Dicle Üniversitesi öğretim görevlilerinden Mehmet Hazar, Anadolu’da çocukluk ve ebeveynliğe ilişkin sözcüklerin derlemesini yapmış. Biz de onun derlediği sözcükler arasından bir seçim yapıyor ve çocukluğun ve ana-babalığın dilsel köklerinde bir gezintiye çıkıyoruz… Hemen söyleyelim, elbette daha okunaklı olsun diye sadeleştiriyoruz tanımları. Hazar’ın kullandığı kaynaklarla birlikte sözlükçenin tamamına şuradan ulaşabilirsiniz.

A
abaga: Torununun torunu, uzak torunlar
abla: Bir kimsenin kendinden büyük olan kız kardeşi. 2. Büyük kız kardeş gibi saygı ve sevgi gösterilen kız veya kadın.
açı: açı karındaş ‘ağabeyin oğlu’, açı sıyın ‘ağabeyin kızı’
afacan: Zeki ve yaramaz (erkek) çocuk, ele avuca sığmayan çocuk.
aga-ini: Erkek kardeşler.
agu: Hala oğlu
ağabiye: Hala kızı
ağiçem: Abla. 2. Bayan.
ah: Erkek kardeş.
ahfat: Oğullar, torunlar ahtığ: Torun.
aka-uka: Ağabey ve küçük kardeş, kardeşler.
akl-i baliğ: Ergin kimsenin hali, özünü bilmek ‘büluğ çağına gelmek’
alpagu: Cesur savaşçı, yiğit savaşçı
ana kuzusu: 1. Pek küçük kuçak çocuğu. 2. Sıkıntıya, güç işlere alışmamış, nazlı büyütülmüş çocuk veya genç.
apalak: Tombul, gürbüz, iri, (bebek ve küçük çocuk).
atalas: Yaşça küçük kuzen.
ati: Erkek torun.
aya: Torunu olamamış, genş anne.
ayal: Çocuk, oğul.
azimet: Delikanlı
azrabılġan: Üvey oğul

B
bacı Kız kardeş., bk. siñil. baga: Küçük
bağır: Kardeş
bala: Çocuk, körpe yavru
balak: Manda yavrusu
balapan: Yavru
baldız: Erkeğe göre karısının kız kardeşi
baliğ: Büluğa eren, reşid.
bayram çocuğu: Bayram dolayısıyla süslenmiş, donatılmış, sevinçli çocuk.
batın: Kuşak, göbek
bebek: Emzirme dönemindeki küçük çocuk. bebiş: Çocuk dilinde bebek
beççe: İnsan veya hayvan yavrusu
beççe-i nev: Yeni doğmuş çocuk
beçe-bāz: Çocukla oynayan
beçedān: Rahim, dölyatağı’ beçe-dār: Havrusu olan, hamile
beçe-gān: Yavrular
besleme: Evlat edinilmiş kız çocuğu
beşik: Dost, akraba, sevgili
bıdık: Kısa ve tıknaz
bızdık: Çocuk, yeni yetme
birader: Erkek kardeş
bir doğanın kızı: Kız yeğen
bisküvi çocuğu: Şehirde yetişmiş, kibar çocuk
bit: Argoda küçük çocuk
bitirim: Yaman, zeki, çok beğenilen, iş bitirici delikanlılara, kızlara ve çocuklara denir.
bitmiyesice: Halk ağzında küçük kız çocuklarını severken kullanılan bir sevgi sözcüğü.
bolokcot: Kız tarafının torununun torunu.
bota: Oğul
bozbala: Delikanlı, yiğit.
boz ökpe bala: Genç çocuk.
bozlak: 1. Genç, yiğit, delikanlı. 2. Devenin tüyleri döküldükten 3. Ayı balığı (fok) yavrusu. (Koç 2003: 68).
bozo: Arhavi, Rize ağızlarında Kız., Güney-doğu ağızlarında Sarışın erkek çocuk.
bovak: Küçük kardeş.
böci: Küçük çocuk.
böle: Kuzen ve kuzin.
buvın: Göbek, nesil.
bücürük: Halk ağzında ufak tefek çocuk anlamında kullanılan bir sevgi sözü.
büdük: Çelimsiz, çocuk.

