Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Mutlu Tönbekici: Her meyvede bir çocuğun parmak izi var

11 yaşındaki oğlunuzdan veya kızınızdan istediğiniz tek şey kirli tabağını çeşmenin yanına götürmesi. Bulaşık makinesine bile koymasın. Yeter ki sofradan kalkarken elinde bir şeyle kalksın ve sembolik de olsa “yardımcı” olsun… Ama onu bile yapmıyor değil mi? Ya unutuyor ya omuz silkiyor ya da inatlaşıyor… Derin nefes alıp sakin kalmaya çalışıyorsunuz. Bağırınca “psikolojisi bozuluyor” zira… *** Bu ülkede iki ayrı gezegen var biliyorsunuz değil mi? Bir tarafta çocuklarının kıllarına zarar gelse dünyayı yıkan anne babaların olduğu bir gezegen bir tarafta ise 10 yaşından itibaren sabahtan akşama tarlada çalıştırılan, ev işleri yaptırılan, kardeşlerine baktırılan, 12’sinde evlendirilen çocukların olduğu bir gezegen…...

Devamı…

Konteynır kentte öğrenciler okuldan mahrum

90 öğrenci Van’da açlık grevine giren depremzedelerin kaldığı Anadolu Konteynır Kent’te bulunan 90 öğrenci okula gidemiyor. Eğitim ve Bilim Emekçiler Sendkası (Eğitim Sen) Tespit Komisyonu raporuna göre öğrenciler ikametgah sorunu nedeniyle eğitim ve öğretimden mahrum kalıyor. Anadolu Konteynır Kent’te 1-18 yaş arası 108 kız çocuğu ve 118 oğlan çocuğu bulunuyor. Okul çağındaki 51 çocuk okula devam ederken, 90’ı okula gidemiyor. Eğitim Sen okula devam eden öğrencilerin büyük bir kısmının geçici olarak eğitime devam ettiğini, okullar açılalı iki hafta olmasına rağmen hala kayıt problemlerinin yaşandığı söylüyor. “Resmi bir kayıtları olmadığı için okul kayıt problemleri yaşamaktadır. Önceki eğitim öğretim yılında bu...

Devamı…

7. Beyoğlu Sahaf Festivali’ne Giriş: İşte bunlar hep yaşanmışlık…

Bu yıl yedincisi düzenlenecek olan Beyoğlu Sahaf Festivali yaklaşırken, ucuz, eski ve mis kokulu kitaplara kavuşma hayali ile yanıp tutuşan okurlar için de heyecanlı bekleyiş sürüyor. Bugün 6. Beyoğlu Sahaf Festivali’nin üzerinden tam bir yıl geçmiş… Kitap dedik, sahaf dedik, tabii ki maziden söz etmemek olmaz, ama biz önce yakın maziden söze girelim: Geçen sene sahaftan aldığımız kitaplarla soluğu Beşiktaş’taki Kambur’un Bahçesi’nde almıştık, bu sene Kambur’un Bahçesi’nin yerinde yeller esiyor. Yine geçen sene sevdiğimize sahaftan kitaplar hediye etmiştik, bu sene ise sevdiğimize küstük… Yani zaman geçmekle kalmıyor, geçerken de bir şeyleri değiştiriyor. Her şeye rağmen zamana direnen kitaplar ise yeni okurlarını ve koleksiyonerlerini bekliyor… Söz konusu sahaflar olunca, çocuk edebiyatının en eski, en güzel ve bazen en acayip örnekleriyle yollarımızın kesişmesi de kaçınılmaz oluyor. Eski çocuk kitaplarına baktığımızda hem Türkiye’deki hem de dünyanın farklı ülkelerindeki çocukların kütüphanelerini ve hayallerini hangi kitapların süslediğini görüyor, bazen o kitaplardaki küçük bir notun peşine düşüyor, bazen karşımıza çıkan bir çocuk şiiriyle dehşete düşüyor, bilhassa kitapların çocukluğuna inmek istiyoruz… Mesela, geçen yılki Sahaf Festivali dönüşü kütüphanemize misafir olan Mark Twain’in Doğan Kardeş Yayınları’ndan çıkmış 1955 basımı “Çalınan Taç” kitabı, ilk sayfasına yazılmış notuyla, başka bir hikâyenin kapılarını aralıyor: “Mirella, bugünkü muvaffakiyetinin ömrünce devamını temenni ederim. – Meral Berkay, 29.06.1957” Twain’in, o zamanlar “Samuel Clemens” takma adıyla yazdığı da gözümüzden kaçmasın. Bu arada anneannesinin adı Mirella olan ve Özel Kalamış İlkokulu’nda okumuş olan gençlere de...

