur :)))
O büyüdükçe hayalleri de büyüyecek ve o kitaplar onun gerçek hayatının mimarı ve koruyucusu olacak. O amcasının biricik aşkı olarak hep kalacak.