Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Dış gebelik nedir, nasıl oluşur?

Dış gebelik, gebeliğin gelişmesi gereken rahim içindeki normal yerinin dışında bir yere yerleşerek gelişmesidir. Normal gebelik sürecinde erkek tohum hücresi ile yumurta, kadının tüplerinde birleşerek gelişmeye başlar. Burada bir yandan çoğalırken diğer yandan rahim içine seyahat ederek normal yerine yerleşir. Herhangi bir etmenle bu göç işlevi yerine gelemez veya başka yerlere olur ise dış gebelik oluşur. Aynı anda hem dış gebelik hem de iç gebelik olabilir (heterotopik gebelik ). Nerelerde dış gebelik olabilir? Gebelik karın içine, yumurtalık ile rahim arasında yer alan tüplere (en sık dış gebelik burada olur), tüpün rahime hemen bağlantı yerine yakın bölgeye (korn gebeliği ), rahim boynuna ya da yumurtalıklara yerleşerek dış gebelik olarak gelişebilir. Kadına ne gibi zararları olabilir? -Dış gebelik kaynaklı anne ölümleri, ilk üç aydaki anne ölümlerinin dörtte üçünü ve gebeliğin tümünde ortaya çıkan anne mortalitesinin  %9-13’ünü meydana getirmektedir. Gelişmiş ülkelerde dış gebeliğe bağlı ölümler yüz binde 3’e kadar düşmüşken, gelişmekte olan ülkelerde yüz binde 300’e çıkabilmektedir . -Tekrar dış gebelik oluşma riski artar -Kanallarınm kapanması ile kısırlığa yol açabilir. -Rahim boynundaki dış gebeliklerde (literatürde  ilk uygulamalarından birini yaptığım) tedavi öncesi rahim alınmak zorunda kalınıyor. (O tedavim Fertility and Sterility adlı Amerika’da yayınlanan çok prestijli bir dergide yayınlandı ve Speroff adlı yazarın kitabında referans olarak kullanıldı.) – Ameliyat olmanın anestezi ve benzeri riskleri kadına yüklenmiş oluyor. Dış gebeliği artıran başlıca nedenleri sayabilir miyiz? Değişik çalışmalarda sıklıkları değişik saptanmakla beraber, dış gebelik açısından...

Devamı…

Aşırı tüylenme (erkek tipi tüylenme: hirsutizm) nedir?

Aşırı tüylenme, olmaması gereken bölgelerde tüylenmede artış olmasıdır. Tüylerdeki artışın kozmetik olarak rahatsızlık verecek düzeye gelmesine hirsutizm denilir. Hirsutizm vellüs denen yumuşak kılların terminal kıl denilen kalın kıllara dönüşümü sonucunda oluşur. Bilimsel açıdan hirsutizm etnik faktörlere bağlı olarak %5-15 oranında görülen, kadınlarda yüz ve gövdede erkeklerdekine benzer şekilde kıllarda artış olarak tanımlanır. Hirsutizm androjen (erkekleştirici etkisi olan hormon) üretiminin ve/veya hedef dokuda androjen etkisinin artması sonucunda gelişir. Kadında androjen hormonunun aşırı etkisi ile erkek tipi saç dökülmesi, seste kalınlaşma, kellik, klitoriste büyüme, vücut yapısında erkeksi değişim gözlenen ve virilizmdir olarak tanımlanan tablo ortaya çıkar. Bu durum daha çok ağır hormonal bozukluklarda ve bazı hormon üreten tümörlerde gözlenir. Normal kıl gelişimi Kıl folikülleri (kökleri) anne karnında yaklaşık 8-10. gebelik haftasında oluşur. Fetüsü kaplayan kıllara lanugo ismi verilir. Çok ince, kısa ve dayanıksız kıllardır. Yirmi ikinci haftada tüm vücutta kıl gelişimi tamamlanır ve bundan sonra kıl gelişmez. İki cinsiyette de eşit sayıda kıl mevcuttur. Beyaz ırkta kıl fazla iken kuzey ırkında kıl en azdır. Kıl büyümesinin üç aşaması mevcuttur: • Anajen: Gelişim dönemi • Katajen: Hızlı gerileme dönemi • Talojen: İstirahat dönemi Kıllarda anajen faz ne kadar uzun ise kıl o kadar uzun olur. Saç kıllarında bu faz yaklaşık olarak 3 yıldır. Kıl folikülleri ayrı ayrı zamanlarda büyüme evresinde olduğundan belli yoğunlukta kıl korunmuş olur. Kıl gelişiminde erkeklik hormonu olarak da bilinen testosteron direkt olarak etkilidir. Kadınlardaki östrojen ve progesteron hormonları...

