Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Van'ı unutmadık…

Kadıköy Belediyesi Van’daki depremzedeler için yardım kampanyası başlattı. Kampanya Van’daki okulları kapsıyor. 6-12 yaş arasındaki çocukların giyebileceği kullanılmamış bir mont ve bir bot ile siz de kampanyaya destek olabilirsiniz. Yardım için son gün 11 Ekim 2013. Ayrıca kampanyaya #VanİçinBirMontBirBot yazarak da destek olabilirsiniz. İletişim: 444 55...

Devamı…

Aydın Engin: Üşüdüm bile diyememiş bir bebek…

E-postama dün bir e-mektup düştü. Tek cümlelik bir mektup: “Her konuda kalem oynatıyorsun ama kalemin Van’da açlık grevi yapan depremzedelere bir türlü değmiyor.” Bu kadar. Ne süslü bir cümle, ne yardım çağrısı, dayanışma dileği, ne kaba bir suçlama. Apaçık, itirazı mümkün olmayan bir saptama… Gel de utanma… Haberim yoktu diyemem. Vardı. Mazeret filan aramak da yakışıksız olur. Günü birlik siyaset üstüne yazmanın şehvetine kapılırsan olacağı budur. Bu da bana ders olsun… * * * Havalar sonbaharda alışık olmadığımız kadar soğuyuverince henüz yaz alışkanlıkları taşıyan biz “Batı Anadolu” insanları nasıl da zorlandık değil mi? Alelacele gardıroptan kazaklar, kalın fanilalar, çoraplar...

Devamı…

Paulo Freire: Ezilenlerin Pedagojisi

  Brezilyalı Öğretmen Paulo Freire, kült kitabı Ezilenlerin Pedagojisi‘ni sürgünde yazmıştı. İlk baskısı 1968′de Portekiz’de yapıldı. Sonra Türkçe de dahil pek çok dile çevrildi. Freire, tüm hayatı boyunca, 1997′de 76 yaşında kalp krizinden ölünceye kadar dünyanın pek çok ülkesinde çocuklara, gençlere, yetişkinlere, üniversite öğrencilerine, öğretmenlere, akademisyenlere ders verdi. Onlara öğretti, onlardan öğrendi. Basitçe, kapitalist eğitim sisteminin bizleri eğitmediğini ama öğüttüğünü gösterdi. “Başka bir eğitim mümkün” dedi. Freire’nin 1987 yılında Küba’yı ziyareti sırasında Jiribilla dergisine verdiği bir söyleşiden eğitimin politikası üzerine kısa bir bölüm: “…İnsan ne tür bir müfredatla, ne tür bir programla karşı karşıya olduğunu görünce kendi kendine nasıl...

Devamı…

Çarşı köy okullarına koşuyor

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki köy okullarında eğitim gören çocuklar için yardım kampanyası düzenliyor. Kampanyaya siz de kırtasiye malzemesi,oyuncak, ayakkabı,çorap gibi ihtiyaç malzemesi getirerek destek verebilirsiniz. Yardımların kesinlikle kullanılmamış ve yeni olması gerekmektedir. Bu süreçte hiçbir şekilde nakit yardım kabul edilmeyecek ve yapılacak olan yardımlar önce İstanbul’da toplanacak, ardından da bahsi geçen okullara dağıtılacak. Yardımların toplanacağı adres: Örnek Mahallesi, Bestekar Amir Ateş Caddesi, Bişgenler Apartman No:5 dükkan no:2 Ataşehir/İstanbul Organizasyon irtibat numarası: 0535 472 52 67 Kampanyaya ait etkinlik sayfası için...

Devamı…

Ben bir ceviz ağacıyım Gezi Parkı'nda…

Ben bir ceviz ağacıyım Gezi Parkı’nda. Evet, sen bunun farkındasın ama polis değil… Başta söylediğim gibi ben uğruna milyonların sokaklara döküldüğü o ağaçlardan biriyim ve bunu her düşündüğümde üzülüyorum, duygulanıyorum ve seviniyorum yani anlayacağınız gibi garip bir duygu işte. Neyse konuya gelelim. Güzel bir bahar sabahıydı. Kuş cıvıltıları ile uyanmayı bekliyordum; ancak o sabah duyduğum şey, kocaman iş makinelerinin sesiydi. Onların önünde ise onları engelleyen bir adam vardı. Yaşlı ağaçlar onun bir milletvekili olduğunu söylediler. İş makineleri çalışmayı durdurdu. İkinci gün ise bu olayların olduğu yerde yine o milletvekili ve on beş yirmi tane genç vardı. Çadır kurdular ve...

