Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Rüya oteli

I. Bölüm: Gece Oldu Okuldan dönmüştüm. Evde biraz dinlendim. Ablam Ayşe ise ödev yapıyordu. Ben de ödevimi yapmaya başladım. Bir soruda zorlandım. Annemi çağırdım: Anne yardım eder misin? Annem, “Tamam, oğlum.” dedi. Annem gelince soruya baktı. “10×11=110” dedi. Anneme teşekkür ettim ve ödevime devam ettim. Ödevim bitti. Ablam da ödevini bitirmişti. Birkaç saat sonra babam geldi. Annem akşam yemeği için pilav ve köfte yapmıştı. Hem de pirinç pilavı! Yemeğimizi yiyince babamla top oynadık. Uyku saatim gelmişti. Yatağıma gidip uyudum. II. Bölüm: Rüya Oteli Sabah olmuştu, kalktım. Arkadaşlarım ve öğretmenimle okul gezisine gidecektik. Gezi otobüsünden indiğimizde bir otelin önündeydik. İçine...

Devamı…

2016 Doğum Fotoğrafları Yarışması’ndan tüm gerçekliğiyle nefes kesen doğum anları

“Yeni bir hayatın başlangıcında sevinç gözyaşlarıyla birlikte bütün aileyi de kapsayan çekimler oldukça duygusal anlar yaşatabildiği için doğum fotoğrafçılığı son derece uzmanlık gerektiren bir alan ve bu alanda uzmanlaşmış fotoğrafçılar doğum hikayelerini anlatırken sanatla bütünleştirebiliyorlar.” Uluslararası Profesyonel Doğum Fotoğrafçıları Birliği beşinci yılında doğum fotoğrafçılarının bu becerilerini üç kategoride değerlendiren yarışmanın kazananlarını açıkladı. Biz de 2016 senesinin bu duygusal ama bir o kadar da gerçek anlarını bir araya getiren yarışmanın en dikkat çekici fotoğraflarını derledik....

Devamı…

İki elmanın hikâyesi

Merhaba, ben bir elmayım. Bir çiftlikte yetiştim. Günlerden bir gün arkadaşlarımla sohbet ederken uzun boylu, iri bir adam gelip beni dalımdan koparttı ve diğerleri ile beraber beni sepete doldurdu. Sonra market adı verilen bir yere götürüp bizi raflara dizdi. Aradan yaklaşık bir saat geçti; anne ve babasının elini tutmuş bir çocuk geldi ve bizi işaret ederek ‘anne, anne lütfen elma alalım’ dedi. Hemen ardından büyük elli bir adam bizi poşete doldurdu. Ve böylece marketten ayrıldık. Bir eve geldik, adam bizi tabağa koydu. Zarif elli bir kadın bizi yıkadı. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bizde de iyi kir varmış. Bıçağı eline...

Devamı…

Benim yetim kardeşim

Her gün sabah erkenden kalkardık, babam madende çalışmaya gitmeden önce kardeşimle ona “hoşçakal” derdik, el sallardık. Kardeşim benden iki yaş küçüktü, yedi yaşındaydı. Ah, adımı söylemeyi unuttum, ben Mahmut. Bu da küçük kardeşim, Ahmet. Onun giysilerini giymesine, yemeğini yemesine, okula hazırlanmasına hep yardım ediyorum. Yemeğinde, banyosunda, eğlencesinde… Her şeyini ben yapmak zorundayım. Babam bize bakamıyor, en azından bu işte zorlanıyor. Dünyanın en iyi, hoşgörülü babalarından biri olsa da gelir durumumuz kısıtlı olduğu için hep kömür madenindeki zorlu ve tehlikeli işinde az maaş aldığı için fazla mesai yapmak zorunda. Bazen babamın varlığından şüphe duyacak kadar az görüyorum onu. Annemiz ben...

Devamı…

Sudan suya

İlk günde iki felaket Merhaba, ben Nerses. Kısaca Nerso. Çok aptalımdır. Çünkü annem bana “suları fazla harcama,” dedi mi, ben musluğu daha çok açarım. İşte hikâye de burada başlıyor. Ben musluğu daha çok açarım; çünkü annem bana “suları harcama” dediğinde annemin söylediklerini bir ilham olarak görürüm. Suyla ilgili deneyler yaparken işime daha çok yoğunlaşırım. Annemle bir gün misafirliğe gitmiştik. Line Teyze bize çok kibar davrandı. Genelde böyle davranmazdı. Ona sordum: “Neden mutlusun?” Cevabı şu oldu: “Su tesisatı yapan bir adam seni bizim evin tesisatçısı olarak görevlendirdi.” “Neden?” diye sordum. “Evde çok sıkıldığın için su deneyleri yapıyormuşsun. İşte sıkılmaman için...

