Her anne adayı şu soruyu cevaplamak zorunda kalır birgün: Emzirmeli mi, emzirmemeli mi? Hazır emzirme haftası çeşitli etkinliklerle geçiştirilirken bu soruyu cevaplaması gereken başkaları da var…

Pek çok anne için cevap basittir: Elbette emzirmek en güzelidir… Uzmanlar, Dünya Sağlık Örgütü, doktorlar anne sütünün en sağlıklı, en ucuz, en çevre dostu, en kolay bebek besini olduğunu söyler.

Emzirmek biyolojik olarak yararlı olmakla kalmaz, anne ile çocuk arasındaki bağları güçlendirerek her ikisini de psikolojik olarak rahatlatır aynı zamanda. Annenin lohusa depresyonundan korunmasını sağlar, bebeğin de annenin de pek çok hastalığa ve rahatsızlığa karşı hem psikolojik hem de bedensel bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca bütün “iyi” anneler bebeklerini emzirirler. Ancak bütün bunlar emziren bir anne olmanın o kadar da kolay olduğu anlamına gelmez. Ayrıca annesütünün bedava olduğu da söylenemez.

Pediadrist Pierre Bitoun’un 1994 yılında yaptığı bir çalışmaya gönderme yapan ve özellikle hükümetlerin emzir(t)me politikası üzerinde neden bu kadar ısrarcı olduklarını sorgulayan Elisabeth Badinter Harper’s Dergisi’nin Mart 2012 tarihli sayısında plastik biberonların göründüğünden daha pahalıya mal olduklarını yazdı. Çünkü hem plastiğin hem de biberonun sterilizasyonunun maliyeti tahmin ettiğimizden fazlaydı. Emzirmenin bir tabu olarak yeniden yerleştirilmeye çalışıldığını söyleyen Badinter, “Bebeği emzirmek suretiyle yapmanız gereken sağlık harcamalarından neredeyse 2000 dolarlık bir tasarrufta bulunuyorsunuz. Çünkü söylendiği kadarıyla doğum kontrolü kullanmak zorunda kalmadığınız gibi, bağışıklık sisteminizi güçlendirdiğiniz için ekstra sağlık harcamaları yapmak zorunda kalmıyorsunuz.”

Emzirmeyi savunanlar, mevzuya çevre nokta-i nazarından da bakmamız gerektiğini söylüyorlar: İnek sütünü bebek için sağlıklı hale getirmek için sterilizasyon yapmak gerekiyor ki bunun da bir bütçesi var. Ayrıca sütleri aldığınız şişeler de çevreye zarar veriyorlar. Emzirmek bu türden kullanımları bertaraf etmenizi sağlıyor.

Temmuz 2012’de New York Times’da yayınlanan başka bir makale ise konunun bir başka tarafına dikkat çekiyor. Çalışan anneler için emzirmek, biberonlu beslenmeden daha yüksek bir maliyete sebep olabiliyor. Gazeteci Alissa Quart, “ABD’li bebeklerin yarısından azı altı ay emzirilebiliyor. Bunun nedeni ise annelerin işlerinden bu kadar uzak kalamamaları. Makaleye göre Amerikalı annelerin yüzde 11’i hamile kalır kalmaz işlerini bırakmak zorunda kalıyor.

Phyllis L.F. Rippeyoung ve Mary C. Noonan da yaptıkları araştırmada (American Sociological Review, Nisan 2012) kısa dönem emzirmenin anneler için “karlı” sayılabileceğini, ancak bebeğini uzun dönem emzirmek isteyen annelerin büyük ekonomik kayıplar yaşadıklarını ve bunun bütün aile ekonomisine yansıdığını söylüyorlar. Dolayısıyla kariyerlerini sürdürmek isteyen kadınlar için emzirmek hiç de “bedava” görünmüyor.

Öte yandan bebeğini emzirmek için işini bırakmayan anneler de toplum tarafından giderek daha çok suçlanıyor ve eleştiriliyor. Eğer kadınları giderek koşulları daha da zorlaşan istihdam piyasasından anneliğe dönmek suretiyle uzaklaştırmak gibi bir niyet yoksa, bu soruna hükümetlerin emzirmenin bedelini kimin ödeyeceği sorusunu akılda tutarak eğilmeleri gerekiyor.

ABD’de bulunan “Hastalık Kontrolü” merkezinin verilerine göre annelerin %75’i çocuklarını doğar doğmaz emzirmeye başlıyor. Fakat bunların sadece %44’ü 6. Aya kadar emzirmeye devam edebiliyor.

Kaynak: Psychology Today