Devamı…

168 milyon çocuk çalışıyor

Dünya çapında 168 milyon çocuk, okula gitmek, yaşıtlarıyla oyun oynamak yerine, madenlerde, fabrikalarda, ev işlerinde ya da tarımda çalışmak zorunda bırakılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayımlanan çocuk işgücü raporunda, 2000 yılından bu yana, çocuk işçi sayısında üçte bir oranında düşüş olmasına karşın, halen 168 milyon çocuğun çalışmayı sürdürdüğü ve bu çocukların yarısından fazlasının, tehlikeli işlerde çalıştığı vurgulandı. Raporda yer alan verilere göre, çocuk işçilerin sayısının en fazla olduğu bölge Asya-Pasifik bölgesi olarak tespit edilirken, çocuk işgücünün oranının en yüksek olduğu bölge ise yüzde 21’le Sahra Altı Afrikası oldu. Yoksul ülkelerde çocuk işgücünün oranının daha yüksek olduğu saptanırken, orta...

Devamı…

Gezi Ada’sı

1- Anlatılanlar Gezi Parkı’na ilk gittiğimde muhtemelen bir buçuk- iki yaşlarındaymışım, annem eylemler sırasında anlatmıştı. Çocukken Taksim tarafındaki parklarda oynarmışım, ben pek hatırlamıyorum gerçi. Gezi Parkı’na sık sık giderdim ama farkında değildim. Parka gittiğimde ismini sorma alışkanlığım yoktur da… 2- Gezi şenlik olmadan Mayıs ayında eylemler başladıktan hemen sonra küçük kardeşim, annem ve babamla birlikte akşam saat dokuz civarında Gezi’ye gittiğimizde, davul, marakas ve daha bir sürü müzik aletinin sesleri kulaklarımızda çınlıyordu. Herkes şarkı söyleyip dans ettiğinden müzik yapılan yere ulaşmamız zaman almıştı. Annem her türden insanın kaynaştığını söyledi. Daha küçük olsam kesin “Kaynayan bir kazan var mı?” diye düşünürdüm. Ama ben ne dediğini anladığımdan hoşuma gitmişti. Tabii ezilme korkusu da vardı… Dört yaşındaki kardeşimle saklambaç oynadık. Yunuslu fıskiyeye saklandım ama kardeşim çukura takılıp düştü ve gözlüğünü kaybetti (mavisi kadar sevmediği yeşil gözlüğünü de bu olaydan birkaç ay sonra takside unuttu). 3- Turuncu saçlı kadın mavi gözlüğü bulurken On beş dakika kadar gözlüğü aradıktan sonra kardeşimin (o herkese merhaba der de) tanıştığı turuncu saçları olan ve yaklaşık 19-20 yaşlarındaki bir kadın kardeşimin gözlüğüyle yanımıza geldi. (Yaklaşık 20-25 kişi gözlüğü arıyordu.) Sonra Yaz’ın (kendisi kardeşim olur) düştüğü yere yeni bir ağaç diktiklerini gördük. Kardeşim tabii hemen ağacı sahiplendi ve birkaç yaprak kopardı! (umarım oradaki abiler görmemiştir.) 4- Gezi şenlik olunca Annemlerin Gezi’ de açtığı kütüphanede işlere yardım ettim, pankart ve tabelalar hazırladım, hatta rafların tozunu bile ben aldım (bir dahakine...

Devamı…

LÖSEV: "Saç ve peruk bağışı kabul etmiyoruz!"

