Aylin Anne

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Programları ve Öğretim Bölümünden mezun oldu. Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Karayolları Genel Müdürlüğü, OECD, Henkel A.Ş ve Maliye Bakanlığı’ nın İnsan Kaynakları departmanlarında çalıştı. Anadolu Üniversitesi özel eğitim bölümü zihinsel engeller öğretmenliği sertifika programını tamamladı. Son 10 yıldır zihinsel engelli, özel eğitim gereksinimi olan ve öğrenme güçlüğü çeken bireylerle çalışmakta. Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki görevini yanı sıra MEB personeline “öğrenmeyi öğrenme” ve “özel eğitim anlayışı geliştirme” eğitimleri verdi. 2006 yılında Eğitim Bilimleri Derneği’ ni kurdu ve çalışmalarını 2010 yılında tamamladı. Ancak halen devlet okullarının yapısal reforma ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve bu konuda ilk 5 yıl içinde ciddi bir yeniliğin gerçekleşmesi gerektiğini söylüyor. 2006-2007 yıllarında Sabah-Kitap’ ta çocuk kitapları editörlüğünü yaptı. Bir Dilek Tut Derneği gönüllüsü olan Aylin Anne dezavantajlı çocuklar için çalışan derneklerde gönüllü olarak yer alıyor. 2009 yılında anne olduktan sonra bebeğini büyütürken yaşadıklarını kaleme almaya başladı. Notlarını anne arkadaşlarıyla paylaşmaya karar vererek, Aylin Anne blogunu oluşturdu.

Kaç yaşında anne oldunuz? Planlı mıydı?

Anne olduğumda 32 yaşındaydım ve hayatımın en büyük süpriziydi.

Öğrendiğinizde ne hissettiniz, yakınlarınıza ne zaman, nasıl söylediniz?

Test sonucunu öğrendiğimde iki gözüm iki çeşme ağlıyordum. Saniyeler içinde çok değişik duygular yaşadım. Sevinç, korku, panik, coşku, mutluluk, telaş 🙂 Eşime sımsıkı sarıldım. Sonra eşimin ailesiyle paylaştık. Ardından arabaya atlayıp İzmir’e gittik. Annemle babama söylediğim an, ikisinin de gözleri doldu. Sımsıkı sarıldık birbirimize 🙂

Hamilelik nasıldı?

Hamileliğim çok rahat geçti. Hamilelik yogası yaparak, bol bol müzik dinleyerek değerlendirdim bu süreci. Zayıf bir hamileyken doğuma 27 kilo almış bir şekilde gittim. Herkes çok uyarmıştı ancak boğazıma hakim olamamıştım :). Sanki çok yiyince herşey yolunda gidecekmiş gibi bir his olmuştu, ne yapayım? 🙂 Ancak emzirmeyle, Ata 1 yaşını dolduruğunda ise yediklerime dikkat ederek 22 kiloyu verdim.

Onu ilk gördüğünüzde ne hissettiniz?

Sanki havalandım, uçtum. Yüreğimin deli gibi çarptığını hissettim. Ağlıyordu, yanıma getirdiklerinde konuşmaya başladım. Sesimi duyunca içini çekti ve sustu, sakinleşti. O an anneliğin gücünü ve aradaki o bağı hissetmek beni bu dünyadan aldı, bambaşka bir dünyaya, anneler gezegenine götürdü.

Evde altları kim değiştirirdi?

Ben :). Hem de seve seve. Babası da oldukça istekli davrandı.

İsme nasıl karar verdiniz? Ne oldu?

İsme hamileliğimde karar verdik. Anlamı bizim için çok özel. Soyadımızla uyumlu bir isimdi ayrıca.

Kariyeriniz ve sosyal hayatınız nasıl etkilendi?

Zihinsel engelliler sınıf öğretmenliği yapıyorum. Doğum sonrası bir yıl ücretsiz izin aldım. İşe ara verdim. Ancak sosyal hayattan çok ciddi bir kopuş yaşadım. Bu beni epey zorlamıştı. Evde kolikli bir bebekle tek başımaydım. Çoğu zaman ben de Ata ile birlikte hüngür hüngür ağladım.