Devamı…

Bir çocuğun çizimlerinden esinlenerek tasarlanan anaokulu: Frederiksvej

Kopenhag’daki Frederiksvej Anaokulu’nun ilginç bir hikayesi var. Silüeti bir çocuğun ev çiziminden esinlenilerek Danimarkalı mimarlık firması COBE tarafından inşa edilen anaokulu çok binalı bir kompleks. Bir çocuğun hayal dünyasına ait bu çizim dış cephesinde koyu bir renk paletiyle bütünleştiğinde ürkütücü görünümüyle dikkat çekiyor. Anaokulu, çocukların geleneksel ve kurumsal bakım ortamlarından uzaklaşmalarını sağlamak için tasarlanmış küçük bir köy görünümünde. Frederiksvej Anaokulu’nun küçük ölçekli köy atmosferine, bir binanın 11 küçük eve bölünmesiyle ulaşılmış. İki kış bahçesi etrafında çocuklara kendi oyunlarını yaratabilecekleri özel alanlar oluşturmalarını sağlayan anaokulu, içerisinde çocuklara parlak beyaz duvarları ve tavandaki geniş pencereleri ile bol bol gün ışığı sunuyor. “Biz...

Devamı…

Kolaycı annenin otizm günlüğü 01

Başlarken, nereden gelmiştik? *** Merhaba, Annelik ile yan yana gelmesi çok mümkün olmayan “kolay” kelimesini kullandığımın farkındayım. Hele gelişim basamaklarını sizin desteğiniz olmadan atlayamayan bir çocuğunuz olduğunda. Zaten bu yazı da bunları kolaydan yapmanın formülünü veremeyecek; yazan bile böyle bir formül var mı, emin değil. Ama her şey işte bu kolaycılıkla başladı, daha basit bir hayatı aramak ile. Her şey başlamadan önce, herkesin yaptıklarına benziyordu yaptıklarımız. Tam zamanlı bir işim ve tam zamanlı işine çok yoğun çalıştığı için hafta sonları bile ancak ek mesai konulmadığında vakit geçirebildiğim bir eşim vardı. Bununla beraber, çocukluğum şehrin tenha ve hâlâ yeşil bir...

Devamı…

Bir Sınıf Değişir!

Türkiye’deki eğitim sisteminin uygulamalarından rahatsız, düzelmesini beklemek yerine, bir ucundan tutarak değiştirmeye başlamak isteyenler yeni bir siteyle karşımızda. İsterseniz onları bir de kendi ağızlarından dinleyelim Merhaba, Ağızdan çıkan her yeni merhaba sözcüğünün bir sıcaklığı vardır. Yeni merhabalar, başka hayatlarla karşılaşmamıza, yakın tanışıklıklara vesile olur. “Bir Sınıf Değişir” inisiyatifi de sizlere merhaba diyeli henüz iki hafta oldu. Gayelerimizden birisi de yeni merhabaları çoğaltmak. Etrafımızda eğitim üzerine söylenen sözler o kadar fazlalaştı ve çetrefilleşti  ki, neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar vermek hepimiz için daha zor hale geldi. Hepimiz, özellikle çocuk eğitimi üzerine düşünürken, çok fazla çelişki yaşıyoruz. Bundan yirmi-otuz sene...

Devamı…

Artıları ve eksileri ile göçebe ebeveynlik

Çocuklarıyla birlikte daha fazla vakit geçirmek, iş hayatının stresinden kaçmak ve yeni kültürler ve yaşam tarzları keşfetmek hevesiyle yanıp tutuşan ebeveynler tası tarağı topluyor, çocuklarını okullarından alıp bir maceraya atılıyor. 10 ve yedi yaşlarındaki kızları ile dört aylık Güney Amerika seyahatlerinin ikinci haftasını dolduran Jo ve Jamie Robins’in hayatlarına bir göz atmaya ne dersiniz? “Hayatın yoğunluğundan biraz uzaklaşmak istedik, krediyle aldığımız evin taksitlerini ödemek için çok çalışmamız gerekiyordu ve ister istemez bir çarkın içerisine girmiştik. İstediğimiz hiçbir şeyi yapamıyor; ailemizle bile yeterince vakit geçiremiyorduk.” Robins ailesi bir maceraya atılmıştı ve bir yıl sonra eski hayatlarına dönmeyi planlıyordu. -ya da...

Devamı…

Yuva ve yurtlar hakkında doğru bilinen 10 yanlış

1- Yuva ve yurtlardaki yalnızca kimsesiz çocuklar kalır. Devlet korumasında kalan çocuk ve gençlerin yüzde 95’inin yalnız annesi, yalnız babası veya her ikisi de vardır. Ailenin hastalığı, yoksulluğu, ihmal veya istismarı gibi nedenlerle çocuklar devlet korumasına alınabilir. 2- Yuva ve yurtlardaki çocuk ve gençler aileleriyle hiç görüşmezler. Kurumun uygun görmediği durumlar haricinde, devlet korumasında kalan çocuk ve gençler aileleriyle düzenli olarak görüşebilir. 3- Yuva ve yurtlar basında yansıtıldığı gibi şiddet, ihmal ve istismarın kol gezdiği yerlerdir. Yuva ve yurtlarda zaman zaman münferit olumsuz olaylar yaşanabilmektedir. Bu demek değildir ki, yuva ve yurtlarda bu olaylar bütün çocukların başına durmaksızın gelmektedir....

Devamı…