Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Gezi, müzik ve bizim çocuklar

Yazın Gezi’den kalanında, o günlerde ağır yaralananların iyileşmesini dileyerek, Berkin Elvan’ın iyi haberlerini beklerken, Gezi direnişçilerinin gözaltı ve tutuklanma durumlarını takip edip, kendisi de adı kadar kötü bir fikir olan şu üçüncü köprü ihtimaline karşı ne yapsak derken, müziğimiz, Gezi yazının müziği… Express’in kaçırılmaz Gezi sayısında listelenen ve listelenmeyen #çapulcuşarkıları’nın bazılarını youtube’dan bilgisayara indirirken linkleri UzunÇorap’a da not alalım:   Hüseyin Badıllı – Kim Sevmedi Söyle Seni Sayın Başkan Sen Çocukken     Ayşe Deniz Gökşin – We Don’t Need No Gas Bombs   Angara’nın Gazları     Çağlayan Yıldız – Chapulation Song / We’ll Be Watching You     New Yorklu Çapulcular – Şimdi İstanbul’da Olmak Vardı   Marsis – Oy Oy Recebum   Kardeş Türküler – Tencere Tava Havası   ODTÜ Klasik Türk Müziği Topluluğu – TOMA’dan su atarlar   Serhad Raşa – Çapulcunun Şarkısı   Duman – Eyvallah   Hakan Vreskala – Dağılın Lan/ Barikat   Boğaziçi Caz Korosu – Çapulcu Musun Vay Vay     Boğaziçi Caz Korosu – Çapulcular Oldu Mu   Dinar Bandosu – The Chapullers     Demir Sert – Bu Gaz Bir Harika Dostum     Beyoğlu Kumpanya – Bu Daha Başlangıç     Alpay – Ethem’in Sessiz Çığlığı   Agire Jiyan – Çapulci   Nazan Öncel ve Çapulcu Orkestra – Güya     Müge Zeren – La Chapulita     Metruk Roll Bando – Sence Polis Nedir?   Kızçeler –...

Devamı…

Kızıl karanfiller, solan güller

Bugün 12 Eylül. Bugünde hayatı bir daha eskisi gibi olmayan yüz binlerce insan kadar kurdun kuşun çiçeğin böceğin de hakkı var. Biraz kasvetli olmak pahasına, unutmayalım için, işte çiçeklerin faşizmle imtihan tarihi… “Dimdikti başları yiğit yoldaşların/ Gülen kızıl karanfiller içinde…” Türkiye’de yaşayan herkes bilir, çiçek ideolojiktir. 12 Eylül önce memlekete sonra cezaevine gelmiş. Baskı üstüne baskı, nihayetinde “Yeter” dedirtecek, ölüm oruçları başlayacak. Şarkı o günlerden. Türkiye’de bir siyasi tarih yazılsa ve çiçekler dışında kalsa, büyük haksızlık olur. Kızıl karanfillerin cenazelere eşlik ettiği, Kürtçe’nin ilk şarkılarının “Gulasor” namesiyle aklımıza kazındığı bir siyasi tarihten söz ediyoruz. İlk söz Can Yücel’de. Koğuşta...