Devamı…

Tuğçe Tatari: Mahmur Kampı

Asya Nine: Barış olsun, araba bile beklemeden memlekete koşarak dönerim! Çocuklarını ‘heybeler içinde saklayarak’ Mahmur’a kaçan Asya Nine “Evladım barış için çalışın. Türk anneleri de, Kürt anneleri de en büyük acıyı yaşadı. Barış sadece Kürtlerin meselesi değildir, hem Kürtlerin, hem Türklerin özlemidir” diyor… Gerçek hayat hikâyelerine dokunmak, insanları tanımak, hayatlarına konuk olmak büyüleyicidir. Ama insan, hikâyeyi hep kendi yazdığını sansa da, hikâyeler de döner insanı yazar aslında… Mahmur Kampı, kiminin “terör destekçisi” diye andığı, kimilerinin ise “yaşamak için direnmenin anıtı” olarak kabul ettiği, çöl ikliminin tam ortasına kurulmuş bir kamp. Türkiye’nin defalarca “dağıtılmasını” talep ettiği, sıfırdan var edilmiş koca...

Devamı…

Müzik yerine bilgisayar mı okuyacak?

Otizmli Cem Gündoğdu, beş yıldır hazırlandığı sanat lisesine alınmadı. Ailesi özel eğitim yönetmeliği uygulanmadığı için dava açacak, bunun emsal teşkil etmesi bekleniyor. Cem Görkem Gündoğdu, 15 yaşında otizmli bir çocuk. Sanat lisesine gitmek istiyordu, çünkü beş yıldır tutkuyla piyano çalıyor. Ama sınavı “kazanama”dı. Morali çok bozuk, aile yıllardır verdikleri eğitim ve emek sonucunda belli bir seviyeye getirdikleri çocuklarının geriye gitmesinden endişeli. Şimdi sırf morali bozulmasın diye meslek lisesinde bilgisayar okuyacak. Ta ki aile hukuk mücadelesini kazanana kadar. Cem, ilkokuldan beri kaynaştırma sistemiyle devlet okulunda okudu. Babası Cezmi Gündoğdu, “Başta öğretmenlerle sıkıntı yaşadık ama sonradan haklı olduğumuzu anladılar. Ve çocuğumuzu...

Devamı…

Sulukule'nin Hip-Hop grubu Tahribad-ı İsyan'a destek olun!

2008 yılında Sulukuleli gençler tarafından kurulan ve ilk albümlerinin hazırlıklarını sürdüren Tahribad-ı İsyan, her cumartesi Sulukule’de hip-hop atölyeleri gerçekleştiriyor ve İstanbul’da çeşitli mekânlarda sahne alıyor. Tahribad-ı İsyan’ın yer aldığı, Harikalar Diyarı (Şubat, 2013) başlıklı video çalışması, 600 yıldır Roman nüfusuna ve kültürüne ev sahipliği yapan Sulukule semtinin 2006 yılında alınan kentsel dönüşüm kararıyla yıkılmasından sonra o semtin çocuklarınca dillendirilen öfkeyi, direnişi ve umudu belgeliyor. Halil Altındere’nin klip ile video sanatı arasında gezinen farklı bir film dilini ilk kez kullandığı çalışması, bir alt kültürün içinde (Roman), başka bir alt kültürün (hip-hop) nasıl yeşerebileceğini ve yaşayabileceğini de gösteriyor. 27 Eylül Cuma...

Devamı…

Haller Durağı: "Türkiye kadar pedagoji bilmez bir toplum görmedim"

Ayşe Akdeniz, Haller Durağı köşesinde bu hafta Prof. Dr. Murat Belge ile ‘Türkiye’nin halleri’ üzerine söyleşti: ” Bir toplum davranışlarından sorumlu olmayan, acaba ceza-i ehliyeti var mı diye soracağımız adamlar yetiştiriyorsa burada hakikaten bir mekanizma, sistem bozukluğu var demektir.” Türkiye’nin entelektüel, sözüne güvenilebilir birkaç isminden biri olan Murat Belge’yle, Haller Durağı’nda konuşmak istememin sebeplerinden biri elbette Taraf gazetesindeki köşesinin adının “Türkiye’nin Halleri” olmasıydı. Neden “Türkiye’nin Halleri?” ve “Nedir bu haller?” diye sormak istedim kendisine ve sohbetimiz sırasında edindiğim izlenim aslında durumun vahim olduğu. Sizin Taraf gazetesindeki köşenizin adı Türkiye’nin Halleri. Nedir bu Türkiye’nin halleri? Türkiye’nin halleri deyince aklımıza neler...

