Advertisement

Yazar: Uzunçorap

TRT’ye ve Süper Dadı’ya mektup

Sayın TRT Yetkilileri, Pedagoji Derneği olarak size yakında yayına girmiş olan Süper Dadı programı hakkında fikir bildirmek amacıyla yazıyoruz. Dernek olarak çocuğun olduğu, çocuğa dair planlamaların yapıldığı her programı dikkatle inceliyor ve uzman görüşlerini toplayarak programın üreticileri ve yayıncıları ile paylaşıyoruz. TRT’nin TRT Çocuk ve TRT Okul ile çocuklara yönelik attığı olumlu adımları memnuniyetle takip ediyoruz. Süper Dadı projesinin annelere çocuklarını eğitmede yol göstermek niyetiyle hazırlanmış olduğunu biliyoruz. Bizzat psikolog eşliğinde, ailelere çocuklarının sorunlarına doğru yaklaşım sergilemeleri öğretmek amacıyla yola çıkmış bir program olduğunun farkındayız. Şüphesiz ülkemizde çocuğun eğitimine dair atılacak çok adım vardır. Sizlerin atmış olduğu bu adım,...

Devamı…

Sigmund Freud: "Yaratıcı yazar bir çocuğun oyun oynarken yaptığını yapar"

Sigmund Freud zamanının önemli bir bölümünü rüyanın psikolojisini keşfetmeye ayırmıştı, ancak 1908′de fanteziyle yaratıcılığın kesiştiği noktaya odaklanan Freud “Yaratıcı Yazarlık ve Hayal Kurma” isimli bir makale yazdı. Onun teorileri bazı çelişkiler barındırsa da psikolojinin modern anlayışı içinde önemli bir yer tutmaya devam ediyor. Tahmin edileceği gibi Freud önce öznelerinin çocukluklarındaki izlerini araştırarak işe başladı ve yaratıcı yazarlıkta duygusal yatırımın önemini vurguladı: “Çocukluk dönemindeki hayal kurma eyleminin ilk izlerine bakmamız gerekmez mi? Çocuğun en sevdiği ve en dikkatli yaptığı iş oyun oynamaktır. Bizler her çocuğun oyun oynarken yaratıcı bir yazar gibi davrandığını, kendi dünyasını yarattığını, dolayısıyla da kendisini mutlu eden...

Devamı…

8 ayda 36'sı çocuk 715 kişi iş kazasından hayatını kaybetti

İş kazaları, çocuk, kadın erkek demeden can alıyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB), “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi” verilerine dayanarak çıkardığı kaza rakamlar ürkütücü. 2013 yılının ilk sekiz aylık diliminde Ağustos ayı itibariyle en az 715 işçi iş kazasından hayatını kaybetti. Bunlardan 6’sı çocuk. İş kazası bir önceki yıla göre yüzde 8 artış yaptı. Ölümlerde ilk sırayı inşaat sektörü alıyor. Tarım, maden ve enerji sektörleri izliyor. TMMOB “Özellikle inşaat sektöründe, ağırlıklı olarak kaçak çalıştırılan, ucuz işgücü konumundaki göçmen emekçileri zor günlerin beklediğini belirtmek isteriz” diyor. 2012 yılı istatistiklerine göre, 74 bin 871 iş kazası gerçekleşti. Bu...

Devamı…

2013 Eylül ayı kadın cinayetleri gerçekleri

Eylül ayında 18 kadın kardeşimizi daha kaybettik. Haftalardır yeni demokrasi paketi ile Türkiye’de pek çok şeyin değişeceğini iddia eden Başbakan’ın ne demokrasi paketinde kadınların adı vardı, ne de eylül ayı boyunca o kadar kadın ölürken gündeminde. 18 kadın kardeşimiz daha kendi hayatlarına karar vermek istediği için öldürülürken AKP hükümeti kadın düşmanlığına devam etti. Devlet, kadın düşmanlığını büyütmeye devam ediyor Gezi Direnişi ile birlikte devlet şiddetinin meşrulaştırılması ile doğru orantılı olarak, kadına yönelik şiddet de artmaya devam ediyor. Eylül ayında öldürülen kadın kardeşlerimiz öldükten sonra bile işkenceye uğradı. Devlet eliyle yayılan kadın düşmanlığı, aylardır demokratik haklarını kullanmak isteyen kadınlara yönelik...

