Metin Solmaz: Dersanelerin olmadığı bir hayat neye benzer Türkiye’de?

Ali Koç: Dersanelerin olmadığı bir Türkiye, eğitimin çıktılar üzerinden değil; süreçler üzerinden değerlendirildiği, aldığımız eğitimin değerinin girdiğimiz sınavdaki başarımıza etkisi ile değil; öğrenmekten aldığımız keyif ya da elde ettiğimiz yeni beceriler ile ölçüldüğü bir Türkiye olur sanırım.

Metin Solmaz: Dersaneler “özel okul” olarak devam edebilir mi? Bu kadar yakın şeyler mi, öyle mi olmalı okul ve dersane?

Ali Koç: Dersanelerin açık lise ya da akademik lise olması önerisi eğitimin ya da öğrencinin ihtiyacını çözmek için değil, dersanelerin kapatılmasının yaratacağı ekonomik ve sosyal sorunları ortadan kaldırmak için yapılıyor.

Dersaneler hukuki olarak tabii ki özel okul olarak devam edebilir. Ancak tabelaları dersaneden özel okula çevirmekle sınırlı bir değişim; okul sisteminin tamamen ölmesi ve dersanelerdeki sınav odaklı yaklaşımın eğitimin resmi ideolojisi haline gelmesi anlamına gelir. Öğrencilerin öğleye kadar ya da hafta içinde okullarında yaşadıkları kısmen başarı baskısından uzak öğrenme hayatının da ortadan kaldırılmasına yol açar.

Metin Solmaz: Dersane öğretmenlerinin ucuz iş gücü olduğu söylenir hep. Okul olunca değişir mi bu?

Ali Koç: Önceki sorunuzun yanıtı ile aynı aslında bu sorunun yanıtı, öğretmeni kaynak olarak değil excel tablosunun giderler bölümünde maliyet olarak gören yaklaşımı özel okulculuğa taşırsanız; çift bordro ile çalıştırma, öğretmeni haftalık 40 saatlik ders yükleri ile çalıştırma vb. uygulamaları daha yaygın hale getirirsiniz.

Dersane dünyası her yıl yıkılıp yeniden kurulan bir dünyadır. Bütün öğretmenleri ile başka dersanelere geçmek, her yıl yeniden kadro kurmak, yeniden öğrenci bulmak gibi alışkanlıkların planlamalarını uzun süreli yapmak zorunda olan okul sisteminin tamamına yayılması sistemin yalnızca dersanelerle ve çok az sayıda özel okul ile sınırlı bir sorununu bütün sisteme yaymak anlamına gelir.

Önümüzdeki yıllarda cevabı geleceğimizi belirleyecek olan soru şudur: Dersaneler mi özel okula dönüşecek özel okullar mı dersaneye dönüşecek.

Metin Solmaz: Seçime rağmen risk alarak kapatılıyor olmasının hakikaten cemaatle bir ilgisi var mı sizce?

Ali Koç: Meselenin sadece dersane olmadığı bütün Türkiye’nin yıllar sonra yaşadığı ilk mutabakat aslında. Cemaat ve AK Parti’nin geçmişten bugüne birbirlerine karşı bir katlanma ilişkisi yaşadığı da sanırım herkesin bildiği bir sır durumunda.

AK Parti’nin çekirdek kadrosu kendileri ya da çocukları üzerinden yaşadıkları İmam Hatip travmasını ne yazık ki atlatamadı ve eğitim politikalarını oluştururken kendisine yakın, dünyayı bilen yakından tanıdığımız çok değerli eğitimcilere dahi kulağı sağır bir politika izledi.

İktidarların kendilerini gerçekleştirdikleri en önemli alan her zaman eğitimdir ve cemaat eğitim alanında başarı sağlamış bir örgütlenme olarak AK Parti’ye bu alanda başarısızlığını sürekli hissettiriyor. Bu tamamen kişisel bir iddiadır ama AK Parti artık kendisine çok yakın ama çok uzak bir grup olarak gördüğü cemaate Demokles’in kılıcından sıkıldım artık mesajı veriyor.

Metin Solmaz: “Dersanelerinizi okul yapın” demek cemaati okul sahibi yapmak demek olmayacak mı?

Ali Koç: Cemaat, Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde ve hatta büyük ilçelerinin çoğunda zaten okul sahibi. Bu nedenle Cemaat’e “dersanelerinizi okul yapın” demek ikinci okulu açamayacaklarına göre “dersanelerinizi kapatın” demek aslında. Bunu bağımsız kamuoyu fark etmeyebilir. Ama Cemaat çok net olarak farkında. Dersaneler Cemaat’e okulları ile ulaşamadığı başka bir kitle ile buluşma şansı veriyor.

Metin Solmaz: Cemaat’in dersanede bulup da okulda bulamadığı nedir?

Ali Koç: Okul açılamayacak küçük yerleşimlerde dahi açılma şansı vermesi yanında yaşam biçimi olarak cemaate uzak insanlar çocuğunu 8 yıl cemaat okuluna göndermeyebilir. Ama 1 yıl sadece sınava hazırlık hizmeti alabilir. Bu da cemaate kendisine uzak kitleye temas şansı sağlıyor.

Metin Solmaz: Bugün, hemen ne yapılmalı? Ne yapılabilir?

Ali Koç: Siyasetçilerimize eğitimin bir bölümünde yaşanan sorundan yola çıkarak bu sorunu çözme adına bütün eğitim sistemini etkileyen kararlar alma huyundan vazgeçmelerini sağlayacak bir terapi programı etkili olabilir.

Bu yapılamayacaksa örneğin 2 yıl bütün enerjimizi okullar arasındaki kalite farkının ortadan kaldırılmasına ayırabiliriz. Bunu başarırsak dersane kaldırılsın mı kaldırılmasın mı tartışması komik bir gündem olur.