Devamı…

Türkiye'nin en yaşlı down sendromlularından Ölçen hayatını kaybetti

Türkiye’nin en yaşlı Down Sendromlularından Demir Ölçen 60 yaşında hayatını kaybetti. İlerleyen yaşı dolayısıyla birtakım hastalıklara yakalanan ve tedavi gördüğü Bayındır Hastanesinde dün akşamüstü yaşamını yitiren Demir Ölçen, Maltepe Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığında toprağa verildi. Hastalığı nedeniyle Demir Ölçen’in annesi Makbule Ölçen cenazeye katılamazken, babası Ali Nejat Ölçen ve sevenleri Demir’i son yolculuğuna uğurladı. Projenin ilk temsilcisiydi AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Down Sendromunun Türkiye’de tanınmasında öncü isimlerden olan Demir Ölçen, aynı zamanda “Bağımsız Yaşam Projesi”nin ilk temsilcisi olarak uzun yıllar tek başına yaşadı. İlk eğitimini babasının işi dolayısıyla bulunduğu Almanya’da alan Demir Ölçen, ailesiyle Türkiye’ye...

Devamı…

Karanlıktan aydınlığa

Edirne Genç İşadamları Derneği’nin destek verdiği ve Dünyam Zihinsel Engellileri Koruma ve Yetiştirme Derneği tarafından yürütülecek proje hayata geçiriliyor. Edirne Genç İşadamları Derneği ve Dünyam Zihinsel Engellileri Koruma ve Yetiştirme Derneği ortak çalışması sonucu hayata geçirilen “Karanlıktan Aydınlığa” projesi Lalezar Restaurant’ta basına ve kamuoyuna tanıtıldı. Toplantıya Edirne Genç İşadamları Derneği Başkanı Hakan İnci, Dünyam Zihinsel Engellileri Koruma ve Yetiştirme Derneği Başkanı Sedef Durna, Edirne Belediye Başkan Yardımcısı Ertuğrul Tanrıkulu, Dernek üyeleri ve Zihinsel Engelli çocuklarla aileleri katıldı. Edirne Genç İşadamları Derneği’nin destek verdiği ve Dünyam Zihinsel Engellileri Koruma ve Yetiştirme Derneği tarafından yürütülecek “Karanlıktan Aydınlığa” isimli bir proje hayata...

Devamı…

Gökkuşağından bir renk: Birkaç küçük kırık kalp…

Şimdi aylardan Eylül, günlerden okul zamanı… Geçen hafta milyonlarca öğrenci için okullar açıldı… Sanıyorsunuz! Okul yaşında olan tüm çocuklar sabahları erkenden kalktı, heyecanla hazırlandı, çantalarını kapıp okullarına kavuştu… Sanıyorsunuz! Kapılar ardına kadar açılırken sınıflarda, gülümseyerek karşıladı öğretmenler öğrencilerini, sevgiyle sarıldılar, keyifle yeni bilgiler aktarmaya başladılar öğrencilerine… Sanıyorsunuz! O çocuklardan bir ya da bir kaçı, sizin çocuğunuz, yeğeniniz veya en yakın arkadaşınızın çocuğu. Formasını giymiş bir minik, olanca heyecanıyla arkadaşlarıyla teneffüste hangi oyunları oynadıklarını anlatarak başlıyor söze. Cicili bicili çantasını gösteriyor gururla… Ne kadar güzel bir tablo, değil mi? Hayır, değil işte! Siz öyle “sanıyorsunuz” sadece. Çünkü bu yukarıda betimlediğim güzel tablo, bu ülkede yaşamak zorunda olan bütün çocukların hayat gerçeği değil. Olamıyor. Hatta daha vahimi, olmasına izin verilmiyor. Geçen yıl Nazım Özgün’e okul arama maceramızın başlangıcında, sevgili Elif Key’in yazısına attığı başlık noktasında duruyoruz hala, çünkü okullar “öyle çocuklar için açılmıyor…” Bu ülkede, “farklı” olana uygulanan derin ayrımcılık, her okul yılı başlangıcında özel gereksinimli çocukların ve ailelerinin hayatını karartıyor. Ve biz her yıl, okulsuz kalan, vatandaşlık hakkı olan eğitimden mahrum bırakılan bir çocuğumuzun hikayesinde, hep aynı vahşi kısır döngüyü yeni baştan yaşıyoruz. Kırılıyoruz. Acıyan ve sözde merhamet eden gözleri görmek istemiyoruz artık, ayrımcılık bitsin istiyoruz. Bir yandan yasalarla sözde güvence altına alındığı halde uygulamada yokuş aşağı giden devlet mekanizması ile mücadele ediyoruz, sesimizi devlete duyurmaya çalışıyoruz, öte yandan kötü bakışlar ve “istemeyiz” çığlıklarıyla kaplı yüzlerden bunalarak, acımasız yaftalar, kapalı...

Devamı…