Advertisement

Yazar: Kerem Sanatel

Çocukluğunda sinemadan olumsuz etkilenmiş bir yetişkinin itirafları…

Yasal uyarılarda görüyoruz, bazı filmlerin başında çocukları korumak için “olumsuz örnek teşkil edebilecek davranışlar” yazıyor. Bu ibareyi her gördüğümde kendi çocukluğumu gözümün önüne getirmeye çalışıyorum. Sahi, hangi olumsuz davranışımı çocukken izlediğim bir filmden kaptım acaba? Ne de olsa her film karşısında araba farı görmüş tavşan gibi kalakalırdım ve hiç kimsecikler kalkıp da “oğlum sen ne seyrediyorsun?” demezdi. Ebeveynlerimin ilgisiz olduklarından değil. Filmlerin zararlı olabileceğine ihtimal vermediklerinden. Düşünüyorum düşünüyorum ama bulamıyorum, derken, yaşım tutmadığı halde izleme gafletinde bulunduğum bazı filmlerden aslında gayet olumsuz etkilendiğimi fark ettim. Mesela, on iki yaşlarındayken izlediğim Christopher Lee filmi Scars of Dracula’dan. Gurbetçi komşumuzun benden...

Devamı…

Efsane Beşli

Korkuyla mücadele sadece dehşet filmlerinin ilgi alanında değildir. Korku evrensel bir temadır ve bundan aile filmleri de bolca nasiplenir. Geçen aylardaki vizyon trafiğini, şu komik korku animasyonlarını anımsıyorsunuz. Yeni yılın ilk animasyon filmi olan Efsane Beşli de bu genel çizgiden ayrılmıyor, ancak aynı zamanda bir Noel dönemi filmi olması itibarıyla tutumu bütünüyle farklı. Daha berrak bir ifadeyle, son birkaç ayda izlediğimiz diğer animasyonlardaki korkuyla yüzleşme hikâyelerinin tam karşı kutbunda yer alıyor; çünkü korkunun panzehiri olarak özgüveni ve mantığı değil, inancı ve hurafeyi karşısına yerleştiriyor. “İster inan ister inanma” bizim çocukluğumuzun düsturuydu. Doğaüstüyle haşır neşir olmak, ondan korkmamak ve eğlenmek...

Devamı…

Skylanders: Dahice bir icat mı, ticari kurnazlık mı?

Forbes yazarı Erik Kain “Skylanders piyasaya çıktığında sekiz yaşında olsaydım, kendimi cennette zannederdim,” diye yazmıştı. Video oyunları piyasasının en prestijli dergilerinden biri olan Edge’de, sektörün önde gelen bazı isimleri Skylanders için ‘oyunların geleceğine yön verebilecek çığır açıcı bir buluş’ gibi çarpıcı açıklamalarda bulundukça onu görmezden gelmek zorlaşıyordu. Çocukların radarından hiç kaçmamıştı elbette. 2011 yılında piyasaya sürülen Skylanders, asıl patlamasını bu yıl gerçekleştirdi. Oyunun geliştirici ve yayıncı şirketi Activision, yıl sonu itibarıyla 500 milyon dolarlık bir satış rakamına ulaşmayı beklediğini açıkladı. Yalnız altını çizmek gerek, verilen satış rakamlarından 30 milyonu sırf Skylanders oyuncaklarını kapsıyor. “Başlangıç Paketi” adıyla satılan sete elinizi...