Devamı…

Ağrılı adet ve çareleri

Her kadın adet dönemini ağrılı mı geçirir? Yüzde kaçı ağrılı geçirir? ABD ya da Avrupa’da oranlar nasıl? Her adet döneminin ağrılı geçmesi dismenore olarak adlandırılır (sancılı adet görmek). Yumurtlama oluşan adet düzeninin başlaması ile yaklaşık 17-18. yaşlarda dismenore de başlar. Ortalama olarak üreme çağındaki yani kendiliğinden adet görebilen kadınların %40-60 ı ağrılı adet görürler. Bu sıklık genç yaşlarda daha fazladır. Batı ülkelerinde yapılan bazı çalışmalarda 19 yaş civarında %75 ağrılı adet görüldüğü belirlenmiştir. Bu olguların %17’si okul ya da işine gidemeyecek kadar ıstırap çekmekte. Yarısı çok ciddi ağrılar hissetmekte. Yaş ile birlikte sıklık azalmakta ve 40 yaştan sonra ciddi oranda düşmektedir. Adet döneminde kadının vücudunda neler olur? Hangi fiziksel değişiklikler görülür? Adet dönemi yumurtlamadan yaklaşık 14 gün sonra başlar. Çatlamış yumurta; sarı cisim (korpus luteum) eğer gebelik oluşmaz ise işlevini kaybeder salgılanan hormonların azalması ile rahim içi doku beslenmesi bozulur ve buna bağlı olarak kanama ile dökülür. 2-7 gün süren kanama ile en çok bir çay bardağı kadar kan (120 ml) kaybedilir. Rahim içindeki doku bu süre içinde tamamen incelir. Kadın adet öncesi aldığı kiloyu kaybeder. Ağrı yapan bazı maddeler salgılanır, bazen adet ile birlikte rahim ile yumurtalıklar arasında bağlantı kuran ve karın içi boşluğa açılan tüplerden (yumurtalık kanalları) karın içine de kan akar. Bu da ağrı yapar. Adet ile birlikte yeni bir yumurtlama süreci başlamış olur. Adet döneminde şiddetli ağrılar duyan kadınlar, menopoz dönemine kadar hep mi adetlerini...

Devamı…

Kırklı yaşlarda gebelik ve riskleri

Kadınlar bu yaşa kadar neden çocuk sahibi olmuyorlar, kariyer mi ön plana çıkıyor yoksa başka bir neden mi sizce? Son yıllarda kadının toplumdaki yeri ve önemi dramatik şekilde artmıştır. Mesleki ve eğitim ile ilgili hedefleri giderek önem kazanmıştır. Bir yandan güvenli, etkin ve kolay ulaşılabilir doğum kontrol yöntemleri bir yandan da küretajın yasallaşması ile kadınlar üreme fonksiyonlarını kontrol edebilme şansını yakaladılar. 1958 de Uluslararası Kadın Doğum Uzmanları ve Jinekologları Derneği (FİGO) 35 yaştan sonraki gebelikleri yaşlı gebelik olarak tanımlamışken, MESH Index Medicus için bu kavramı kadın sağlığındaki iyileşme ve yaşam beklentisinin uzamasını da göz önüne alarak 40 yaş üzerindeki gebelikler için kullanmıştır. Bütün bu faktörler ile “çağın gereği” de denilebilecek şekilde kadınlar ileri yaşlarda gebeliğe yönlenmektedirler. 40 yaşından sonra hamile kalan kadınlar daha çok normal yollardan mı yoksa tedavi sonucu mu hamile kalıyorlar? Son 30 yılda birçok ülkede ilk doğum yaşı 20’li yıllardan 30’lu yaşlara kaymıştır. 1980’li yıllara kıyasla 2000’li yıllarda 30 yaşın üzerinde ilk doğum oranı üç kat, 35 yaşın üzerinde 6 kat ve 40 yaş üzerinde 15 kat artmıştır. Yaşla birlikte doğal yollar ile gebelik şansı azalmaktadır. 20 yaşında doğum kontrol yöntemi kullanmayan, düzenli ilişkiye giren ve çocuk isteyenlerin yüzde 20’si başarıya ulaşıyor. Bu oran 30 yaşında yüzde 15′e ve 35 yaşında yüzde 10′a iniyor. 40 yaşında ise bu oran yüzde 5′e iniyor. Üremeye yardımcı (tüp bebek gibi) tedaviler ve özellikle yumurta bağışı ile başkasının yumurtası kullanılarak...

