Küçük bir kızken, şu fanatizm meselesine pek aklım ermezdi. Normal bir hayatımız vardı. Babam bazen okula beni almaya gelirdi. Kız arkadaşlarım sık sık bizim eve oynamaya gelirler ama babamın ne iş yaptığını bile bilmezlerdi.

Arada bazı babaların buluşup benim babamı görmeye geldikleri de olurdu ama öyle başka bir dünyadan gelmişler gibi değil.

Bir keresinde babamdan beni alışveriş merkezine götürmesini istedim. O böyle bir şeyi duymak bile istemiyordu. Ağlamaya başladım, kapris yaptım, beni götürmek istememesinin kötü bir şey olduğunu düşünüyordum.

O kadar ısrar ettim ki, sonunda kabul etti. Alışveriş merkezine girmemizle beraber inanılmaz bir kargaşa başladı. Çığlıklar, koşuşturmalar…

İnsanlar çıldırmış gibiydiler. Benim alışveriş yapmak istediğim bir mağazaya sığındık ama insanlar babamı görmek için vitrinlere üşüştüler.

Neredeyse mağazanın camları içeri girmek isteyen insanların baskısı yüzünden yıkılacaktı!

“Anladın mı neden seni alışverişe getirmek istemediğimi?” dedi babam bana.

O gün, orada anladım onunla yapılamayacak şeyler olduğunu.

(…)

Hayatım boyunca insanların sayısız farklı tepkilerini gördüm: Arabasından inip bir anda ağlamaya başlayan koca koca adamları. Ya da frene basıp şoka giren ve uzun süre hiçbir şey diyemeden babama bakakalanları. Ya da arabayı stop edip sonra heyecandan bir türlü çalıştıramayanları.

Bir keresinde babamla stadyuma gidiyorduk, babam camı indirmişti. Yanımızda baştan sona Boca Juniors çıkartmalarıyla kaplı bir motosiklet belirdi. Motorun direksiyonunda bir adam vardı, arkada karısı ve aralarında oğulları. Çıkartmalar babamın hoşuna gitmişti, onlara korna çaldı. Adam babamın Maradona olduğunu fark edince direksiyonu falan bırakıp bir anda ağlamaya başladı. Neredeyse tüm ailesini öldürecekti! Çıldırmıştı!

(…)

Gittiğim her yerde bana babamla ilgili bir hikaye anlatılır. Herkesin mutlaka onunla bir hikayesi vardır (ya da hikayeler uyduracak kadar yetenekliler, bilmiyorum).

(…)

“Baban İngilizlere o golü atınca babamla ben ayağa fırlayıp birbirimize sarıldık ve ağlamaya başladık. Bu, benim babamla birbirimize sarıldığımızı hatırladığım tek andı ve senin baban sayesinde oldu. Onu hayatım boyunca minnetle hatırlayacağım.”

(…)

Babam maça çıktığında, maç başlamadan önce rakip takımın bütün oyuncuları gelip babamdan maç sonunda formasını kendileriyle değiştirmesini isterdi. Babam hepsine tamam, derdi. Bazen bunu strateji olarak da kullanırdı: Diğer takımın en iyi birkaç oyuncusuna birden özellikle söz verirdi; ikinci yarının sonlarına doğru onları kendi yakınında tutmak için. Böylece takım arkadaşı diğer oyuncuların üzerindeki markajı hafifletirdi.

Adamlar babama yakın olup maç sonunda formasını almak için, tutmaları gereken oyuncuları bırakırlardı, inanabiliyor musun?

(…)

Aklım erdiğinden beri, bana babamla ilgili inanılmaz şeyler anlatıldı. Alıştım artık ama içlerinden en kötüsü şuydu. Fanlarından biri bana şöyle dedi: “Sana dokunabilir miyim? Sen Tanrının bir spermisin!”

****

Arjantin’de efsane futbolcu Diego Armando Maradona’nın kızı Dalma Maradona’nın kitabı yayımlandı: Tanrının Kızı.

Aile albümünden fotoğraflar, çizimler ve Dalma’nın babasıyla ilgili hatıralarından oluşan kitaptan bazı bölümler Arjantin gazetesi Página 12’nin haftasonu eki Radar’da yayımlandı. Siz de o yazıdan kısa bir seçki okudunuz.

Çeviri newalaqasaba‘ya aittir.