Bir önceki yazımızda çocuk eğitiminde atın yeri ile ilgili küçük bilgilerle konuya girmiştik. Bugün “atlı terapiler” üzerine konuşacağız. Günümüzün en yaygın sorunlarından olan hiperaktivite ve öğrenme güçlüğü, ADD, ADHD birçok aile için hayatı hayli zorlaştırıyor. Son yıllarda binicilik sporunun bu konularda bir umut ışığı olmaya başladığını birçok farklı kaynaktan gelen onaylamalarla görmekteyiz. Bunun son örneği olarak Amerikan Binicilik Birliği (American Equestrian Alliance)’nin son yayınlarında bu tip fiziki problemler yaşayan çocukların denge, kas kuvveti ve esnekliğinin binicilik sayesinde hızla geliştiğinin onaylandığını biliyoruz. Tabii ki bu daha çok otizm, beyin veya omurilik yaralanmaları, serebral palsı, down sendromu gibi daha ağır sorunlarda devreye giren faydalar, fakat biz bugün daha çok ADD ve ADHD, yani hafıza ve konsantrasyon sorunlarını ve de hiperaktivite gibi oldukça yaygın tartışılan konulardan bahsedeceğiz. Bahis konularımızın birincisi atlı tedavilerin iki ana formundan biridir diyebiliriz:
Terapatik binicilik (ADD, ADHD, hiperaktivite)
Hippoterapi (otizm, beyin veya omurilik yaralanmaları, serebral palsı, down sendromu, vb.)
Bu iki tür arasındaki farkı açıklarken, Terapatik Atçılık için verebileceğimiz en iyi örnek Amerikalı atçı Franklin Levinson’un geliştirdiği Binicilik Bazlı Öğrenme (Equine Facilitated Learning) sistemidir. Duygusal veya iletişim sorunları olan çocuklara yardımcı olan bu sistemle, sadece atların çevresinde olmanın dahi bireyin beyin kalıplarını değiştiren bir etkisi olduğu kanıtlanmış oldu. “Onlara gerçekten olumlu bir deneyim yaşatıyor olmanın yanı sıra, atlarla yapılan basit yer calışmalarında çocuk ve atın bire bir karşılaşması, atın doğası gereği çocuğun kendi duygu durumunu ve iletişim kabiliyetini mecburen kullandığı ve bu özellikleri gün geçtikçe hızla artırdığının gözlemlendiği ve de raporlanabilir bir gelişme sağlandığını gözler önüne serdi.
Daha önce ki yazımızda atların karşısındaki kişiyle bir alt beyin ilişkisi kurduğundan bahsetmistik. Bu iletişimi daha basit anlatmak gerekirse, at karşısındakinin aynası olur, diyebiliriz. Tüm davranış ve hislerini simule eder, bu da yer calışması yapan çocuğun kendi hislerini kontrol etmesi gerekliliğini ortaya çıkarır. Çocuk komutu dolaylı olarak algılar ve otomatik olarak cevap verir. Bu ilişkide at ve çocuk vardır; eğitmen minimum müdahale eder. Atın ürkekliği ve av oluşu, insanın avcı oluşuyla birleşip, bu surecin hızlanmasını artırır, hızlı haraketlerin atı ne yönde etkilediğini gören çocuk otomatik olarak haraketlerini yavaşlatır. Yaptığı her yanlışın atı nasıl etkilediğini görüp kendi davranışlarını kendisi kısıtlar. At, agresif gürültülü, saygısızca davranan ya da çok hızlı ve kısılayıcı tavırları olan bir kişiyle korkunç hissedecek ve o yönde davranacaktır. Bunları fark eden ve o yönde davranışlar sergileyen çocuklar ise atla işbirliği yapmaya başlayacaktır. Atın tek istediği bir liderdir ve bu çocuğu daha da yüreklendirir, çocuğun davranışlarını hızla törpüler.
Bu calışmalar ilerledikçe, biniş eğitimine geçilir, ki bu eğitimin de çocuktaki konsantrasyon süresini geliştirdiği, özgüveni artırdığı hepimiz tarafindan bilinmektedir.
Şimdi gelelim bu hizmetlerin ülkemizde nasıl alınabileceğine… İşin en zor kısmı da maalesef bu, fakat tabii ki iyi bir araştırma ve tek tek gidip mekânları görüp eğitmenlerle konuşmak gerekiyor. Dikkat edeceğimiz şeylerin başında ne tür bir program izledikleri, bu programın içeriği, eğitmenlerin sertifikalı olup olmadığı, işletmenin bünyesinde hippoterapi sertifikalı eğitmen olup olmadığı gibi soruların mutlaka sorulması gerekiyor. Bunların yanında, yapacağınız şahsi gözlemlerin de faydası olacaktır. Bu gözlemlerde dikkat edilmesi gereken hususların başında ahırın temiz kokması (çocukların burnu çok iyi koku alır), atların bakımlı, tesisin organize olması ve tabii ki en önemlisi, güvenlik önlemlerinin alınması ve doğru at seçimi yapılmasıdır. Bu tip eğitimlerin tecrübeli usta atlarla yapılması gerekmektedir.
Bir sonraki yazımızda atlı tedavilerin ikinci kismi olan Hippoterapi’den bahsedecegiz…
http://bertay.wordpress.com/2012/04/09/oglumla-binicilik-deneyimi/