C
cahil: Deneyimsiz, genç, toy (delikanlı veya kız).
cadaloz: Halk ağzında Yaramaz kız çocuğu.  ceka: Kuzen
cenin: Dölüt, karındaki çocuk.
cılasun: Gürbüz delikanlı.
cigi: Küçük kardeş
cillop: Parlak, pırıl pırıl. Yakışıklı gençlere bu şekilde hitap edilir.  cimcime: Küçük ve sevimli çocuk.
civan: Genç
comba: İki ile dört yaş arasında erkek manda; yiğit güçlü kuvvetli çocuk.
cuortu: Kardeş
çağa: Kuş yavrusu, çocuk, bebek, evlat. çakal: İçanadolu ağızlarında ‘iş bilmeyen, acemi, toy’ anlamında kullanılır.
çalı kuşu: Yerinde duramayan kız çocuğu için kullanılan bir sözcük.
çavluk: Erkek torun
çırak: Zanaat öğrenmek için ustanın yanında çalışan çocuk.
çıtır: Argoda Evlenilecek kız, erdemli kız, taze.
çiçe: Teyze, abla
çinü: Kız yeğen
çi’irzi: Erkek yeğen.
çocuk: 1. Küçük yaştaki oğlan veya kız, 2. Soy bakımından evlat, 3. Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak, 4. Genç erkek, 5. Büyükler arasında daha az yaşlı olan kişi, 6. Büyüklere yakışmayacak biçimde düşüncesizce davranan kimse, 7. Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kimse. çoni: Argoda erkek çocuk. çorsak: Argoda erkek çocuk.
çupa: Yetişmiş genç kız, Rize ve çevresinde çalıdan daha küçük çubuk.  dadaş: Erkek kardeş.
danadöğen: Muğla, Fethiye ağızlarında haylaz delikanlı, genç erkek.delikanlı: Kanı coşkun olma mecaz anlamından hareketle çocukluk çağından çıkmış genç erkeklere hitap şekli.
delişmen: Zıpır.
devşek: Uşak devşek,  Çoluk çocuk.
doğan: Kardeş.
doğma: Oğul, oğlan, kendi olma, öz. dolanan: Ebeveynin kuzenlerinin oğulu
döl: Nesil, zürriyet.
dunma: Erkek ve kız kardeşler
dünkü çocuk: Deneyimsiz, toy, acemi kimse.
dügane: İki kız kardeş veya arkadaş, ikiz.

E
ebna: Oğul ece: Güzel kadın, kraliçe
eke: Abla, görümce, baldız
emikdaş: Süt kardeş
enik: Köpek yavrusu
ençi: Mirasçı
er: Erkek çocuk
ergen: Döl verebilecek duruma gelmiş olan, bekar…
erke: Çocuk, tıfıl.
eşek sıpası: Sevgi belirtisi olarak kullanılan bir söz. eşek oğlu eşek: Konuşma dilinde erkek çocuları severken eşşoleşek şeklinde kullanılan bir ifade.
eşilik kız oğul: Hanım olmaya lâyık kız evlât.
evin böceği: Erkek çocuk için kullanılan bir ifadedir.
evin çiçeği: Çocuk veya bebek, kız çocuğu.
evin meyvesi: Çocuk veya bebek.
evin neşesi: Çocuk veya bebek.
evin ocağı: Çocuk.
evkızı: Ev işleriyle uğraşan ve bu işi iyi başaran, evliliğe hazır olan genç kız.
evlat: Çocuklar, çocuk anlamında da kullanılır, bu yüzden evlatlar şekli de halk arasında konuşma dilinde kullanılır.
evlatlık: Küçük yaştan beri  eve alınıp yetiştirilen kimse.
elin çocuğu: Yabancının çocuğu, başkalarının çocuğu.
elkızı: Gelin, kadın, eş.
elleş: Komşusuna zarar veren çocuk.
etfal: Çocuklar.
etfal hastahanesi: ‘çocuk hastahanesi’.

