Karneler yalnızca çocuklar için değildir. Yalnızca ebeveynler yargılamazlar çocuklarını. Çocuklar da ebeveynlerini yargılar ve onlara kendilerince puanlar verirler. Her zaman, her derste başarılı olunacak diye bir şey söz konusu değil. Hem başarı o kadar tuhaf bir kelime olarak anılmaya başlandı ki, zamanla hayatımızdaki etkinliğini kaybedeceğe benziyor. Gene de bir çocuğun annesini yargılarken genelde nelere baktığını anlatmış Leon F. Seltzer. Psychologytoday.com’daki yazısını özetliyoruz…

Zaman ve özen: Ebeveynlerin öncelikleri çocuklarıdır diye biliriz. Çocuklar da bunu böylece bilmek isterler.

Empati ve anlayış: Çocuğun duygularını ne kadar anlıyor? Yoksa çocuk ebeveynlerine kendisini ifade etmekte zorlanıyor mu?

Onay mekanizmaları: Her çocuk anne-babasının onayına ihtiyaç duyar. Ancak bu onay ona gerçekten onaylamayı gerektiren bir durum olduğunda mı veriliyor, yoksa her durumda onaylandığını mı düşünüyor? Her durumda onaylandığını düşünen bir çocuğun gözünde, bu mekanizmanın bir onlamı olur mu?

Güven: Ebeveynin çocuğa duyduğu güven, çocuğun hem kendisine hem de ebeveynine duyduğu güvenin garantisi gibidir. Ona yapabileceği işler verip, bir şeylerin üstesinden gelmenin tadını çıkarmasını sağlamak karşılıklı güven ilişkisinin filizleneceği en bereketli alandır.

Cesaretlendirmek: Hayat çocuklar için karmakarışık bir şey. Ona cesaret vermek ise bir ebeveynin çocuğuna verebileceği en büyük hediye.

Tanınma ve teşekkür: Bir çocuk iyi bir şey yaptığında farkına varılmalı, gerektiğinde ondan özür dilenmeli ve elbette yeri geldiğinde ona teşekkür edilmeli. Böylece davranışlarının anne ve babasında bir karşılığı olduğunu fark edecektir.

Saygı: Anne ve babalar çocuklarını elbette severler. Ama saygı da duymalılar. Çocuğun kendilerinin bir uzantısı olmadığını, onlardan ayrı bir kişiliğe sahip olduğunu fark etmek, onu daha az değil, bilakis daha çok sevmenin işaretidir.

Dokunmak ve kucaklamak: Yalnızca çocukların değil, erişkinlerin de en büyük ihtiyaçlarından biri. İstendiğini, sevildiğini hissetmenin daha kestirme bir yolu yok.

Rehberlik ve yönlendirme: Ebeveyn kendi rüyaları, hayalleri doğrultusunda baskı yapmaktansa, ilgileri ve taleplerini göz önünde bulundurarak kendisini geliştirme noktasında çocuğa rehberlik eder.

Özgürlük: Fiziksel, zihinsel ve duygusal özgürlük birbirini tamamlar. Her çocuk kendi yaşam alanına sahip olmalı. Anne ve babalar sonsuza kadar yaşamayacaklarına göre, çocuklarına dünyada onlarsız da olabilecekleri bir irade alanı bırakmalı.