Sosyal medyada çıkan LÖSEV’İN saç bağışı kabul ettiği konusundaki söylentilere LÖSEV’den açıklama geldi: “Saç bağışı hakkında son günlerde sıkça sorular gelmektedir. Gerek psikolojik faktörler gerekse hijyenik sebeplerden dolayı vakfımızın bu yönde bir çalışması bulunmamakta olup önümüzdeki dönem planlarımız arasında da böyle bir proje yoktur. Çocuklarımızın tedavisinde yoğun kemoterapi ilaçları kullanılmakta, bu nedenle bağışıklık sistemleri çok zayıflamaktadır. Bu durum çocuklarımızı enfeksiyona açık bir hale getirmektedir. Bu nedenle çocuklarımızı enfeksiyondan koruyabilmek için olabildiğince steril kalmalarını sağlamaya çalışmaktayız. Anlayışınız için teşekkürlerimizi...

Devamı…

Bebeğini kaybeden birine söylememeniz gerekenler

Kadınların çocuklarını kaybettiği zaman onlara söylemenizi istemediği şeylerin listesi dikkat çekici bir şekilde benzerdir. Kayıp konusunda anneyi sakinleştirmeye çalıştığınızda bu girişiminiz kötü niyetli olmasa bile anne tarafından yanlış anlaşılabilir. Bu liste diğer insanların gebelik kaybını biraz olsun anlamalarına yardımcı olmak için derlenmiştir. Liste, anneler tarafından anneler için oluşturulmuş olmasına karşın bu kaybı yaşayan babalara da aynı şekilde uygulanabilir. * Bebeğini kaybeden bir kadına yardımcı olmaya çalışırken en önemli kural davranış tarzınızla ilgilidir: Karşınızdaki kadına onun hayatıyla, seçimleriyle, çocuğuna dair beklentileriyle ilgili kendi kişisel düşüncenizi söylemeyin. * Sakın “takdir-i ilahi, olacağı varmış, olmuş” gibi laflar etmeyin. Tanrının onun için ne istediğini siz bilemezsiniz. * Sakın “Hayırlısı buymuş, bu çocuğun dünyaya gelmesi belki de senin için hayırlı olmayacaktı.” gibi bir şey söylemeyin. Bebeğin hayırlı olmaması konusu beni çok üzen bir şey. Zavallı bebeğimin bunu kanıtlayabileceği hiçbir şansı olmadı ki. Lütfen bunu vurgulayarak beni sakinleştirmeye çalışmayın. * “Eee, bir tane daha yaparsın.” gibi şeyler söylemeyin. Bu bebek hiçbir zaman kullanılıp atılan bir şey olmadı. Eğer bebeğimi kaybetmem ile gözüme bir çatal saplayıp çıkarmam arasında bir seçim yapmam istenseydi, “Çatal nerede?” diye sorardım. Bu bebek için ölebilirdim, tıpkı sizin de kendi çocuğunuz için ölebileceğiniz gibi. * “Yaşayan çocukların için şükretmelisin.” demeyin. Anneniz korkunç bir enkaz altında kalıp ölseydi ve annenizin yasını tutuyor olsaydınız, babanız yaşıyor diye daha az mı şükredecektiniz? * “Tanrıya şükürler olsun ki bebeği daha sevmeden kaybettin.” demeyin. Oğlumu veya kızımı...

Devamı…

Dalma Maradona: Tanrının Kızı

Küçük bir kızken, şu fanatizm meselesine pek aklım ermezdi. Normal bir hayatımız vardı. Babam bazen okula beni almaya gelirdi. Kız arkadaşlarım sık sık bizim eve oynamaya gelirler ama babamın ne iş yaptığını bile bilmezlerdi. Arada bazı babaların buluşup benim babamı görmeye geldikleri de olurdu ama öyle başka bir dünyadan gelmişler gibi değil. Bir keresinde babamdan beni alışveriş merkezine götürmesini istedim. O böyle bir şeyi duymak bile istemiyordu. Ağlamaya başladım, kapris yaptım, beni götürmek istememesinin kötü bir şey olduğunu düşünüyordum. O kadar ısrar ettim ki, sonunda kabul etti. Alışveriş merkezine girmemizle beraber inanılmaz bir kargaşa başladı. Çığlıklar, koşuşturmalar… İnsanlar çıldırmış...

Devamı…