F
ferik: Halk ağzında piliç veya gevrek elma çeşidi için kullanılır., 1. Genç, taze körpe. 2. Yaşını göstermeyen, olduğundan genç görünen kimse.
ferzent: oğul, çocuk.
fıdıl: ‘küçük çocuk’, toy, genç.
fırlama: Çocuk, özellikle çok hareketli, akıllı, cingöz çocuk, anasının gözü.
fidan: yeni yetişen ağaç, mecazen genç kız.
filiz: yeni sürmüş körpe ve küçük dal veya yaprak, sürgün.
genç: Genş, çocuk, her hayvanın küçüğü.
göbek: Kuşak, nesil, batın.
göbek: 1. bir soyun bilinen en büyüğü. 2. Yedi cet.
göbel: Halk ağzında kimsesiz, başıboş çocuk.
gugey: Kadına göre kız kardeşin oğlu.
güvey: 1. Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen ad. 2. Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre kızın kocası, damat.

H
hafit: Erkek torun., çokluk şekli ahfad.
haylaz: Hoşa gitmeyen davranışlarda bulunan çocuk.
hayta: Osmanlıların ilk döneminde eyalet askerlerinin uç boylarında görevli sınıflardan biri, mecazen serseri (genç), kabadayı, serseri.
hede: Büyük kız kardeş.
here: 1. Küçük kardeş, 2. Sincap.
hohanza: Delikanlı.

I-İ-J
ımırkay bala: yeni doğmuş çocuk, bebe.
iki doğan: kuzen, kuzin.
ikiz: aynı gün bir doğumda arka arkaya doğan kardeşler., nadir de olsa sayılarına göre, üçüz, dördüz dahi denilebilir. ilk gençlik: ergenlik çağı; deneyimsizlik, toyluk.
ilk göz ağrısı: ilk doğan çocuk, anne babanın nezdinde ayrı bir yeri olan ilk evlat, çocuk sevgisini ebeynine tattıran bebeklere büyüse de anne babası tarafından çocuk gibi davranılır.
ini: küçük kardeş.
izbasar: çırak, halef, takipçi.
jön: 1. Genç. 2. Önemli rollerde oynayan genç oyuncu.

K
kabaç: Çocukluğundan beri ince yapılı büyüyen erkek.
kabadayı: Genç, evlenmemiş erkek. bk. bahadır, dadaş, delikanlı, efe, kabadayı, kazak, yiğit,  pehlivan.
kaďa: küçük kardeş.
kadaş: erkek kardeş.
kalıtçı: ölenin kalan malına kanunen hakkı olan, vâris, mirasçı.
kalfa: 1. Aşaması çırakla usta arasında bulunan zanaatçı. 2. Ustalıktan yetişme mimar yardımcısı. 3. Saraylarda ve büyük konaklarda halayıkların başında bulunan kadın. 4. İlk okullarda hoca yardımcısı. 5. Çocukları evlerinden alarak okula, okuldan evlerine götüren kimse.
kanoy: en küçük erkek kardeş. karağım: gözbebeğim. kardeş: şaşça küçük olan çocuk.
kariyen kızardaş: ebeveyn kuzenlerinin oğlu.
kavluk: torununun oğlunun çocuğu
kazandibi: aynı zamanda bir muhallebi çeşidi, konuşma dilinde son doğan çocuk, bk. güz nebisi.
kekey: kardeş.
keleş: 1. Yiğit, cesur, bahadır. 2. Pek yakışıklı, pek güzel.: Karac’oğlan eder okuyam yazam / Keleş değilim ki kervanlar bozam.
kenje: en sonuncu küçük çocuk (Hazar 2005: 54).
keregi: kız evlat  kereta: günlük dilde ayakkabı çekeceği anlamına gelir. Küçüklere sevgi ile söylenen bir sitem sözü.
kerime: kız evlat
kerkenez: Küçüklere gülümsenerek söylenen bir sevgi söçü
kırkın: genç kız, cariye
kız: dişi çocuk
kızan: erkek çocuk
kızbozbala: kızlar, delikanlılar, gençler
koltu: gelin
kopil: yeni yetme, yeni ergen, eskiden gayrimüslim gençler için kullanılırdı. koşşı: genç yardımcı
koşundaş: asker arkadaşı
köpün: çocuk, oğul
körpe: çocuk
kötükçe: torununun torunu
kuka: erkek kardeş
kunçuy: prenses
kurdaş: erkek yeğen
kustı: küçük kardeş
kuş cücüğü: kuş yavrusu
kuşak: yaklaşık yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, nesil, batın, jenerasyon.
kuzen: teyze, dayı, hala veya amcanın erkek çocuğu, erkek yeğen.  kuzin: teyze, dayı, hala veya amcanın kız çocuğu, kız yeğen.
kuzu: okşamalık, yalvarma, dikkat çekme anlamlarını taşıyan bir ünlem., daha çok (kız) çocuklar için kuzum şeklinde kullanılır.
küçük: çocuklara seslenirken kullanılan bir ünlem., Küçük Sevgili (çocuk romanı) -K. Tuğcu.
küçük bey: 1. Evin küçük erkek çocuğu. 2. Çıt kırıldım, şımarık genç.
küçük hanım:  Evin kızı veya genç gelini.
küçüklü büyüklü: Küçüğü de büyüğü de birlikte.
küreken: damat