Devamı…

Detoks etkisi yaratan 10 film – III

Sağlıklı filmleri hayatınızdan eksik etmeyin. Ratatuy / Ratatouille Küçük bir tavsiye: Öyküsü hakkında hiçbir şey bilmeyenlere filmin hikayesini “lüks bir restoranda yemek yapan bir kır faresiyle ilgili” şeklinde özetleyin. Özellikle küçüklerin yüz ifadeleri ve ‘ıyyy’larla ‘öğğğ’lerin eşlik ettiği tepkileri görmeye değer. İronik yanı, filmin proje aşamasındayken de yapımcılardan benzer tepkiyi almış olması. Kulağa iğrenç gelse de filmde tiksindirici hiçbir şey yok, aksine bir hayli iştah açıcı. Yemek yemenin mideyi doldurmaktan ibaret olmadığını anımsatan kaç tane animasyon geliyor aklınıza? Lezzet peşinde koşmanın ve iyi yemek pişirmenin başlı başına bir hayat felsefesi olabileceğini söylemekten gocunmayan? Ya da, galiba en önemlisi, yemek...

Devamı…

Detoks etkisi yaratan 10 film – II

Geçen hafta listenin ilk üç filmiyle başlamıştık, devam ediyoruz. Annem Bir Dinozor’un ardından ailece yine detoksa ihtiyaç duymuş olabilirsiniz. Bu haftaki listede yer alan üç film, özellikle enerji içeceğiyle yıkanmış gibi duran hiperaktif animasyonların akabinde bünyeye daha da iyi geliyor. Önemli not: Yazıda bahsi geçen filmlerin içeriği 10 yaşından küçük çocuklar için uygun olmayabilir. Balinanın Sırtında / Whale Rider Sinemada nadiren karşımıza çıkan Māorileri erkek egemen ve şiddete meyilli bir toplum olarak anımsıyor olabilirsiniz. Bu kez onların hiç gün ışığına çıkmamış bir karakteristiğini öğreniyoruz: Balinalar karaya vurduğunda ağlayan bir ulus olduklarını… Bir edebiyat uyarlaması olan filmin en etkileyici yanı,...

Devamı…

Detoks etkisi yaratan 10 film – I

Çocuğunuz abur cuburu biraz fazla kaçırdığında, bir süre meyve ve sebze ağırlıklı bir beslenmeyle dengeyi tutturmaya çalışırsınız. Peki sinemada abur cubura maruz kaldıklarında ne yapıyorsunuz? Salonda yedikleri patlamış mısırları ve şekerlemeleri kastetmiyorum. Onlara rekabetçiliği, başarı zorunluluğunu, tüketim zevkini, üstün güç merakını pompalayan; ileride mutlu olabilmeleri için uymaları gereken kesin kuralları belirleyen, bir bakıma özgür düşünme becerilerini kısıtlayan ve lunapark eğlencesi düzeyine indirgenmiş filmlerden bahsediyorum. Burada bir cadı avcılığına soyunacak değilim, o filmlerden çok var. Hatta öyleleri var ki, bazılarını çocuk yaştayken görmediğime şükrediyorum, herhalde mutsuzluk ve çaresizlik duygusundan perişan olurdum. Neyse ki çoğunluğun arasından sıyrılan çok iyi filmler de...

Devamı…

Hollywood, çocukları niye korkutmak ister?

Hatırı sayılır bir kesim tarafından hâlâ ‘çocuk filmi’ kategorisinde anılan animasyon filmlerinin son haftalarda art arda karşımıza çıkan üç örneği, vizyon sırasıyla, ParaNorman, Frankenweenie ve Otel Transilvanya, korku sineması öğelerini eğlenceli bir üslupla kullanıyor. Endişeli ebeveynler için alarm sinyalleri çalmalı mı? Bu furya neyin habercisi? Paniğe gerek yok, çünkü kurmaca korkuların dünyası, grafik şiddet öğeleri içermediği müddetçe aslında çok eğlencelidir. Çocuklar da bunu neredeyse içgüdüsel olarak iyi bilirler. Korku, büyümenin bir parçası ve şartı olarak meydan okunması ve aşılması gereken en önemli engellerden biridir. Mülayim korku olarak adlandırabileceğimiz öğelerle donatılmış aile filmleri ise, bu meydan okumayı kolaylaştıran en güvenli...

Devamı…