Çocuk olmak ne kadar zor olabilir ki? Bazen çok zor olabilir…

Büyüklerin, büyümüşlerin bir türlü söylemekten sıkılmadığı, senin de duymak istemediğin o kadar çok ezbere söz var ki… Şimdi hazır ol! Eğlenceli bir yol arkadaşı ile tanışmak üzeresin: Büyüklerle Dalga Geçme Dersleri

Büyüklerle Dalga Geçme Dersleri, Melek Özlem Sezer’in yazdığı, Nuray Çiftçi’nin de resimlediği Can Yayınları’ndan çıkmış, meraklı bir kitap! Nasıl mı meraklı? Vallahi meraklı. Çok önemli konuları ısrarla, bir güzel irdeliyor.

Büyüklerle Dalga Geçme Dersleri, çocukluğumuzdan bu yana, bazen hâlâ, canımızı sıkan saçma sapan sorular silsilesini irdeliyor ve çocuklara bu sorulara karşı yol gösterici bir kılavuz oluyor. “Biz yaşadık, sizin de yaşamayacağınızı garantilemiyoruz fakat eğlenmenize yardımcı olmaya çalışabiliriz” denmiş ve yazılmış.

Biraz daha iyi anlatabilmek adına içinden benim en çok hoşuma giden kısımlarını paylaşacağım.

Çocukken, canınızı en çok sıkan soruları hatırlıyor musunuz?

“Anneni mi daha çok seviyorsun, babanı mı?”

Sorusu nasıl bir sorudur, ne amaçla sorulur, halen bilinmez. Biliyorsunuz değil mi bu soruyu? Yoksa, sizin de mi korkulu rüyalarınızdan biri… Peki siz bu soruya ne cevap veriyorsunuz? Yoksaaa, siz de mi cevap vermeden, hızlıca, bulunduğunuz yerden uzaya ışınlanmak istiyorsunuz?

Yazar diyor ki, size böyle bir soru sorulduğunda, hızlı bir karşı atakla ona benzer sorular sorabilirsiniz. Ki çok eğlenceli ve bir o kadar da mantıklı bir yol!

“Siz karınızı mı daha çok seviyorsunuz, yoksa annenizi mi?”

veya

“Tarkan mı daha yakışıklı, yoksa kocanız mı?

Çocuk zihnini alabora eden ve bir anda karın ağrısına sebep olan bu soruya benzer daha neler var neler!..

Misafirliğe gittiğiniz bir evi düşünün. Eve gelen herkesin avucunun içine serpiştirilen limon kolonyaları, nedense sadece sizin kafanıza dökülürdü. Sanki bayıldınız da biri sizi ayıltmaya çalışıyor… Derslerden biri bu konuya parmak basıyor ve diyor ki; ziyarette bulunduğunuz bir evde böyle bir eylemle karşı karşıya kalırsanız, limon kolonyasını kafanıza serpiştiren kişiye, ciddiyetle, sizin de, her ne kadar minik olsalar da birer ellerinizin olduğunu, ellerinizin içinde de avuçlarınız bulunduğunu ve kolonyayı buraya alabileceğinizi hatırlatabilirsiniz. Yine bu konuyla ilgili eğlenceli bir başka yolla da hatırlatmada bulunabilirsiniz. Nasıl mı? Şöyle ki, limon kolonyasını kafanıza serpiştiren kişiye, sırf bu hareketinden dolayı, artık buraya her ziyaretinizde kafanıza minik bir şemsiye takmayı düşündüğünüzden bahsedebilirsiniz. Bu tabloyu hayal eden kişi, ısrarlı eyleminden vazgeçebilir böylelikle.

Derslerden birinde bahsi geçen ve benim en çok işittiğim bir söz öbeği:

“Koşma düşersiiiiiiiiiin!!!”

Evet, sanmayın ki bu uyarı yalnızca çocuklara yapılıyor. Şimdi ben, evden çıkıp denize doğru koşayım, annem üşenmez, balkondan bağırır; “Kızım koşmaaa düşersiiiiin!” ve ne hikmetse, ağza pelesenk olmuş bu sözcük öbeği, sadece çocuklara değil, eşşek kadar insanlara da söyleniyor. Bıkmadan usanmadan…

Bırakın da koşalım. Bırakın da düşelim sevgili ebevynler. Koşmadan, düşülmez. Düşmeden dizlerde sıyrık olmaz. Dizlerdeki sıyrıklar olmadan büyünülmez. Büyümeden de birşeyler kendiliğinden öğrenilmez. Kendiliğinden öğrenilmeyen şeyler de sadece sizin birer kopyanız olmamıza sebep olur. Bırakın da çocuklarınız sizin birer kopyanız olmasın.

Büyüklerle Dalga Geçme Dersleri, öyle güzel, öyle eğlenceli bir kitap ki!.. Henüz çocuk olan, halen kendini çocuk hisseden herkesin okuyup, bir büyükle nasıl başedilebileceğini anlatan, kırıcı olmayan, yol gösterici bir arkadaş… Ama katiyen çok bilmiş değil.

Halen çocuk, hep de çocuk kalacak olan Tuğçe, keyifli okumalar diler!