Advertisement

Yazar: Uzunçorap

Çocukların “ekran tutkusu” otizmin bir başka boyutu mu?

Cep telefonlarının kullanıma girmesi ve sosyal medya paylaşım alanının bizim çevremizde yaygınlaşması aslında batının çok gerisinden gelmez. Matbaayı kullanmakta hayli tereddütlü davranmış bir kültürün torunlarının cep telefonları, mesajlaşmak, facebook, twitter ya da adını bile bilmediğim uygulamalar açısından bu kadar istekli ve becerikli çıkması, “küreselleşme” gerçeğiyle açıklanamayacak karmaşık bir duruma karşılık geliyor. “İnsanların haberleşme halinde bulunmalarının ne sakıncası var ki, yine pimpirikleşiyorsun” demeyin, bu mecralara akma beceriksizliğinin huysuzluğu olarak da nitelendirmeyin; özellikle gençlerde bir bağımlılık biçimine dönüşen “iletişim dışı ekran kullanma” yöntemleri ciddi bir analizi hak eder görünüyor, işte bunu sizinle de paylaşıyorum. Değerlendirmeye hemen herkesin evinde bulunan, ama artık nesli giderek tükenen “düz” televizyondan başlayalım. Her anne babanın, çocuğu oyalamakta pes ettiklerinde ellerindeki en önemli koz, kuşkusuz uzaktan kumandanın düğmesidir. Alabildiğine çeşitlilik sunan çocuk kanalları bile gerekmez, küçük çocuk için ekranda herhangi bir hareketli görüntünün belirmesi, ekrana sabitlenmesi için yeterlidir. Kalabalık ev buluşmalarında ortaya çıkan “itişen çocuklar sendromu” televizyonun açılmasıyla tamamen bertaraf edilir. Çözümün alternatifleri yine ekranlardır, mesele bilgisayarda bir oyun açılır, ortalık yine süt liman. Tamam tombala oynayacak halleri yok, ama ekran ve çocuk arasındaki bu ilişki ciddi bir sorgulamayı hak eder. Tıp günümüzde neredeyse sadece kimyasal maddelerin bağımlılık yapacağını kabul etmektedir, bunun belki kabul görmüş tek istisnası kumar bağımlılığıdır. Yaşamımıza yakın zamanda giren teknolojilerin de bir şekilde bağımlılık yapabileceği düşüncesi henüz yenidir, çünkü teknolojinin, bilgisayarların ve bunlar için hazırlanmış oyunların yaygın kullanımı da yenidir. “Oyun bağımlılığı” (game...

Devamı…

Her gün 20 bin kız çocuğu doğum yapıyor

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu-UNFPA 2013 Dünya Nüfusunun Durumu raporuna göre, gelişmekte olan ülkelerde her gün 18 yaşın altındaki 20 bin kız çocuğu doğum yapıyor. Rapor, daha uzun süre okula giden kız çocuklarının gebe kalma olasılığının çok daha düşük olduğunu gösteriyor. UNFPA Türkiye temsilcisi Dr. Zahidul Huque, ergen gebeliğinin kız çocuklarının üzerinde ölümcül etkilere yol açtığını belirtirken, eğitimin çocuk yaşta evlilik olasılığını azaltıp çocuk doğurma yaşını geciktirdiğini ifade etti. Erken yaşta gebelik ve doğumun, anne ve çocuk sağlığını olumsuz etkilediğini belirten Dr. Huque “Erken evlilikler ve gebelikler, kadının statüsünün düşük olduğu, kadına karşı ayırımcılığın uygulandığı az gelişmiş ülkelerde yaygın bir...

Devamı…

Julia’nın hikayesi

Bir annenin hikâyesi – Anormal cinsel organla doğmuş bir kız ve ailesinin hikâyesi Daha önce ultrasonda kız olacağını öğrendiğimiz için bebeğimiz doğduktan sonra kız mı, oğlan mı olduğunu sormadık bile. Yani, kız olduğunu varsayarak doktora sormadım. Babam elinde cep telefonuyla geldi ve kız kardeşime küçük kız yeğeninin doğduğunu haber verdik! Hemşire pediatrinin bebeğimizi odanın dışında incelemek istediğini söyledi. Bu bana garip geldi, çünkü hamilelik/doğum kursunda eğer bir sorun yoksa bebeğin hiçbir zaman odanın dışına çıkarılmadığı söylenmişti, fakat nedense bir şeyin ters gittiğini düşünmedim. Kocamdan bebeğimizle birlikte gitmesini istedim. Uzun bir süre gözükmediler. Kocam erken döndü ve bebeğimin nerede olduğunu...

Devamı…

Hodder: "Çatalhöyük’te sınıf ve cinsiyet ayrımı yoktu"

Anadolu’da neolitik çağın (Cilalı Taş Devri) ilk ve en önemli arkeolojik buluntularından biri kabul edilen Çatalhöyük’ü, 1993’ten beri kazı başkanlığı yapan İngiliz arkeolog Ian Hodder’dan, Kaman-Kalehöyük buluntularını da 1985’ten beri kazıları yürüten Dr. Sachihiro Omura’dan dinledik. Her iki kazının da ana sponsoru Boeing’in Türkiye ve Kuzey Afrika Başkanı Bernard. J. Dunn ile birlikte kazı başkanları çalışmalarını anlattı. Hodder: Çatalhöyük’te sınıf ve cinsiyet ayrımı yoktu “Çatalhöyük kazılarından öğrendiklerimiz bize modern toplumla ilginç karşılaştırmalar yapma olanağı sunuyor. Neolitik dönemde yerleşkeler genelde 20-30 haneden oluşurken Çatalhöyük’te 8 bin kişinin yaşadığını biliyoruz. Buna rağmen Çatalhöyük’te merkezi güç olmadan; idari yetkililer ve çeşitli otoriteler...