Devamı…

Genç ve diş

Gençlerde ağız ve diş sağlığı erişkinlerle aynı şekilde planlanabilir. Günde iki defa, kahvaltı ve akşam yemeği sonrası diş fırçalanması, diş ipi uygulanması ve altı aylık rutin diş hekimi kontrolleri ile hedeflenen sağlık düzeyi idame ettirilebilir. 18-20 yaşlarına doğru 3. büyük azı dişleri (20 yaş dişleri) en arka bölgelerde sürmeye başlayacaktır. Günümüzde 20 yaş dişi ile ilgili problem yaşayan birey sayısı çok fazladır. Genelde kabul gören teoriye göre evrim geçiriyoruz ve çene kemiklerimiz atalarımızınkine göre küçülmeye başlamış durumda. Bu sebepten, 32 adet sürekli diş için çenemizde yeterli yer olamayabiliyor. 20 yaş dişleri normal çıkabildikleri gibi yarı gömük ya da tam gömük şekilde de yer alabiliyorlar. Bu problemler karşısında en çok tercih edilen tedavi diş çekimi oluyor. Gömülü diş operasyonu sırasında rejyonel anestezi yeterli olsa da bazı hastalarda bıraktığı olumsuz anılar ömür boyu kalıcı olabiliyor. Travmatik olabileceği düşünülen vakalarda sedasyon (sedatif ilaçlarla ağır uyku hali sağlanması) yardımıyla çok daha rahat ve ayrıca sedasyonun unutturucu etkisi ile “kötü anısız” bir müdahale...

Devamı…

Çocuk ve diş

Ortalama 2,5-3 yaşlarında tüm süt dişleri tamamlandıktan sonra çocuklar için özel yapılmış küçük başlıklı, yumuşak kıllı fırçalar ile fırçalama alışkanlığının kazandırılması için çocuklara ayna karşısında kendi dişlerini fırçalamaları öğretilir. Hatta ebeveynler de onlara eşlik edip bu işi eğlenceli hale getirebilirler. El becerileri yeterli olmasa da diş fırçalama alışkanlığının bu yaşlarda kazandırılması son derece önemlidir. 1,5-2 yaşlarından itibaren çocukların ağızlarında bir rahatsızlık yokken diş hekimi ile tanışmaları gerekmektedir. Tedavi gerektirecek bir işlem yapılmadan diş hekimiyle tanışmak ve rutin kontrollerle bu ilişkiyi güvenli bir alışkanlık haline getirmek “diş hekimi korkusu” olmayan bir birey yetiştirmek için son derece önemlidir. Süt dişlerinin aralarında...

