“Çocuklar. Sahip olduğunuz her şeyi isterler, hem de hemen şimdi. Karın kaslarınızı mahvetmeye, seks hayatınızı bitirmeye aldırmazlar. Dün gece dört saat uyumuş olmanızı da hiç ama hiç iplemezler. Çocuklar ve onların ilkel versiyonu bebekler, ev kredinizi, emeklilik tasarruflarınızı ya da göğüslerinizin yirmi santim sarkmış olmasını umursamazlar. İşiniz bırakmanızı ve sadece onlarla ilgilenmenizi isterler… Beş saniyecik bile ilgi isteyen her kişi, fiziksel ihtiyaç ya da hayal, onların doğal düşmanıdır ve bitmek bilmez ağlamalarla sona erdirilmelidir. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bebekler tamamen acizdir…
Hayatta kalabilmek için başkalarına bu kadar muhtaç yaratıkların anne babalarına ya da bakıcılarına biraz minnet duyacağını sanırsınız. Çok yanılırsınız… Hayvanlar aleminin en kötü kalpli çocukları insan bebekleridir…”
Bu tanıma katılmıyor musunuz, hadi o zaman, yallah başka sayfaya! Dergi editörü sizin gibi gerçek dışı, mükemmeliyetçi ebeveynler için tanıtacak bir dolu kitap bulmuştur nasılsa.
Beni bilen bilir. Hani şu, çocuğu küfredince, o küfrü kendi öğrettiği halde anaokulunun müdürüne koşup, “Hep okuldan öğrendi bunları,” diye şikâyet eden anne var ya… Hani şu, “Anne ya, çok hastayım, kız bu gece sizde kalabilir mi,” diye ağlanıp kızı bıraktığı gibi Kadıköy’deki barlara koşan anne var ya…. Hani şu, nasılsa diğerlerinin stoğunda ıslak mendil, dilimlenmiş meyve, yedek kıyafet bol bol vardır diye, dışarıya elini kolunu sallaya sallaya çıkıp sonra da, “Ay, evde unutmuşum, kız kafa bırakmadı ki,” diye hayıflanan anne var ya… Hah, işte o anne benim. Gururla itiraf ederim.
Bendeniz, hastaneden eve kızımla döndükten bir yıl sonra, eşimin gözlerinin içine bakıp, “Bir yıl geçti ve çocuğu öldürmedim,” diye sevinen o annelerdenim işte. Kızım dört yaşına girdi, ancak anneliğimin ilk günlerinden beri, piyasada ne kadar da çok mükemmel annenin dolaştığı hâlâ dikkatimi çeker. Hepsi profesyonel anne olarak doğmuş mübarek; çocuğunu emzirmeyi, banyosunu yaptırmayı, geceleri beş kez çocuğa uyandığı halde sabah işe şık şıkırdak gitmeyi, biraz kaba kaçacak ama, çişini yapmayı bildiği gibi kolaylıkla yapmayı beceren annelerden olamadım. Annelik deyince en iyi, oynarken kendimi kaybetmeyi bilirim. Haaa, bir de eşim eve geldiğinde ortalığı toplasın diye duygu sömürüsü yapmayı.
Neyse ki artık benim gibilere de el veren, akıl veren pek faydalı bir eser var: Çakma Anne – Biz Mükemmel Olmayan Anneler İçin Ebeveynlik Rehberi. Kitabın biz çakma annelere ne vaat ettiğini, kendileri de birer çakma anne olan dört kadın yazarının ağzından anlatmak en doğrusu ve eğlencelisi: “Bu kitabı bebeklerle ve sonradan dönüşecekleri çocuklarla nasıl baş edeceğinizi anlatan bir tür rehber gibi düşünebilirsiniz. Kestirme yollardan bahsediyor, sadece yüzde kırk çabayla nasıl ebeveynlik yapılacağına dair taktikler veriyor. Yarım yamalak bir iş çıkartıp bunu kimseye fark ettirmemenin püf noktalarını sunuyor. Kısacası, bundan sonra, Çakma Anne sayesinde, o bebekler her savaştan galip gelemeyecek.”