Devamı…

Şemdinli'deki patlamada bir çocuk öldü

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde meydana gelen patlama sonucu 14 yaşındaki Behzat Özer hayatını kaybetti, 10 yaşındaki Tayfun Can yaralandı. Şemdinli Haber’de yer alan bilgilere göre, olay dün saat 16.30 sıralarında Şemdinli ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Altınsu köyünün İncesu mezrasında yaşandı. Patlamanın nedeni hakkında net bir bilgi bulunmazken, olayın çocukların arazide bulduğu askeri mühimmatla oynamaları sırasında meydana geldiği ileri sürülüyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) verilerine göre 1999-2011 yılları arasında buldukları askeri mühimmatların patlaması sonucu 128 çocuk hayatını kaybetti. Yine TİHV verilerine göre, 2012’de mayın ve askeri mühimmat patlaması sonucu, sekizi çocuk olmak üzere 19 sivil öldü, 85 sivil yaralandı....

Devamı…

Bakın "Bulutların Arasında" dolaşıyor çocuklar…

Gencecik bir adam, çocuğunun yanağına öpücük kondurup çıktı evinden, “akşam” dedi. “Geleceğim!” Aynı saatlerde başka bir genç adamın kalbi -ki varsa eğer- saatli bomba gibi atıyor olmalıydı. “Öldür” demişlerdi. “Sigarayı söndür” der gibi sakindi ses tonları. Saat hayatı son geçtiğinde bir kez bile düşünmedi iki adam. Birinci adam oradaydı; çünkü çocuğuna sunacağı bundan daha güzel, daha onurlu, insana yakışan bir hayat vardı. Biliyordu. İkinci adam, o da oradaydı. “Öldür” demişlerdi. Öldürecekti… Şimdi birinci adam toprak oldu. Yağmur olup yağmak için bulutlara çıktı. Rengarenk çiçekler açıyor bulutlarla bezenmiş göğsünde… Koparamıyor kimse. İkinci adam vahşi bir hayvan kadar olamayıp avını sokak ortasında bırakıp kaçtı. Korku içinde saklanıyor. Kim ne derse desin, aldığı terfiler, sırtını sıvazlayanlar, adaletin öldüğü mahkeme kararları ve boş laflar susturamayacak içinden gelen sesleri. Onun da bir annesi var. Elini öptüğünde birinci adamın annesi gibi kokacak o eller. Çocuğuna sarıldığında iki adamın çocuk sevgisini taşıyacak içinde. Uykular iki adam için. Korkular da! İki adamlık yaşayacak ne varsa! Her şeyin bir anda değişebildiği bir ülkenin insanı o. Bunu biliyor. Bir gün yeniden dirilecek adalet. Ethem’in ve onlarcasının omuzlarında ayağa kalkacak. O zamana kadar korkarak bekle ikinci adam. Korkmak için çok sebebin var nasılsa… Bugün kimse bana adalet, demokrasi falan demesin lütfen. Al kırmızı beyaz bayrağımızı belirli gün ve haftalarda pencerelere camlara asınca, komşunun bayrağı bizimkinden büyük ah ne güzelmiş deyince, sosyal medyada profillerimizi kaplayınca hayat bayram filan olmuyor. Cumhuriyet uğruna...

Devamı…

Lise öğrencilerine yönelik bir atölye: "Hafıza Palas"

SALT Yorumlama, sanatçı Gülsün Karamustafa’nın en kapsamlı sergisi “Vadedilmiş Bir Sergi” süresince, lise öğrencilerine yönelik olarak “Hafıza Palas” atölyeleri düzenliyor. Sanatçı Hera Büyüktaşçıyan tarafından yürütülecek atölyeler, Karamustafa’nın kariyeri boyunca irdelediği öznel, toplumsal ve mekânsal bellek ile göç kavramlarına odaklanıyor. SALT Yorumlama ekibi eşliğindeki sergi turuyla başlayacak olan atölyede, eski Siniossoglou Apartmanı’nın (bugünkü SALT Beyoğlu) mekânsal tarih ve belleği incelenerek farklı hikâye anlatımları oluşturulacak. Atölye süresince öğrenciler, dergi ve kumaş gibi çeşitli objelerin yanı sıra SALT Araştırma ve Osmanlı Bankası Arşivi’nden seçilmiş görsel kaynakların kopyalarıyla kendi defterlerini üretecekler. Son aşamada ise, bu defterlerden arşivsel bir yerleştirme hazırlanacak. Atölye 3 Ocak...

Devamı…

Bebek bekleyen çiftlerle bir fotoğraf projesi: "Bekleyiş"

Rus fotoğrafçı Jana Romanova,  arkadaşları evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya başlayınca hayatındaki ani değişimle başa çıkmak için bir yol aramaya başladı. Çabalarının sonucu ve nihai ürünü olarak da “Bekleyiş” adında bebek bekleyen genç çiftleri fotoğrafladığı bir proje ortaya çıktı. Romanova, projeye ilk olarak bebek bekleyen arkadaşlarını uykudayken çekerek başladı. Daha sonra proje genişledi ve iki yıl içerisinde Romanova’nın projesi 40 çifte ulaştı. Fotoğraflardaki her bir çift hamileliğin farklı bir haftasını yansıtıyordu. Romanova, fotoğraflarını bir merdiven kullanarak haftasonları sabahın ilk saatlerinde herkes uyurken ve kimsenin işe gitme zorunluluğu hissetmediği bir vakitte...

Devamı…