L-M-N
lala: erkek kardeş, ağabey
levent: 1. Osmanlı donanmasında ve kıyılarındagörev yapan asker sınıfı 2. sıfat uzun, 3. sıfat, mecazi anlamı boylu boslu, yakışıklı (kimse, genç).
mahdum: oğul, evlât.
manık: kedi yavrusu anlamındaki bu kelime halk ağzında çocukları severken seni manık şeklinde kullanılr.
mektep çocuğu: öğrenci, toy.
meri: 1. dişi keklik, 2. genç kız
mirasçı: ölenin kalan malına kanunen hakkı olan.
muhallebi çocuğu: Nazlı büyütülmüş çocuk.
muzır:  her şeyi bozan, karıştırarn çocuk. naaday: kukla, bebek.
nebire: torun
nebise: kız torun
nesil: soy
nesep: soy, baba soyu.
netirge: torununun çocuğu.
nevale: torun.
neveste: gelin.
nevreside: yeni olgunlaşmaya başlamış, genç, tâze.
nimkâr: çırak. nokta: çocuk, küçük çocuk, ufaklık.
nur topu: sağlıklı, çok güzel ve temiz (çocuk, bebek).

O-Ö
oçhuh: oğul. oğlan: erkek çocuk.
oğlangu: çocuk gibi muamele edilen, nazik, şımarık
oğo: Çocuk, evlât (Vasiliev 1995: 55, 84), (Li 1999: 198).
oğul: çocuk.
oğulcuk:1.Oğul sözünün sevgi bildiren küçültme ve okşama biçimi. 2. Döllenmiş yumurtacığın gelişmeğe başladığı andan dölüt olmasına kadar geçen süredeki adı, rüşeym, embriyo. 3. Bitki tohumlarında bir kökçük ile bir filizcikten oluşan ana bölüm.   oğulduruk: döl yatağı, sülale, oğul ve torun gibi kimseler
oğulluk: evlatlık
oğuş: erkek çocuk
otrulmuş kız: evlenme çağı geçmiş kız
ögük: sevgili, anne
öğrenci: talebe, şakirt.
ölke: soy, kabile.
öksüz: Annesi olmayan çocuk
öndirşin: genç
öre: kız arkadaş
ören: sülale, akraba
örimtal: çocuk, genç
öz: Aynı anne ve babadan olma. öz çocuk, öz evlat, öz kardeş, öz kız, öz oğul, bk. doğan, kendi.

P-R
paşa: uslu çocuklar için kullanılır.
pedo:  Çocuk.
pédiatrie: Çocuk hastalıkları ile ilgili hekimlik dalı.
pehlivan: boylu poslu, güçlü kimse.
piç: anası ile babası arasında evlilik bağı olmadan dünyaya gelen çocuk.
pidze: hala, kız yeğen
piliç: genç, güzel, alımlı kız.
prematüre:  Vaktinden önce erken doğmuş bebek. prens: Hükümdar ailesinden olan genç erkeklere verilen unvan. prenses: Hükümdar ailesinden olan kadın ve kızlara verilen unvan.
pur: Oğul.
püser: Oğul, erkek çocuk.
reşit: Ergin. rüşeym: Oğulcuk.

