Advertisement

Yazar: Arda Ünaltay (11)

Hayattan bir gün

Bugün günlerden pazartesi. Biraz sonra okulda olacağım. Annem kahvaltımı yedirdi. Şimdi üstümü giydiriyor. 10 yaşında bir çocuk olmamla birlikte bu size biraz garip kaçabilir. Apartmanımızda asansör olmadığı için annem beni aşağı kadar taşıyor ve tekerlekli sandalyeme oturtuyor. Yanlış duymadınız. Annem beni siteden çıkarınca karşı kaldırıma geçiriyor ve karşı sokağa kadar benimle geliyor. O sokaklardan geçerken insanların bana attığı o korkunç bakışlar, her gün okula giderken tüm neşemi içimden söküp atıyor. Ama okulda daha fazlası olacak. Altı yaşındaki bir çocuğun bana ne olduğu hakkında annesine sorular sorması beni iyice sarsıyor. Herkes sanki ben bir ucubeymişim gibi bakıyor, hayat bir sirk...

Devamı…

Buz tüneli

Sene 2016. O gün İstanbul çevresini bir kar fırtınası çevirmişti. Tüm Trakya’yı kontrolü altına alan yoğun kar yağışı en çok İstanbul’u etkiliyordu. Okulların kapanması bir yana, olağanüstü halden toplantılar yapılmış, bazı kırsal alanlarda bulunan köylerde tahliye kararı yerliyi öfkeyle dolduruyordu. Yollar tıkanmıştı. Asıl sorun, kar yağışına rağmen daha Mayıs ayının ortalarında olmalarıydı! Meteorologlar, iklimbilimciler ve dahası şaşkınlıktan yerlerde yuvarlanıyordu. Bu, acaba küresel ısınmanın beklenmedik bir etkisi miydi, yoksa çok daha başka bir şey mi? Şehirdeki kaos havası büyürken bazıları bunun kıyamet günü olduğunu, dünyanın sonu olacağını düşünüyordu. Kötümser bilim insanları olağanüstü teoriler ortaya atınca psikolojik gerilim ve kurtarma ekipleri üzerindeki...

Devamı…

Bir damla

Vücut içerisinde ilk günümdü. Kırmızı kemik iliğinin içindeydim. Kendimi pek yorgun hissediyordum. Etrafımdaki herkes bir telaş içindeydi. Onlardan biri bana çarptığı an ben de olduğum yerden fırladım ve kılcal damarların vakum etkisine kapıldım. Sünger dokuda düzensiz delikler olduğundan yolumu çok sık sık kaybediyordum. Sağ olsun çok nazik bir akyuvar bana yardımcı oldu. Kemik zarını geçtikten sonra ana damarlardan birine bağlandım. Yol oldukça uzundu. Herkes, ben de dahil olmak üzere rengi solmuş gibiydi, yorgundu ve yavaş akıyordu. Sonra damarlardan birinde inşaat çalışması olduğu için başka bir şeride saptık. Çocuk düşüp kendini yaraladığı için akyuvarlar yaranın üstünde kabuk oluşturmuştu. Ortam bir...

Devamı…

Benim yetim kardeşim

Her gün sabah erkenden kalkardık, babam madende çalışmaya gitmeden önce kardeşimle ona “hoşçakal” derdik, el sallardık. Kardeşim benden iki yaş küçüktü, yedi yaşındaydı. Ah, adımı söylemeyi unuttum, ben Mahmut. Bu da küçük kardeşim, Ahmet. Onun giysilerini giymesine, yemeğini yemesine, okula hazırlanmasına hep yardım ediyorum. Yemeğinde, banyosunda, eğlencesinde… Her şeyini ben yapmak zorundayım. Babam bize bakamıyor, en azından bu işte zorlanıyor. Dünyanın en iyi, hoşgörülü babalarından biri olsa da gelir durumumuz kısıtlı olduğu için hep kömür madenindeki zorlu ve tehlikeli işinde az maaş aldığı için fazla mesai yapmak zorunda. Bazen babamın varlığından şüphe duyacak kadar az görüyorum onu. Annemiz ben...

Devamı…

Uzunçorap'a e-posta ile abone ol

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.