Amy Winehouse öldükten hemen sonra tanıdık babası Mitch Winehouse’u. Pek çoğumuz, bir “bela çocuk” olarak tanımıştık Amy’yi ve kaçınılmaz olarak onun yaşadığı her şeyde ailesinden izler arıyorduk. Baba bu şüphelerin bir kısmını üzerinde taşıdı ve taşımaya da devam edecek. Ama hiçbir şey onun Amy’nin babası olduğu gerçeğini de değiştirmeyecek… Guardian’dan Alexis Petridis’in yaptığı röportajdan özetleyerek aktarıyor ve Amy’nin babası olmak nasıl bir şeymiş Mitch Winehouse’dan öğreniyoruz…
Amy’nin babası bir taksi şoförüydü. Kızı ünlü olduktan sonra da işini yapmaya çalıştı bir süre. Ancak bu pek de mümkün değildi. Kızının hayatı, onunkinin önüne geçmişti. O dönem bir müddet boyunca bir terapistin desteğine de ihtiyaç duydu. Çünkü hayatı hiç beklemediği bir yönde değişiyordu. Lisansını hâlâ saklıyor ancak mesleğine dönebileceğini de pek düşünmüyor. Ayrıca kendince bir müzik kariyeri de varmış kızını kaybetmeden önce. Amy öldükten sonra kurduğu Amy Winehouse Vakfı’nda geçiriyor zamanının çoğunu ve başkalarının “bela çocuk”larına yardım etmeye çalışıyor.
Amy öldüğünde Mitch New York’taymış, hem de kendi şarkıcılık kariyeriyle ilgili bir şeyler yapmak için. Dönüş yolculuğunu anlatıyor: “Tek kelimeyle korkunçtu. Dehşet vericiydi. Menajerim Trenton ve Amy’nin menajeri Raye benimle birliktelerdi. Çok üzgünlerdi. Bense şoktaydım. Bütün yol boyunca yalnızca bu vakfı kurmayı düşündüm. Yolculuğun sonlarına doğru çıldırmaya başladığımı düşündüm. Aklımı kaybediyordum. Bir şekilde kayboluyordum. Uçaktan indim, onun evine gittim, etrafta yüzlerce insan vardı. Bununla nasıl baş edebileceğimi düşünüyordum sürekli.”
İnsanların Amy’ye olan ilgisinin hayatını kurtardığını söylüyor Mitch: “Kimse bir çocuk kaybetmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmemeli. Babam 43 yaşında öldüğünde, ben 16 yaşımdaydım. Birbirimize çok yakındık. Fakat ebeveyn kaybetmek, çocuk kaybetmeye benzemiyor. Çocuk kaybetmek dehşet ötesi… Sonrasında onun adına insanlara yardım etme fikri, Amy hayatta olsa yapabileceklerini hayata geçirme düşüncesi kendime gelmemi sağladı.”
Amy Winehouse Vakfı, evsiz ve uyuşturucu bağımlısı gençlere yardım etmek için New Horizons adlı yardım kuruluşuna bağışta bulundu. Ayrıca bir de Amy’nin eğitim gördüğü Sylvia Young Tiyatro Okulu’ndaki öğrenciler için burs fonu kurdu. Mitch, “Amy buna bayılırdı. Bebekleri çok seviyordu. Ölmeyi aklından geçirmiyordu belli ki bu yüzden arkada yardım etmek istediği insanlara ait bir liste bırakmadı, onun ne yapmak isteyebileceğini biz tahmin ediyoruz.” Diyor.