Nasıl bir anne olacağınızı düşünüyordunuz? Düşündüğünüz gibi oldu mu?

Çocuğuna aşık, sürekli onun için iyi şeyler düşünen, oyuncu, şakacı ve öğrenmeyi zevkli hale getiren bir anne olacağımı tahmin ediyordum. Evet, düşündüğümden daha keyfili bir anne oldum. Ancak okuldaki öğrencilerime çok fazla enerji harcadığım için bazen sabrım çabuk tükenebiliyor.

Eş-dosttan giysi/oyuncak aldınız mı?

Aldık. Ayakkabılar, kitaplar aldık. Hatta geçen gün yakın bir arkadaşımız çocuğunun legolarını hediye etti. Ata’ nın çok hoşuna gitti tabi.

Bebeğinizin bakımına kimler yardım etti?

İlk 14 ay genel olarak ben ilgilendim. İlk 40 gün annem yanımdaydı. Eşim sürekli yardım etti. 14’üncü aydan sonra -şanslıydık- iyi bir dadısı oldu Ata’nın. Dadımız İstanbul’dan ayrılınca baba ve babaannesi baktı. Şimdi kreşe gidiyor.

Kendinizi annenizle kıyaslasanız…

Anneme göre daha hareketli, oyun oynamayı seven bir anne olduğumu söyleyebilirim.

Kendi tarifiniz bebek/çocuk yemekleri varsa anlatsanıza…

Yoğurt çorbasını çok sevmişti Ata. Devamı geldi. Blogumdaki tarifi paylaşayım sizlerle: Ata’ya yaptığım yoğurt çorbası çok başarılı oldu. Sizinle de paylaşmak isterim.

Önce paşa hazretleri daha sağlıklı beslensin diye tavuk suyu hazırladım.

650 gr yoğurdu kocaman bir tencereye boşalttım.

1.5 çay kaşığı tuz ilavesi ve

5 bardak tavuk suyu ilave ettim.

Ancak bir bardak ekleyip telle çırptım her defasında.

Sonra,

İkinci bir tencereye yağ ve un koyup hafiften kavurdum. (50 gr zeytin yağı + 2 fincan un)

Unun üzerine azar azar yoğurdu ilave ettim, çırptım, ilave ettim, çırptım… Eriyene kadar karıştırdım. Bir tutam da şehriye attım. Sonunda da hafiften nane serptim, afiyetle yedi.

Çocuğunuzla beraber hayatınızda ve sizde neler değişti?

Eskiden ölümden korkmazdım. Uçak sallandığında sadece anne-babam aklıma gelirdi mesela. Şimdi sert bir rüzgar esse ayrılık geliyor aklıma. Ürperiyorum. Ayrıca daha planlı, zamanı iyi kullanan biri oldum. Mutluluk tarifim değişti: evde birlikte yemek yapmak benim için müthiş bir duygu.

Çocuğunuzla beraber neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?

Saklambaç oynamak, bahçedeki salyangozları izlemek, kitap okumak, çiçeklere su vermek, kamyonları ve kepçesiyle toprakları kazmak, fotoğraf çekmek bizim en çok yaptığımız zevkli işler 🙂

Çocuğunuzun sevmediğiniz huyu?

Yemek seçmesi. Bu konuda çok dertliyim. Sayfalar dolusu yazabilirim. Ancak ne kadar çok anlattığım önemli değil, ne kadar çok anlaşıldığım önemli. Sanırım beni en iyi çocuğu yemeyen yada aşırı derecede yemek seçen anneler anlar.

Deneyimlerinize dayanarak annelere ve adaylarına önerileriniz var mı?

Çocuğu çok sevmekle, onu bunaltmamak arasında ince bir çizgi var. Eğitimci olmama rağmen arada ben de bu çizgiyi karıştırıyorum. Helikopter annelikten uzak durmak lazım sanırım.

Annelik neymiş?

En büyük devletmiş. Kimsesiz çocuklarla çalışıyorum, onlarca görevli bu çocukların bakımından ve gelişiminden sorumlu. Ancak 15 kişi bir annenin tırnağının yerini tutmuyor diyebilirim. Kısaca bir anne=bir devlet diyorum.