Devamı…

Belki şehre bir “fil” gelir…

Gümüşsuyu’nda bulunan Atatürk Kitaplığı gerek zengin arşivi, gerekse muhteşem manzarasıyla (bir tarafı güzelim Boğaz’ı, diğer tarafı canım Gezi Parkı’nı görmektedir) İstanbul’un en güzel kütüphanelerinden biridir. Atatürk Kitaplığı’na yolu düşenler, özellikle eski çocuk dergileri açısından oldukça zengin olan arşive, eski harfli-yeni harfli demeden şöyle bir göz atmak isteyebilir, o zenginlikle gözleri kamaşanlar kendilerini “Pardon, kaçta kapanıyordu?” derken bile bulabilirler… Arşivde eline geçen ilk Doğan Kardeş cildinde, dünyanın en güzel hikâyelerinden biriyle karşılaşan benim gibiler “Ben bunun filmini çekeyim de gidip Cannes’da ödül alayım” diyerek rüyalar âlemine dalabilir; araştırmacı-yazar- diş hekimi Yalçın Ergir gibiler ise bu güzel hikâyeyi gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla belgeler toplayıp, masallar yazıp, şarkılar besteleyebilir… İşte ikimizin de peşine düştüğü hikâye Türkiye’nin ilk fili Mohini Birtanem’in hikâyesi… 1950 yılında Doğan Kardeş okurlarının, dönemin Hindistan Başbakanı Pandit Nehru Amca’ya “… Biz Türk çocukları ömrümüzde daha canlı bir fil görmedik. Onun için biz de senden bir fil yavrusu istesek, acaba büyük bir ayıp işlemiş olur muyuz? Eğer ayıpsa, Doğan Kardeş mektubumuzun bu parçasını basmasın…” diyerek mektup yazmasıyla hikâyemiz başlıyor. Çok geçmeden de Hindistan Başbakanı Nehru’nun Türk çocuklarının ricasını memnuniyetle kabul ettiği, beş yaşındaki ve bir ton ağırlığındaki yavru fil Mohini’nin bakıcısı ile Hindistan’dan gemi ile yola çıktığı ve yakında İstanbul’da olacağı Başbakan Adnan Menderes’e gönderilen bir mektupla bildiriliyor… Nihayet yavru filimiz 25 Aralık 1950 tarihinde İstanbul’a ayak basıyor. İstanbul’a gelişi büyük bir coşkuyla karşılanan yavru fil Mohini için resmi törenler...

Devamı…

10 günde 10 maraton

Milli atlet Kemal Özdemir, İstanbul Anadolu Yakası Perşembe Akşamı Bisikletçileri ile birlikte yola çıkıyor. Özdemir, E-5 Karayolu üzerinde bazı okullara ve belediye başkanlıklarına uğrayarak Canavan Hasatlığı konusundaki farkındalığın arttırılması, halkın bilinçlendirilmesi için dernek adına koşacak. 10 Ekim’de Ankara’da Harikalar Diyarı’nda başlayacak olan Maraton Çankaya Belediyesi tesislerinde son bulacak, maratona ise herkes davetli. Basın Bülteni Sarp’ın Umudu Derneği adına 1 Ekim 2013 Salı günü İstanbul Ataşehir’den ilk maraton için start alacak olan Kemal Özdemir, maratonlar dizisini 10 Ekim 2013 Perşembe günü Ankara’da bitirecek. 1-10 Ekim 2013 tarihlerinde gerçekleşecek olan maraton koşularının amacı, genlerinde Canavan hastalığı taşıyan, ancak umut dolu engelli...