Vakıf Amy’den kalan paranın tamamıyla kurulmamış. Mitch, ondan kalan paranın tamamını kendi oğlu, yani Amy’nin kardeşi ve torunları için ayırdığını, dolayısıyla paranın ailenin tasarrufunda olduğunu söylüyor. Vakfın gelir kaynağı ise Mitch’in yazdığı Amy: My Daughter (Amy: Benim Kızım) adlı kitap. Mitch kitapta Amy’nin çocukluk yıllarını atlayarak 2003 yılında yaptığı ilk albüm olan Frank’in başarısını başlangıç olarak alıyor. Albüm sonrasında yaşananlar kitabın temel içeriğini oluşturuyor. Mitch, kitabın kapağında bütün gelirin vakfa bağışlandığı yazıyor olsa da insanların onu Amy’nin ününden yarar sağlamakla eleştirmesinden şikâyetçi. Bu tür eleştirilere cevap vermekten yana değil. Çünkü işi popüler bir polemiğe dönüştürmek istemiyor. Amy’yle aralarının o hayattayken iyi olmadığını söyleyenlere ise kızıyla yaşadıklarını anlatarak karşılık veriyor: “Bazıları müziğe Amy öldükten sonra başladığımı zannediyorlar. Oysa Amy beni bu konuda çok zorluyordu. Onunla birlikte sahnede şarkı söylemeye zorluyordu. Albüm yapmam gerektiğini söyleyen de oydu. Ben kimsenin benim yaptığım müzikle ilgilenmeyeceğini tekrar edip durdum onca zaman. Sonra hastalandı. Bir miktar iyileşmeye başladığında, ilk yaptığı işlerden biri, benim albümüme girecek şarkıları seçmek olmuştu.”
Kitabı ise para için değil, kendini iyi hissetmek için yazdığını anlatıyor Mitch: “Bu kitabı yazmam birkaç ayımı aldı. Sonra baştan okumak çok zordu. Korkunçtu…”Nedenini anlamak zor değil. Kitap, Amy’nin sonunu hazırlayan bağımlılık karşısında ailesinin ne kadar çaresiz olduğunu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Mitch anlatıyor: “Annesi, kardeşi, benim kardeşim ve karım… Hiçbirimizin ne yapabileceğimiz konusunda en ufak bir fikri yoktu. Sadece izliyorduk, elimizden bir şey gelmiyordu. Doktorlar girdi çıktı hayatımıza, kurumlar girdi çıktı. Onlara yalvardık bize yardım etmeleri için. Altı farklı bakış açısıyla tekrar tekrar bu sorunu çözmeye çalıştık. Olmadı.”
Kitabın tek konusu Amy’nin bağımlılık öyküsü değil. Aksine, Mitch Amy’yi gerçek bir insan olarak tanıtıyor okurlarına… “Sahici bir insandı, ne yaptıysa sahici bir insan olarak yaptı. Blake (Fielder-Civil, Amy’nin eski eşi), ona zorla uyuşturucu vermedi. Amy değişmeye çalışıyordu, bunu herkes biliyor. Bir an muhteşem bir çocuk oluyordu, bir sonraki ansa korkunçtu. Pek çok öyküde vardır bu zigzaglar.
Mitch, Amy’den bahsederken sesi ve bakışları değişiyor. Kimi zaman şimdiki zaman kipiyle konuşmaya başlıyor. Mesela diyor ki, “O yaşayan en önemli caz şarkıcısı.” Ne dediğini fark edip özür diliyor, “şarkıcısıydı.”
Vakfın ona bir meşguliyet sağladığını söylüyor. Kızının ardından, onun adına bir şeyler yapmayı tam zamanlı bir iş olarak görüyor. Çaresizce ağlayıp yakınmaktansa bir kitap yazmayı da bu yüzden istemiş:
“Şu anda bütün hayatım bununla ilgili. Başka ne yapabilirim ki? Çocuğunuzun başına bir iş geldiğinde, yapabileceğiniz her şeyi denersiniz. Bütün bunlar sizi tüketir. Arada bir ben de tükendiğimi hissediyorum. Amy dört yıl önce de ölmüş olabilirdi. Bir gün odasında hasta yatarken onu kontrol ettim. Eğer benden önce ona bakan kişiye güvenip bunu yapmasaydım, Amy o gün ölmüş olabilirdi. Ölmedi. Bir şekilde toparlandı ve uyuşturuculardan uzak üç yıl yaşadı. Sonra tam da her şey yolunda giderken öldü.”