Devamı…

“Birden yürürlüğe girdi o yok olma duygusu”/ 12 Eylül üzerine…

Hayal meyal şunları hatırlıyorum: 12 Eylül sabahı erkenden yattığım odadaki televizyon açıldı, aile efradı başına üşüştü ve merakla, konuşan apoletli adamı dinlemeye başladı. “Darbe oldu” dedi annem: “Ordu, yönetime el koydu”. Bunun ne anlama geldiğini çocuk aklımla çözebilecek durumda değildim elbette. Ama sonrasında yaşadıklarım, “darbe”nin ne demek olduğunu çok güzel öğretti bana! Aslında çok bir şey yaşamadım. Darbe döneminde Çanakkale’de ikamet ediyorduk. Sokakların hızla tenhalaştığı sıralarda, evin önünde oynadığımız boş arsadan askerlerce evlere postalanmak dışında gördüğüm bir zulüm yok. Olur olmaz her şeye bağırırdı o askerler, onu hatırlıyorum. Başlıktaki dize, Edip Cansever’in Eylülün Sesiyle adlı şiirinden. 12 Eylül, tam da böyle başladı ve o “yok olma duygusu” hiç eksilmedi üzerimizden. 12 Eylül, “Atatürk’ün doğumunun 100. yılı”yla ilgili gibi gelirdi bana o zaman. İlkokulda gösterilen Atatürk filmlerini heyecanla izler, üniformalı amcaların (öğretmenimiz “komutanım” derdi, saygıda kusur edilmezdi, yanaklarımızı okşadıklarında çok mutlu olurduk) anlattığı kahramanlık ve savaş hikâyelerini, biraz da “bir devrin battığı yer” olan Çanakkale’de olmanın verdiği gururla dinlerdik. Her sabah “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan Andımız’ı daha bir şevkle okurduk. Müzik derslerinde “Atatürk’ün sevdiği şarkılar”ı öğrenirdik, 100. Yıl Marşı’na dilimiz döndüğünce eşlik etmeye çalışırdık. Geçenlerde düşündüm, ezgisini hatırlayamadım. “Alnımızda bilgilerden bir çelenk / Nura doğru can atan Türk genciyiz” diye başlayan marş aklıma geldi, söyledikçe bunun aradığım marş değil de Öğretmen Marşı olduğunu fark ettim. Niyeyse, marş seven bir insanım; ezberimde pek çok marş varken, çocukluğumda her sabah söylediğim...

Devamı…

Ece Temelkuran: Siz niye hep bizim çocukları öldürüyorsunuz?

Biz sizin çocuklarınızı hiç öldürüyor muyuz? Sizin çocuklarınıza bir şey olsa, hangi çocuğa bir şey olsa bizim içimiz yanıyor. Peki o zaman siz bizim çocukları niye öldürüyorsunuz? Şunda anlaşalım evvela: Bu işi siz başlattınız. Bu “siz-biz” işi sizin icadınız. İlla sizin gibi olacağımızı söylediniz. Sizin gibi olmayan çocukların büyüyemeyeceğini, onlara bu memlekette ekmek olmadığını, seslerinin duyulmayacağını siz “açıklıkla ifade ettiniz”. Siz bizim çocuklar öldüğünde -yani duvara “Ne oldu lan… Büyük adam olamadıysak hayallerimizi satmadık ya!” yazan çocuklar bunlar- “Bakıyoruz o işe” dediniz. Siz bizim çocuklar öldüğünde biz ağlarken üzerimize gaz bile sıktınız. Biz öfkeden ve kahırdan delirdik, siz “Aman...

Devamı…

12 Eylül çocukları

12 Eylül darbesi, o yılları yaşayan herkesin hayatından bir şeyleri alıp götürdü. En ağır bedeli siyasetin içinde olanlar ödedi. Kimi işkencede öldü, kimi sokak ortasında kurşunlara hedef oldu, kimi yıllarca hapishanede kaldı. Bedel ödeyenler sadece yetişkinler değildi. Çocukluk anılarında tankların, silahların, korkulu rüyaların olduğu küçük insanlar, yaşadıklarının izlerini bugün hala ruhlarında taşıyor. Darbe günlerini, anneleri, babaları ve hatta kendileri işkence gören, o dönemin küçük tanıklarından Tempo Dergisi dinledi… Mehmet Ali Hatemi (Sanat Galerisi Sahibi) Yaş: 39 “Beş yıl babamdan mahrum kaldım” Darbe sırasında yedi yaşındaydım. 12 Eylül bizim kapımızı fiilen biraz daha geç çaldı. Babam İstanbul Üniversitesi’nde medeni hukuk...

Devamı…

12 Eylül'ün çocuk mağduru: Erdal Eren

12 Eylül döneminde yaşı büyütülerek idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren’in cezası 32 yıl önce bugün infaz edilmişti. 12 Eylül darbesi öncesinde er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi Erdal Eren, 32 yıl önce bugün 17 yaşında asılarak idam edildi. 30 Ocak 1980’de er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Erdal Eren, yargılanarak 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edildi. Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan karar, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi. Gazeteci Savaş Ay, idamdan hemen önce Eren’le görüşmüş ve fotoğraflarını çekmişti. Eren, Ay’a “avukatıyla görüştürülmediğini, 18 yaşın altında...

Devamı…

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali'nde Çocuk(ça) Adalet?

Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, “Çocuk(ça) Adalet?” ana temasıyla 13 Eylülde başlıyor. Festivalde bu yıl suça sürüklenen çocukların durumu, çocuklara yönelik anayasal koruyucu tedbirlerin hayata geçirilmesindeki sorunlar, adli süreç, cezalandırma gibi yaptırımlar üzerinden ele alınacak ve çocukların nasıl suçtan uzak tutulabileceğinin yanıtı aranacak. 19 Eylüle kadar sürecek olan festivalde dünya ve Türkiye sinemasından yaklaşık yüz filmlik bir seçki seyirciyle buluşuyor. On sekizinci Yaş Günü, Zalim Gençlik, Neredeyse 18 ve Çocukça Adalet İçin Bir Dakika (UNICEF Filmleri 2012) gibi dünya sinemasından örneklere Kırık Midyeler ve Lütuf gibi Türkiyeli yönetmenlerin yapımları eşlik ediyor. Festival boyunca konunun detaylıca anlamlandırılması ve çözümü...

Devamı…

Çocuk işçiliğinin yaygın olduğu ülkelerin haritası

Uluslararası Kölelik Karşıtı Örgüt (Anti-Slavery International), dünyadaki çocuk işçiliğinin yaygın olduğu 122 farklı ürünün bulunduğu 58 farklı ülkenin haritasını çıkardı. “Çocuk işçiliği satın aldığınız ürünlerle de bağlantılı” diyen örgüt, dünyada 12,3 milyon yetişkin ve çocuğun kölelik koşullarında çalıştığını belirtti. Türkiye’de ise çocuk işçiliğinin yaygın olduğu sekiz ürün bulunuyor: turunçgiller, pamuklu dokuma, kimyon, ev eşyası, fındık, fıstık, bakliyat, şeker pancarı. Türkiye’deki çocuk işçiliği ile ilgili şu bilgiler yer alıyor: * Turunçgilleri ekebilmek için aileleriyle birlikte göç eden çocuklar plastik çadırlarda evlerinden uzakta yaşıyor. Su ve elektrik olmadan zor koşullar altında yaşamlarını sürdürüyor. * Tarım, Türkiye’de resmi olmayan bir iş kolu. Çocuklar...

Devamı…

Okullar açılıyor

Birçok evde yeni eğitim yılı hazırlıkları başlamışken, Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı yeni düzenlemelerle her yıl olduğu gibi kafaları karıştırmayı başardı. Geçen yıla 4+4+4 ile başlamıştık, sonrasında serbest kıyafet konusundaki tartışmalar ile yıl sonunu getirmiştik. Bu yıl SBS sisteminin kaldırılması ve yeni sınav sistemi, Ortaöğretim yönetmeliğindeki değişiklik… Eğitimde yapılan düzenlemeler için bu zamana kadar tüm bakanların söylediğine benzer açıklamalar, yeni Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı tarafından tekrarlandı. Bakanın yaptığı açıklamaları dikkatle dinledim.İşin özü diye söze başlayıp uzun açıklamalarda bulundu. Bu arada çocukların kendisin iyi anlayacağını ve bu anladıklarını büyüklerine anlatmalarını istedi. Keşke Bakan Avcı’nın söylediği gibi işler kolay olsaydı. Çocuklar...

Devamı…

İkiz bebekler

Ülkemizde ikiz doğum oranı yaklaşık yüzde bir iken, son on yılda tüp bebek ve aşılama gibi üremeye yardımcı tedavi yöntemlerindeki ilerlemeye paralel olarak bu oran çok yükselmiştir. Kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçlar yumurtalıklardan daha fazla yumurta salınımına neden olduğu için birden fazla yumurta döllenebilir. Tüp bebek tedavisinde başarı şansını artırmak için birden fazla döllenmiş yumurtanın rahim içine yerleştirilme eğilimi de çoğul gebelik oranını artırmaktadır. Tek yumurta ikizleri döllenmiş tek bir yumurtanın bölünmesi ile, çift yumurta ikizleri ise iki ayrı yumurtanın ayrı ayrı döllenmeleri ile oluşur. Tüp bebeklerin tamama yakını çift yumurta ikizleridir. Tahmin edilebileceği gibi tek yumurta ikizleri fiziksel olarak...

Devamı…