Devamı…

Serçe ile 12 yaşındaki çocuğun sıradışı arkadaşlığı

Eski çağlardan beri insanoğlunun en yakın dostları kediler ve köpekler olmuştur. Ama insanlar, yabani hayvanlarla da sevgi dolu dostluklar kurabilir. İşte böyle bir ilişki 12 yaşındaki Rus Vadim Veligurov’un yabani bir serçe ile arkadaş olmasıyla gerçekleşti. Vadim, yaz tatilini anneannesinin Krasnoyarsk bölgesindeki uzak bir Rus kasabası olan Minusinsk’teki evinde geçirirken yavru serçeyi terk edilmiş bir halde buldu ve onu tedavi etti. Vadim ve Vadim’in adını “Adi” koyduğu yabani serçe o günden beri sıkı dost. Serçe, sağlığına kavuştuktan sonra bile Vadim’le yaşamayı ve yiyeceklerini Vadim’le paylaşmayı tercih etti....

Devamı…

Ulus devletin çocukları ve Andımız

Türkiye’de yaşayan tüm çocuklar ilkokul yılları boyunca and içtiler yurtlarını, milletlerini, özlerinden çok sevmeye, varlıklarını Türk varlığına armağan etmeye. 1981’de ilkokula başladım. Çocukken bu sözler öyle doğal, öyle normal gelirdi ki kulağıma. Ulus devlet ikliminin ve darbe sonrasının çocuklarıydık. İzmir’in en güzel semtlerinden birindeki Necatibey İlkokulu’nun bahçesinde, tertemiz bembeyaz kolalı yakalarıyla and içen, hep birbirine benzeyen Türk çocukları. ‘Yurdumuzun her yerinde bizim koşullarımızda yaşayan, bize benzeyen, and içerken bizim gibi göğsü kabaran çocuklar olduğunu sanacak kadar saftık. Çok bilinmez, andı kaleme alan Reşit Galip’tir. Afet İnan bunu anılarında şöyle anlatır: “1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. Reşit Galip,...

Devamı…

Zihinsel engelli gence dayak

Konya’nın Beyşehir İlçesi’nde down sendromlu 29 yaşındaki İsmail E.’nin, daha iyi eğitim görmesi için gönderildiği özel rehabilitasyon merkezinin sahibinin öğretmen olan eşi tarafından tekme tokat dövülüp yerde sürüklenmesi, güvenlik kameralarına yansıdı. Merkezdeki bir öğretmenin suç duyurusunda bulunması üzerine hem İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, hem de Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı.Beyşehir’de faaliyet gösteren Bir İnci Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’nde, 13 Eylül günü meydana geldiği belirtilen olay, aynı merkezde görev yapan zihinsel engelliler öğretmeni Evren Erbaş’ın, savcılığa suç duyurusunda bulunmasıyla ortaya çıktı. Rehabilitasyon merkezinde görev yapan bir öğretmen arkadaşından, burada özel eğitim gören down sendromlu 29 yaşındaki İsmail E.’yi. merkezin sahibi...

Devamı…

Okuldaki beslenme sorunu ve kolaya kaçmanın kapısını açtığı hastalıklar

Okulların açılmasıyla birlikte çocukların beslenme sorunu yeniden gündemimize oturdu. Sakın “bizim okul zaten yemek veriyor, dahası kantin de var” diye düşünmeyin, yeni açılan okulun daha sık hastalanmayla ilişkisi sadece karşılıklı bulaştırma olmayabilir. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız birkaç ciddi durum, okullarda bir beslenme sorunu yaşandığını açık bir şekilde ortaya koydu. Bu okulların her üçü de tanınmış kolejler, bulundukları bölge aslında yiyecek bulmak açısından son derece zengin. Gelin görün ki çocuklar doğal olarak öğlen dışarı bırakılmıyorlar; okulun yemek kalitesi ise yetersiz, çünkü okulların yemek seçimi biraz karışık bir durum. Asgari dengeli beslenmeyi sağlayacak en ucuz bileşim üzerine kuruluyor, böyle olunca menü piliç...

Devamı…