S-Ş
sabi: henüz memeden kesilmemiş erkek çocuk; üç yaşını tamamlmayan erkek çocuk
saçı bitmedik yetim: doğalı çok olmamış yetim.
safinaz: çizgi film kahramanından hareketle saf ve ince, nazik kızlar için halk arasında kullanılan bir söz.
sallah: evlenmemiş bekâr.
samrak: genç.
seme: sersem, şakın, halk ağzında daha çok genç erkekler için kullanılır, seme tavuk ahmak kimse
serçe: üçük kız, küçük oğlan çocuk. (Aktunç 2002: 256). serseri: belli bir işi ve yeri olmayan başıboş kimse, avare.
sıbt: torun.
sıçırık: velet
sıgar: küçüklük, ufaklık.  sırgalcı: gelin.
sidikli hallaç: altını sürekli ıslatan küçük çocuk, daha çok kız çocukları için kullanılır.
singil: küçük kız kardeş, bacı
sirke saçlı: eskiden bakımsızlıktan dolayı küçük kız çocuklarının saçına bit düşerdi, bundan dolayı  kız çocuklarına hitap edrken bir sevgi ifadesi olarak kullanılır.
so: erkek yeğen.
songu: sonraki kadının oğlu, baba için üvey oğul.
sunnen: torunun oğlu
sunzi: erkek torun
surus: küçük erkek kardeş
sübyan: çocuklar
sülün: boylu boslu, yürüyüş genç, güzel kız.
sünnet çocuğu: sünnet olmaya hazır çocuk. süt çocuğu: sütten kesilmemiş çocuk. süt kız: bir kadının kendi çocuğu değilken emzirdiği ve kocasıyla evlat olarak benimsediği kız çocuk.
süt kuzusu: bebek
şabi: şakirt, öğrenci.
şakirt: öğrenci, çırak.
şebab: gençlik
şebek: çirkin, arsız
şehzade: hükümdar oğlu, prens
şopar: çingene çocuğu.
şovşak: çocuk
şöpşek: torununun torunu
şümşük: yaramaz çocuk

T
talebe: öğrenci
tekin: eski Türklerde bir babanın taşınmaz mallarının mirasçısı olan en küçük oğlu.
tertip: asker arkadaşı
terütaze: çok taze, körpe
tıfıl: küçük çocuk
tımık: yenidoğan bebek
timsal: yakışıklı erkek genç
tohum: soy, sop, döl, nesil, sülale.
tombalak: tıknaz ve topluca çocuk.
toraman: iri yapılı genç.
torun: çocuğun çocuğu
tosuncuk: olağandan iri doğmuş bebek. toy: beceriksiz, çaylak. tüvenşer: torununun çocuğu.

U-Ü
uka: küçük erkek kardeş
urı ogıl: erkek evlat
ufaklık: küçük çocuk. unık: torun, kız torun.
urdus: torunlar.
urluk: tohum, soy-sop.
urpak: göbek, evlat, nesil. uruk: soy, nesil.
uşak: çocuk
uya: kız kardeş
üç doğan: yaşça büyük oğul
ürinli: çocuk, tohum.
üvey: yasaca akraba sayılan ancak aralarında kan bağı bulunmayan.

V-Y-Z
varis: kendisine miras düşen, mirasçı
velet: çocuk, erkek evlat. yad oğul: evlatlık, üvey oğul.
yaramaz: haşarı çocuk
yavru: yeni doğmuş hayvan veya insan
yavşak: erkek çocuk
yeğen: birine göre kardeş, amca, hala, dayı ve teyzenin çocuğu. yeni doğan: yeni doğmuş bebek
yeni yetme: ergen.
yerçin: üvey kız
yetim: babası ölmüş çocuk.
yetkin: gerekli olgunluğa erişmiş kimse.
yetmen: evlat, çoluk çocuk.
yezne: enişte, damat
yinak: büyük kuzenin oğlu
yımıl: küçük kız kardeş
yumurcak: yaramaz küçük çocuk.
yuvluk: torununun torunu. yük: rahimdeki çocuk, cenin.
zamane çocuğu: çok bilmiş, akıllı çocuk
zeybek: bahadır, delikanlı, kabadayı, kazak.
zıpkın: çevik delikanlı
zıpır: şımarık ve delice tavırlı, hareketlerinde ölçüsüz, delişmen.
zorık: piliç, çocuk.