Yeni mi fark etmeye başladım, yoksa hep böyle miydi? Muhtemelen böyleydi, ben görmemiştim. Bugünlerde birçok arkadaşım anne ya da baba oldu, o yüzden dikkatimi çekti. Ne zaman etrafta bebekli bir anne görsem, tanıdık kadınlar neredeyse çığlık çığlığa bağırmaya başlıyor bebeğe karşı: “Yerim seni! Yerim seni!”
Hadi ordan, kimse bir bebeği yemek istemez. Delilik olmaz mıydı bu?
Bir kere, bebeğin etrafını çevreleyen kadınlar onu bir yandan sever, bir yandan incelerken parmaklarını görürler. Bebekse aslında hiç kimseyi görmemektedir. Yatağında bir dışkı makinesi olarak yaşayıp durur. O annesini emerken, ebeveynler şimdiden üniversite harçlarını hesap etmeye başlamıştır. Bütün bunlar erişkin çılgınlıklarıdır. Aslında “yerim seni, yerim seni” diye bağırıp duran kadınların da gördükleri azbuçuk şekillenmiş birkaç kilo ağırlığında sevimlilikten başka bir şey değildir.
“Çok tatlı ama di miiii?” ile başlanır. Hemen ardından “şu güzelliğe baksanıza” gelir. Üçüncü aşamada ise “Şu minik kurbağaya bak” denir.
Sonrası biraz daha karışık: “Senin o yanaklarını sıkmak, ısırmak istiyorum” der bir kadın, hemen yanındaki “Şu küçük adama da bakın” diye sayıklamaktadır.
Böyle böyle giderken bir anda bir ses yükselir, “Aman Allah’ım yerim ben bunu!”
Bunu duyan annenin korkuyla yerinden fırlaması gerekir, çocuğun hayatı tehlikededir, ama böyle bir şey olmayacaktır elbette. Çünkü duyulan sanki dünyanın en güzel iltifatıdır. “Teşekkür ederim” der anne, “Bazen ben de yemek istiyorum, ama kocamın gözleri önünde yapamam!”
Yemin ederim o konuşmalar bana böyle geliyor.
Hemen ardından kadınlar bebeği kucaklarına alırlar, bebek yanlışlıkla elini kadının dudaklarına götürür, kadın sesler yemek yer gibi sesler çıkartır. Ürkütücü bir sahne. Yalancıktan ısırır gibi yapar. Gözlerimi kapatırım ben de, nasıl izleyebilirim ki bunu? Bazen aynı şey ayaklara da yapılır…
Yani bebeğe bir tabak yemekmiş gibi davranılır, bu esnada herkes gülmektedir, erkekler hariç. Ama olmaz, bebek yemekle ilgili şaka yapılmaz. Erkekler yapmazlar yani.
“Hey, Tom, senin oğlan çok şeker, çok da hızlı büyüyor. Onu yesem kızar mısın?” diye bir şey duyarsa bir adam, küfrü yapıştırır. Karşısındaki “Sahiden yemek istemedim” diye açıklamak zorunda kalacaktır durumu. “Senin bir bebeğin kaça malolduğu konusunda bir fikrin var mı? Ne kadar az uyuyorum biliyor musun? Hayatım mahvoldu. Ve sen bebeğimi yemek istiyorsun!”
“Sakin ol! Yalnızca ne kadar sevimli olduğunu ifade etmek istemiştim.”
“O bebeği birisi yiyecekse, o kesinlikle ben olacağım.”
Çocuklu arkadaşlarla yan yana geldiğimizde, karımı ve kadın arkadaşlarımı izliyorum. Özellikle yenidoğanlarla birlikteyken çok tuhaf görünüyorlar. Bu yüzden kadınların bebekleri neden “yerim seni!” diye sevdikleri konusunda bir sürü teorim var.
Meseleye bir de başka tarafından bakalım. Bir erişkin ve bir bebek yan yana müthiş bir stand up ekibi oluşturabilirler. The Hangover filmi buna çok iyi bir örnektir. Bebekler mizahın Allah’ını yapar. Hem güler, hem güldürürler. Bu yüzden, onları yemek istemek komiktir. Yetişkin biri nedense bebek gördüğünde aptalca şeyler yapmaya başlayabilir, bu da herkesi güldürür. Bu yüzden her anne-baba biraz komedyendir.
Ayrıca bebekler bir tür yemeğe de benzerler. Belki de kadınların bilinçaltlarında bebek yemekle ilgili bir kod vardır. Bebekleri lezzetli birer kuzu ya da balkabağı gibi görüyor olabilirler. Sütle besleniyorlar. Anneleri sürekli onları şişmanlatmaya çalışıyor. Altı aylık bebeği bir öğünde yiyebilecek kadınlar da tanıyorum, elbette sevgisinden…
Fakat geliştirdiğim en iyi teori şu: Sevimli bir bebek gören bir çok kadın o bebeği kendi karnında hayal etmekten kendini alamıyor. Bebeği yemekten söz ederek hamileliğe bir tür sembolik göndermede bulunuyor. Bunun kulağa ne kadar üzücü geldiğini tahmin edebiliyorum. Çünkü aslında çocuk böyle yapılmıyor.
Her neyse, bunca teori geliştirdikten sonra nihayet akledip karıma sordum kadınların bebekleri neden böyle sevdiklerini. “Bilmiyorum, ama bazen ben de yemek istiyorum” diye cevap verdi.
Bu yakında bir bebeğimiz daha olacağı anlamına geliyor. Acaba hangi yolla yapacağız onu? Umarım daha önce yaptığımız yolla olur!
Konuyla alakalı olarak bir de Meltem Gürle’nin şu yazısını tavsiye ederim. Meraklısına…
http://meltemgurle.blogspot.com/2010/01/yerim-seni.html