Devamı…

Bebek ve diş

Süt dişleri genelde bebek altı-sekiz aylıkken sürmeye başlar. Süt dişlerinin 1-2 ay önce veya sonra sürmesi endişelenecek bir durum değildir. Sadece diş hekiminize danışmanız yeterli olacaktır. Süt dişlerinin sürmeye başlamasıyla beraber bir gazlı bezle öğünler sonrası dişlerin temizlenmesi uygun olacaktır. Bazen bebekler dişli doğabilirler. Bu dişin emzirmeye engel olması durumunda doktorunuz uygun bulursa doğumdan itibaren ilk üç gün içinde hiç bir anestezi uygulanmadan dişi ağrısız bir şekilde ağızdan uzaklaştırılabilir. Genelde ilk olarak alt ön dişler ağızda görünür. Süt dişlerinin sürmesi sırasında bebeklerde tükürük salgılanmasında artış, sert besinleri yerken rahatsızlık ve hafif bir keyifsizlik olabilir. Bunlar doğal belirtilerdir ve dişler...

Devamı…

Demir eksikliği anemisi (kansızlığı)

Hemoglobin, kırmızı kan hücrelerine (eritrosit) rengini veren ve oksijenin kanda taşınmasını sağlayan bir proteindir. Demir ise hemoglobinin temel yapısına girer. Doğada bol miktarda bulunur, bu nedenle eksikliği mümkün değildir gibi düşünülebilir. Oysa erişkin ve çocukta kansızlığın en önemli nedeni demir eksikliğidir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre hemoglobin değerlerinin erkeklerde 14 gr/dl, hamile olmayan kadınlarda 12 gr/dl’nin altına düşmesi “anemi” olarak tanımlanır. Çocukluk çağı 1. gün-18. yaşı (hatta şimdilerde bu dönem 21 yaşına dek uzatıldı) içerse de  tüm çocukları aynı grupta değerlendirmek hatalı olur. Bu nedenle yaşa göre kullandığımız hemoglobin alt sınırları içeren tablolar vardır. Ancak gene de WHO  <11g/dL...

Devamı…

Anne ben nasıl görüyorum?

Yeni doğan bir bebekte görme erişkin bir insana göre çok düşüktür. Yaklaşık görme keskinliği %5 civarındadır. Kabaca 30 cm. mesafeden yemek tabağı kadar bir yüzeyi algılar. Üçüncü günde ebeveynlerin yüzlerini seçer, altı haftadan sonra seçtiği yüzleri tanımaya başlar. Görme fonksiyonu zaman içinde öğrenilerek gelişir. Kontrast duyarlılığı, renkler, üç boyutlu görüş ve merkezi görme doğumdan sonraki zaman içinde gelişir. İlk yıl çok hızlı bir gelişme olmasına rağmen yetişkininki ile karşılaştırılabilecek bir görüş, yaklaşık beş yaş civarında oluşur. Bebek beyni dış dünyayı gözlerden gelen görüntü sayesinde tanıyıp öğrenir. Bu yüzden görme fonksiyonunu azaltan bir kusurun erken yaşlarda tespit edilerek düzeltilmesi, görmenin...

Devamı…

Laboratuvar sonuçlarını etkileyen faktörler

Laboratuvar sonuçlarının güvenilirliği sadece analizlerin çalışılması esnasında (analitik faz) her şeyin doğru yapılmasıyla sağlanamaz. Yapılan araştırmalara göre yanlış raporlanan sonuçların %60 sebebi analiz öncesi (preanalitik faz) safhalarda yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır. Sonuçların doğru ve güvenilir olabilmesi için örnek alımı öncesi hastanın uygun şekilde hazırlanması, örneğin uygun şartlarda alınması ve saklanması oldukça önemlidir. Analiz sonuçlarını etkileyen faktörler şu şekilde özetlenebilir: A) Değişmeyen faktörler Cinsiyet, Irk, Kalıtım. B) Değişen faktörler Yaş, Beslenme, Alkol, Vücut ağırlığı, Kas kitlesi, Vücut aktivitesi, Alınan ilaçlar, Günlük ritim, Gebelik. Laboratuvar testlerindeki değerleri etkileyen preanalitik faktörlere bazı örnekler: Orta yoğunlukta yapılan egzersiz, kandaki glukoz konsantrasyonunda artışa neden olur,...

Devamı…