Okul sıkıcı bir şeydir ama öğrenmek zevklidir. Ben canının istediğini öğrenmeye, okuldan da en az zararla kurtulmaya çalışan biri oldum. Tembel bir öğrenciydim ve var olan seçenekler arasında kendimi nereye koyacağımı bilemedim. Bir acele ile okuyup çalışmaya başladıktan sonra dünyadaki diğer gençlerin seçeneklerini ve hayatta aklıma gelmeyen meslekleri görünce hayal kırıklığım katlanmıştı. Elbette iyi görememekte benim de suçum var ama kodlananları, farkında olmadan benimsediğim sistemi daha çok suçluyorum.
Geçen ay bir arkadaşımızın çocuğunun anaokulu sene sonu gösterisine gittik. Şehir, okulun adı filan gereksiz ayrıntılar. Sadece devlet okulu olduğunu belirtmek lazım o da özel okulu yüceltmek için değil elbette, durum belirtmek için.
Önce dedikodular… Gösteriye az sayıda ebeveyn katılmıştı, çoğu anneydi. 18.30’da başladığı için herhalde babalar sonradan katıldılar. Gösteri hazırlayan iki sınıf vardı; biri çalışkan, diğeri tembel öğretmenin sınıfı. Yani, bir sınıf 20.30’da hâlâ sahneye yeni bir şeyler çıkarırken biz tembel öğretmen sınıfındakiler eve dönüyorduk. Onların gösterileri, kostümleri, şarkıları bitmedi ama biz bittik.
Sonra, sınıf annesi denen aktif, hırslı anne ve kızı geleneği devam ediyormuş. Ama çocuk evrim geçirmiş. Bu hırslı annenin her yerde rol alan, sunum yapan kızı, simli süslü edalı 6 yaşındaki kızı bir ara annesine dönüp “Anne baksana dişimde ruj var mı?” dedi! Valla 32 yaşındayım daha benden çıkmadı bu cümle. Çok sinirleniyorum bu küçük kadınlar meselesine ki bu apayrı bir yazı konusu olmalı.
Şimdi ciddi olalım mı? Konu zaten hem ciddi hem de ürkütücü. (Baştaki koreografisi daha önce çalışılmış ve o sırada da sahnenin altında durup kopya veren öğretmen olmasına rağmen her çocuğun kafasına göre dans ettiği ve gülmekten gözlerimizden yaşlar gelen dans gösterisi hariç.)
Eğer o gösteriyi saymazsak hayatımda gördüğüm en milliyetçi, cinsiyetçi, faşist, estetikten ve yaratıcılıktan bihaber gösteri idi. Bunu 6 yaşındaki çocukların yapmış olması ve tüm ebeveynlerin hayatından memnun alkışlaması ise diğer feci tarafıydı.
Neler olduğunu uzun uzun yazmaya gerek var mı? Birkaç gösteride Türklük övüldü de övüldü, bir gösteride küçük askerler vatan için nasıl ölebileceklerini anlattı, başkasında mini konsomatristler gibi giydirilmiş 5 tane kız çocuğu 15 dakika boyunca boktan bir müzikle sahnede catwalk yaptı durdu, bir başkasında sesi sigaradan mahvolmuş ve hayatında hiç dişçiye gitmemiş bir anaokulu öğretmeninin söylediği bitmeyen şarkıyla çocuklar anlamsız bir dans gösterisi yaptı. 1,5 metre yüksekliğindeki sahnenin arkasına bez germek suretiyle fon sağlandığı için çocuklardan biri dans ederken araya düştü. Allahtan sıkıştı da yere düşmedi ve fotoğrafçı kurtardı çocuğu, yoksa o karmaşada kimsenin onu görmesi pek mümkün değildi.
Tüm bunlar aklınıza gelebilecek en kötü müziklerle ve kostümlerle yapıldı. Az biraz şöyle olsa daha mı estetik ya da farklı olur diye düşünülmüş bir an bile yoktu.İnsan nasıl farkına varmaz bu kadar yanlışlığın ve nasıl ses çıkartmaz aklım almıyor. 4+4+4’e ve benzeri şekli mütemadiyen değişen ama içeriğinde en ufak bir olumlu kıpırdanma olmayan sisteme yanarken bir de bu ruhun varlığı bana çok geldi. Yani, ne öğretilenlerin gerçekle ve içinde bulunduğumuz yüzyılla, dünyayla alakası var ne öğretilme şekli doğru ne de başka bir şey. Üstelik bunca senede değişen bir şey olmaması da apayrı bir delirme sebebi.
O sırada o gösteriden memnun olmayan anne baba elbette vardır. Ebeveynlerin bu duruma müdahale etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Sadece kendi kendimize söylenip karşı çıkmak yerine sisteme dahil olup fikir beyan ederek, yapılabilecek iyi fikirleri göstererek, zaman zaman kavga ederek. Bir araya gelip okulu düzeltme hayaliyle, niyetiyle çocuğunu devlet okuluna yazdıran ama sonra düzene karışan ebeveynden bir aşama öteye geçmek lazım. Sadece kendi çocuğumuzun değil hepimizin yararına kolektif çalışmayı öğrenmemiz lazım.
İleride bu gerçeklerle birebir yüzleşmem gerekecek. Ancak kesin olan bir şey var ki enjekte edilen ruhtan sıyrıldım ve olabilecekleri biliyorum. Kork benden hocam!
öncelikle saptamalarınızı çok beğendiğimi belirtmek isterim. sürekli atama bekleyen bir öğretmen olarak meb faciamıza velilerin de artık gerçekçi gözle bakabilmesi inanılmaz hoşuma gidiyor. sanki meb den yalnız ataması yapılmayan öğretmenler şikayetçiydi algılaması bitiyor..
efenim meb yapılandırmacı anlayışa geçti. kısa net olarak bu yaparak yaşayarak öğrenme,yaşam becerisi kazanma ağırlıklıdır. fakat mevzu kalabalık sınıfa gitmez. bizde 50 kişi sınıflar var.. bahsettiğiniz kurumdaki okul öncesi öğretmeni belki de okul öncesi ile ilgisizdir. ücretli öğretmenlikte başı sınıf ve okul öncesi öğrliği çekiyor. çünkü rabet ve önem artırılmış ama öğretmen atamasında kesenin ağzı açılmış değil. önüne geleni okul öncesi ve sınıf öğretmeni yapan meb in ta kendisi..
okul öncesi mühimdir. fakat biliniz ki 4+4+4 ile erken çağda okula başlatılacak olan oyun çağı çocukları okul öncesi muameleri ile ince motor beceriler üzerine eğitimler alacaklar,şarkılar vss ile.. bunu ise sınıf öğretmenleri yapacak onca okul öncesi eğitimi almış kişi varken..
velilere tavsiyem: devlet okulları iyidir,kendini yetiştiren öğretmenler de çoktur elbet. fakat imkan var ise özellere yönelin. en azından işi daha sıkı tutarlar…
eğitim adına hepimize geçmiş olsun..