Birkaç yıldır, dünyayı yeni bir trend sardı. Karın ağrısından yakınan bir takım babalar, ebeveynliğin ne kadar zor olduğundan bahsedip duruyor. Bu yakınmaların hiçbir orijinalliği yok. Aslında, her zaman olduğu gibi, bugün de ebeveynlik yükü kadınların üzerinde. Ama iş ağlamaya gelince, babaların sesi daha çok çıkıyor. Bunları düşünerek en çok ağlanılan mevzuları şöyle bir sıralayayım dedim.

Ebeveynliğin birinci sırrı: Hasta çocuklar eğlenceli değildir.

Benim ebeveynlik öyküm yaklaşık bir buçuk yıl önce başladı. Çocuklarımın ikisi de hasta oldular. Ağır bir grip geçiriyorlardı. Acil servisi arayacak bir durum yoktu, ama evde kalıp onlara bakmak gerekiyordu. İşte o zaman hasta çocukların hiç de eğlenceli olmadığını anladım.

Beni yanlış anlamayın. Çocuklarımı seviyorum. Ama benim de hayatım, her baba gibi, onların doğumuyla birlikte değişmeye başladı. Uykusuz geceler alkolle tatlanmıyor artık, öylece tavana bakarak ve gözleri sıkıca yumarak uyumaya çalışmakla geçiyor. Doğal, tembel sabah rutinlerim saat 6.00’da yataktan fırlamaya bıraktı yerini ve tabii peşpeşe yapılması gereken bir sürü işe. Neyse ki alıştım artık.

Ebevenliğin ikinci sırrı: Ateşi çıkan küçük çocuk bacaklarınızı ısıtmak için birebirdir

Çocuklarımla tuhaf bir rutinim var. Oğlum haftanın iki günü bana geliyor. Ardından kızım üç gün bende oluyor. Derken ikisi birlikte birkaç gün birlikte kalıyorlar ve böylece devam edip gidiyor. Geçtiğimiz aylar boyunca bu düzen böylece sürüp gitti, şikayet edecek bir sürü de zamanım vardı. Çocuklarım dizlerimin üstünde ağlayarak ya da uyuyarak zaman geçirirler genellikle. 3 yaşındaki bir çocuğu bu şekilde avutmaya çalışıyorsanız, yapabileceğiniz tek şey facebook’ta zaman geçirmek oluyor. Çünkü dikkat gerektiren bir iş yapamazsınız.

Ebeveynliğin üçüncü sırrı: Çocuklara akşam yemeği için ne istediklerini sormayın. Yalan söylerler.

Bu yazıyı yazmamın nedeni bir dolu deneyim. Önceleri arkadaşlara anlatıyordum. Onlar sıkılmaya başlayınca blog yazmaya başladım. Bugüne kadar 100’den fazla ebeveyn sırrı biriktirdim. Milyonlarca başkasının da sırada olduğunu biliyorum. Başka anne-baba görmek yalnız olmadığınızı görüp rahatlamanızı sağlıyor. Başkalarıyla şikayetlerimi paylaşırken içimdeki kadınsı tarafı da keşfettim. Düşüncelerimi ve arzularımı daha rahat dile getirmeye başlamıştım. Bu gizli kızkardeşlik örgütüne katılmak hayatımı çok kolaylaştırdı. Derken benim gibi bir dolu baba olduğunu da keşfettim. Ve anladım ki sıradan bir erkekten başka bir şey değilim. Tam bir klişeyim. Blogcu bir babayım. Ben trendim.

Ebeveynliğin dördüncü sırrı: Bazen çocuklarımdan nefret ediyorum, çünkü benim oyuncaklarımla oynuyorlar.

Doğrudur, babaların çocuklarla ilgili işleri daha kolaydır. Aramızdaki ilişkinin tonu da o kadar değişmez hayatımız boyunca. Ve kadınların aksine babalar iyi oyun arkadaşlarıdır. Ve tabii ki, erkekler erkekçe oyunlar oynarlar. Öyle bir noktaya varabilir ki bu ilişki çocuklarınız sizin hayatlarındaki yerinizi anlayabilmek için terapiye ihtiyaç duyabilirler.

Bir bakıma, kadınların bu yollardan 1990’larda geçtikleri söylenebilir. Erkeklerse şimdi şimdi eşekten düşmeye başladı. Süperbaba olmaya, çocuk yetiştirmeye, eve çekidüzen vermeye, bununla birlikte kariyer yapmaya, iyi görünmeye, zayıf kalmaya ve seksi olmaya çalışıyorlar. Herkesin işi daha zor artık.

Gene de mümkün bütün bunlar, olabilir yani. Ama bu şekilde blog yazmaya ve şikayet etmeye devam edersek, daha 20-30 sene sürer bu trend.

Ohad Ouziel, 100 Hidden Truths of Parenting adlı blogun yazarı.