Amy’nin tekrar uyuşturucu kullanmaya başlayıp başlamadığı ayrı bir tartışma konusu. Uyuşturucuyu 3 yıl önce bıraktığı ve alkolü de bırakmaya çalıştığı biliniyor. Ama bunu henüz başaramamıştı. Mitch bu mücadeleyi de anlatıyor: “Umutsuzca içiyordu. Neden kaçmaya çalıştığını bilmiyordum. Aslında her şey iyiye gidiyordu, bir şekilde Blake’ten vazgeçmeyi bile başarmıştı. Yeni bir erkek arkadaşı vardı, ailesiyle de tanışmış ve ahbap olmuştu. Altı hafta, aslında 5.5 ağzına içki sürmedi. Son 18 ayı hayatının en iyi dönemiydi.”
Yaptığı her şeyle gurur duymadığını söylüyor Mitch ve aralarında geçen bir olayı aktarıyor: Bir defasında Amy’nin evinde Blake’le karşılaşmış, duvarları yumruklamaya, çığlık çığlığa bağırmaya başlamış. Sonunda gitarı eline alıp onu evden atmış. Amy şaka yollu anlatmış bu hikayeyi arkadaşlarına sonra, “Babam Blake’i kapı dışarı etti” diye. Bir başka seferinde Blake’in ailesinin evine gitmiş ve oğullarını Amy’den uzak tutmaların talep etmiş sert bir dille, aksi halde mahkemeye başvuracağını söylemiş. Hatta Blake’in yaşadığı evden atılması için ev sahibiyle konuşmuş. Sonunda mesele yine büyük bir kavgayla bitmiş. Blake, ailesinden iki kişiyle birlikte Mitch’in evini basmış. Amy korumuş babasını, Blake’in ailesinden. O esnada çekilen fotoğraflar yayınlanmış daha sonra. Mitch, bunların artık hiçbir önemi olmadığını söylüyor.
Bütün bu trajik vakalar yaşanırken, Amy bir yandan çalışmaya ve yükselişini sürdürmeye devam etti. Ancak işi giderek zorlaşıyordu, çünkü alkolün dozu sürekli artıyordu. Derken Kasım 2007’de vermesi gereken bir konser iptal edildi, bir ay sonraki Belgrad konserinde ise söyleyeceklerini unuttu, ekip arkadaşlarının isimlerini ve hatta hangi ülkede olduğunu söyleyemedi sahnede… Bütün bunların çok çalışmaya zorlanmaktan olduğu söylendi. Ancak Mitch durumun hiç de böyle olmadığını anlatıyor: “Aksine. Çalışmayı isteyen Amy’ydi. Çalışarak kendini kurtarabileceğini düşünüyordu. Sürekli prova yapıyordu. Arkadaşları beni arayıp neden bu kadar çalışmasına, bu şekilde sahneye çıkmasına izin verdiğimi soruyorlardı. Ancak doktorlarıyla konuştuktan sonra onlara şunu söylemeye başladım: ‘Sahnede olmak onun için iyi bir şey, odaklanabileceği bir şeyi olmalı, önüne bakmak için bir sebebi olmalı.’ Kararları alan ben değildim oydu, birlikte aldığımız tek karar turnelerin yönüydü, ama turneye çıkmak onun fikri oldu hep.”
Mitch, Amy’nin son gününde, derin bir depresyonda olduğunu söylüyor. Gördüğü son kişiyse güvenlik görevlisiydi. Şarkı söyleyip davul çalıyormuş güvenlik görevlisinin tanıklığına göre. “Eğer depresyondaysanız böyle davranmazsınız” diyor Mitch. Amy ve yeni erkek arkadaşı Reg Traviss, evlilikten söz etmeye başlamışlar yeni yeni. Hatta çocuk yapmayı düşünüyorlarmış. Reg’in üzgün olduğunu, çünkü böyle bir son ummadığını aktarıyor Mitch, bir de hâlâ yakınlıklarının sürdüğünü. “Benim damadım olacaktı” diyor Mitch Reg için, “Amy’nin eşyalarını ne yapacağımızı birlikte düşünürken bulduk kendimizi birden. Sevgi doluydu, muhteşem, çok eğlenceli bir çocuktu. Bu bir trajedi. Şimdi bazen kendimi koca bir çukur kazmışım ve kendimi onun içine hapsetmişim gibi hissediyorum. Bu duygu bir tek vakıfta çalışırken hafifliyor.”