Anneliğin kutsallığını ayaklar altına aldığımı düşünebilir, Domingo Yayınevi’nin böyle bir kitabı yayımlamakla ne halt ettiğini sandığını merak edebilirsiniz. O zaman, hiç 0-5 yaş grubuna mensup bir insan evladıyla, mesela yedi saatlik bir araba yolculuğuna çıkmamışsınız demektir. Çocuğunuzu oyalayarak, kocanızla on beş dakika sohbet etmenize izin veren Angry Birds oyununu geliştiren şahıs için, o şahsın bu süreyi bir an önce yarım saate çıkaracak yeni bir oyun geliştirmesi için dua etmemişsiniz demektir. Bir pazar günü daha, sabahın altısında değil de, sekiz buçuğunda yataktan çıkabilmek için on takla atmamışsınız demektir.
Yani siz, çocuğunuzu hafta sonu/hafta içi/ay boyu/yaz boyu/sonsuza dek annenize bırakırken hiçbir şey hissetmemenin, dedesinin bulduğu takma isme geçit vermemenin yollarını öğrenmeye ya da sabahın dördünde koşuya çıkıp, dönüp iki çocuğunu okula ve kendini de işe gitmeye hazırlayan spor delisi bir bekâr anneyle nasıl başa çıkacağınızı, eskiden beraber azıttığımız na-anne bir dostunuzla arkadaş kalabilmenin yolunu bilmeseniz de olur. Bari bırakın biz, çakma annelik ilminin bütün sırlarını bu kitap sayesinde keşfedip vicdan azaplarımızdan arınalım, suyun üzerinde durmanın yollarını öğrenelim. Ama kitabı okurken atacağımız kahkahalar, yumruklarımızı sıkarak haykıracağımız “İşte budur!”lar ve yerimizden fırlayıp yapacağımız zafer dansları yüzünden çevreye vereceğimiz rahatsızlık için de özür dileyecek değiliz.
Ben en çok, “Evet, Bakıcınız Sizi Yargılıyor”, “Pazarda/Markette/ Alışverişte Sinir Krizleri!”, ben, kısa saçlı, Örümcek Adam kostümlü ve sürekli “koçum” ya da “oğlum” diyen kızımın oğlan sanılmasından mustarip olsam da “Uzun Saçlı Oğlunuzu Kız Çocuğu Sandıklarında” ve “Bir Bebek Gördünüz, Aklınızı Kaybettiniz: Yeni bir Çocuk Yapmak da Nereden Çıktı Şimdi?” başlıklı bölümlerden bir başka faydalandım. “Doğurmadan Önce Yapmanız Gereken Son Şey” başlığı altındakileri doğurmadan okumadığım için kafamı taşlara vurdum (kabul, arada çaktırmadan kıza da iki tane patlattım, ne var?).
Çakma bir anne misiniz, hemen şuracıkta anlamak için şu sorulara bir göz atın bence. Çocuk sahibi olmadan önce onlardan nefret ediyor muydunuz? Şimdi (kendinizinki hariç) daha da mı fazla nefret ediyorsunuz? İnsanlar, “Anne olmak çok yorucu” dediğinde, “Benim için öyle değil” diye düşünüyor musunuz? Sırf bir saat daha fazla uyumak için çocuğunuzun mutluluğundan bir parça feda etmeye hazır mısınız? Çocuk doktorunuzun (söylediklerine katılmadığınız için) tavsiyelerine uymadığınız oluyor mu? Çocuğunuzu okula yollamamanız için ateşi en az 38 mi olmalı? 38 derece ateşi varken “okula yollamama tavanını” 39’a çıkarmayı düşündüğünüz oldu mu? Diyelim ki parkta iki tür anne var: “Çocuğuyla Oynayan Anne” ile “Bankta Cep Telefonuyla Mesajlaşan Anne”. Siz ikinci türden misiniz?
İki tür bakıcı arasında tercih yapmak zorunda kalsanız:
a) çocuğunuzla oynayan ama geç gelen
b) çocuğunuzla ilgilenmeyen ama vaktinde gelen b şıkkını mı tercih edersiniz? (a şıkkındaki bakıcının vaktinde gelmesini sağlarım falan demeyin) Anne olmak, kendi annenizin düşündüğünüzden de kötü olduğunu anlamanıza mı yol açtı?
Üç ya da daha fazla soruya evet yanıtı verdiyseniz, tebrikler sıkı bir “Çakma Anne”siniz: Hemen davranın kitabı okumaya, bambaşka bir hayatın kapıları önünüzde açılacak. Hepsine evet yanıtı verdiyseniz, zaten bu işin kitabını yazmışsınız demektir, size soğuk bir bira ısmarlamama izin verin.
Yazı, radikal kitap’ta 12.08.2013 tarihinde yayımlanmıştır.