Antropolog Gwen Dewar, bebeklerin hafızasıyla ilgili yaygın inanışların gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyor. Dewar’a göre onların nasılsa hatırlayamayacaklarını düşünmek, yetişkinleri bebeklere saygı duyma sorumluluğundan kurtaran bir batıl inanıştan ibaret…
Bali’deki geleneksel inanışlara göre, her bir bebek, bir atanın reenkarnasyonudur ve tanrılara insanlara olduğundan daha yakındır. Sadece Bali’de değil, pek çok coğrafyada bebeklerin meleklere ve tanrılara insanlara olduğundan daha yakın olduğuna inanılır. Bu yüzden de doğumdan sonraki dönem boyunca taşıdığı bu kutsallığın gerektirdiği gibi davranmaya çalışılır. Bu sevimli inanışın yerini modern zamanlarda bebeklerin hiçbir şeyi hatırlayamayacağı düşüncesi aldı. Oysa durum pek de öyle görünmüyor.
Bebeklerin de kendilerine göre bir hafızası olduğunu, bir bebeği doktora götürdüğüm zaman anladım. Söz konusu bebek daha önce defalarca başka doktorlara götürülmüş, haliyle pek de iyi tecrübeler edinmemişti. Muayenehaneye girdiği zaman tuhaf sesler çıkartmaya başladı. Muayene odalarını bilirsiniz, kendilerine özgü kokuları, ışıkları ve sesleri vardır. Daha ilk anda nerede olduğunu anladı ve buna göre tepki vermeye başladı.
Bebeğin bu durumdan hoşlanmadığını söyleyip hafızasıyla ilgili bir iki cümle ettiğimde, hemşire böyle bir şeyin mümkün olmadığını, bebeğin daha önceki deneyimlerini hatırlayamayacağını söyledi… Bundan nasıl emin olunabilir ki? Bazı şeyleri birbirine karıştırıyor olabilirler, ama gördüğüm o ki kesinlikle bir hafızaları var ve pek çok şeyi hatırlıyorlar.
Üçüncü doğum günü partimi hatırlayıp hatırlamamanız değil mesele, ama her bebek yaşadığı çevreye ilişkin temel, ayırıcı özellikleri pekala hatırlıyor. Görüntüler, sesler ve kokular onlara bu konuda rehberlik ediyor. Ayrıca okuduğum yeni bir araştırma da bebeklerin sanılanın aksine güçlü bir hafızası olduğunu ve hatta bazı şeyleri daha doğmadan öğrenmeye başladıklarını gösteriyor. İşte bazı örnekler.
– Bebekler daha doğdukları anda bazı kokuları, annelerinin ve anne sütünün kokusunu kesinlikle tanıyorlar. (Kaynak)
– Bazı deneyler bebeklerin annelerinin sesini tanıdıklarını ve başka kadın sesleri arasından seçebildiklerini gösteriyor. Hatta annelerinin onlara hamileyken yüksek sesle dinlediği müzikleri de hatırlıyorlar doğduktan sonra. (Kaynak)
– Yeni doğanlar bazı şekilleri ve dokuları ayrıştırabiliyorlar. Doğumdan hemen sonraki aylarda, etraflarındaki konuşmaları dinliyorlar. Kimi kelimeleri bu dönemde öğreniyor, söylenenlere tepki vermeye başlıyorlar. (Kaynak)
– 9 aylık bebekler, bazı olayların kimi detaylarını bile hatırlayabiliyorlar. Örneğin onlara herhangi bir oyuncakla nasıl oynanacağını gösteren anne ya da babalarının hareketlerini en az bir ay boyunca akıllarında tutabiliyorlar (Kaynak). 13 aylık bebekler sekiz ay önceki bazı olayları hatırlıyorlar (Kaynak).
Elbette bebeklerin beyinleri etraflarını saran dünyaya karşı duygusal ve refleksif tepkiler vermeye daha eğilimli. Bulundukları odanın sıcak mı soğuk mu olduğu bilgisine, dinledikleri masaldaki kahramanın isminden daha vakıflar.
Ama daha da şaşırtıcı olan şu: Hayvanların çok büyük bir bölümünün de bu türden bir hafızası var. Örneğin kimi sineklerin, beyinlerinin olanca küçüklüğüne karşın, bir hafta önce karşılaştıkları bir insanı tanıdıklarını söylüyor uzmanlar. Güvercinler 18 ay önce gördükleri bir resmi hatırlayabiliyorlar.
Dolayısıyla bebeklerin hiçbir şey hatırlamadığı söylendiğinde şu soru gelsin aklınıza: Bundan nasıl emin olabiliriz ki? Bebeklerin hiçbir şey öğrenemeyeceği düşüncesi, onlarla ilişkimizi de etkiler çünkü. Bir kere onların hatırlamayacağını düşünmek bizi bazı davranışlarımız konusunda gereğinden fazla rahatlatabilir.
Yenilerde Franziska Kopp ve Ulman Lingenberger yaptıkları araştırmayla 4 aylık bebeklerin özellikle bir başkası onları seyrederken, bazı nesnelere ve olaylara ilişkin hatırladıklarını belli bazı formlarda ifade de edebildiğini gösterdiler.
Mitolojiler sevimli olabilirler. Ama bebeklerin insanlardan çok meleklere yakın olduğu inanışının o kadar da sevimli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü yetişkinler, bebeklerin nasılsa hatırlayamayacağını düşünerek onları insan yerine koymaktan vazgeçebiliyorlar.