Günümüz dünyasının gerçekleri çocuklu ailelere hayatlarına devam etmek için “bakıcı” denilen, anne-babaya destek olan kadroyu yaratmış ve zorunlu kılmıştır. Annelerin de babalar kadar çok çalıştığı, evde çocuğun bakımını yürütecek kadar zaman geçirmediği veya bu görevde yardıma ihtiyaç duyduğu koşullarda bu görevi bazen büyükanne-büyükbabalar veya başka akraba, ahbaplar bazen de iş olarak, para karşılığı çocuk bakımını üstlenen kişiler yapar.
Çocuğa bakan kişi kim olursa olsun anne-babanın, anne-babalık sorumluluk ve yükümlülüklerini bu kişi-kişilere bırakmaması veya devretmemesi gereklidir. Ebeveynler işte uzun saatler geçirip, enerjilerinin çoğunu tüketerek eve döndüklerinde, evde çocuk sonrası kurulmuş olan, genellikle de çocuğa bakan kişinin kontrolünde gelişen yeni düzene kendilerince her zaman doğru bulmasalar da uymaktadır. Bazen gerekçeleri yorgunluk, zamansızlık, ortaya çıkabilecek gerginliklerden uzak durma, bazen de bakan kişiyi gücendirme, kaybetme endişesi olabilir. Çocuğa bakan kişinin konumu anne-baba ile yer değiştirmemeli, ebeveynler evde olan biten gelişmelere yakın ilgilerini kaybetmemelidir. Anne-baba bakan kişiyi, yönlendirmeleri, çocuklarının günlük yemesi, içmesi, temel bakımı dışında oynadığı oyunlar, gün içinde nasıl vakit geçirdiği, nasıl uyuduğu ile de ilgilenmelidir. Bebeğin bakımında nelerin önemsendiğini, aile için nelerin öncelikli olduğunu, nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiği bakıcıya anne-baba tarafından açıkça anlatılmalı, bazen de hatırlatılmalıdır. Anne-babanın beklentilerini bakıcının sezmesini, öngörmesini beklemek doğru olmaz.
Sağlık sorunu olmayan bir bebeğe bakmak için büyüklerden öğrenilen geleneksel yöntemler veya doğaçlama, içgüdüsel yollar izlenir genel olarak. Nadir durumlar dışında bebek bakmak için özel eğitim alınmaz. Bebek-çocuk bakmak insanoğlunun içsel yöntemleriyle, bebeğin-çocuğun da yönlendirmesiyle gerçekleşir. Beslenme, uyuma, temizlik gibi temel ihtiyaçların giderilmesi yanında bebeğin avutulması, sevilmesi, güvende hissettirilmesi, oyun ile geliştirilmesi noktalarında bakıcının kendi doğaçlama yöntemlerine izin verilmelidir. Bakıcının kendi yöntemleri çocuğun televizyon karşısında yedirilmesi, sallanarak uyutulması veya aynı yatakta yatılması gibi yanlış yönlere giderse anne-baba durumu fark edip, bakıcıyı doğru şekilde yönlendirmelidir. Bebekler-çocuklar etraflarında gördüğü davranışları, çözüm yaklaşımlarını, kelimeleri, konuşma tarzlarını taklit ederek, örnek alarak gelişirler. Sevecen, güvenilir, oyuncu, anne-baba ile işbirliği yapabilen bakıcının aksanındaki farklılıklar, bebeğin ana dilini iyi konuşamıyor olması genelde önemli bir sorun yaratmaz.
İlk birkaç yaşta beden dilini belirgin kullanan bir bakıcı yabancı bir dil konuşsa da bebek ile arasında iyi bir ilişki kurabilir, bebeğin-çocuğun temel ihtiyaçları yanında oyun ihtiyacını da rahatlıkla giderebilir. Bakan kişi ebeveynlerden farklı olarak oyunları oynayabilir, çocuğa sevgisini kendi içinden geldiği şekilde gösterebilir. Bakıcıdan birebir anne-babanın yaptıklarını beklemek doğru olmaz. Bakan kişiye de çocukla arasındaki ilişkiyi geliştirirken, çocuğun kendi yatağında uyuması, sofrada yemek yemesi, güvende hissetmesi gibi temel noktaları sarsmadan, kendi içinden geldiği gibi sevgisini gösterme, oyun oynama hakkı verilmelidir. Temelde para karşılığı yapılsa da sevgi, hoşgörü yoğun bu işte bakıcının da yaptığı işten keyif alması pek çok sorunun çözümünü kolaylaştırır. Yaptığı işte sürekli eleştirilen, beğenilmeyen, takdir edilmeyen bakıcı da benzer duruma maruz kalan çocukta ve erişkinde olduğu gibi gergin, hırçın, öfkeli olacak, sorunlar yaşayacak, kendini çalıştığı eve ve dolayısıyla işe ait hissetmeyecektir. Temelde bir parçası olmadığı bir evde, evin bir üyesiymiş gibi içtenlik, yakınlık beklenen bakıcı da baktığı bebeğin-çocuğun kırılganlığını paylaşır.
Bebeğin-çocuğun hayatında bakıcısının değişmesi, anne-babasının hayatındakinden daha az değişiklik yapar genelde. Bebek yeni gelen bakıcısına da güvenmeye başladıktan bazen ilk birkaç dakika bazen birkaç gün sonra yeni gelenin düzenine, yaklaşımlarına alışır. Bazen gerek üzerine bakıcının değişmesi, çocuğun hayatında uzun yıllar kalmış, yer etmiş bir bakıcının değişmesinden, hattâ çoğu zaman hayatından çıkmasından daha az travmatiktir.
Çocuğunuza bakmaya talip olan kişinin sağlık durumu sizi de ilgilendirir. Çocuğunuzu riske edecek bulaşıcı bir hastalığı bulunması veya düzenli ilaç kullanıyor olması veya doktor tarafından takip edilmesi gereken kronik bir hastalığın varlığı önemlidir. Bakacak kişinin Tüberküloz bulaştırmayacağından, Hepatit B taşıyıcısı olmadığından emin olmak gerekir. Bebek-çocukla evde yalnız kalacak birisi olarak bakıcının yüksek tansiyon, şeker hastalığı, sara hastalığı veya kalp hastalığı gibi akut sorunlar da yaşanabilecek hastalıkları olmaması tercih sebebidir. Sara hastası bakıcının evde bebekle yalnızken havale geçirmesi veya şeker hastalığı olan bir erişkinin ağır şeker düşüklüğü yaşaması gibi çoğaltılabilecek örnekler hasta için olduğu kadar bebek için de istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
Bakıcı ile anne-baba arasındaki ilişkide güven önceliklidir. Güvenmediğiniz, değişik yöntemlerle takip etme, gözetleme ihtiyacı duyduğunuz birine çocuğunuzu emanet etmemelisiniz. Çocuğunuzu emanet ettiğiniz kişi önemsenmeyecek hataları dışında anne-babanın dediğini anlayan, onlara yokluklarında destek olan güvenilir kişi olmalıdır.
Sonuç olarak, en kıymetlinizi emanet ettiğiniz kişinin ufak tefek hatalarını büyütmeyerek, ancak evde olan bitenden her zaman haberdar olarak, taleplerinizi-beklentilerinizi açıkça anlatıp, tekrarlayarak, temel noktalarda onu mutlaka yönlendirerek, destekleyerek, yanlışlarını düzelterek bebekli hayatınıza devam edebilirsiniz.