Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan sosyal çalışma görevlisi tanımı değiştirildi ama değişikliğin gerekçesi de kendisi de bir dizi yanlış içeriyor.

Temmuz ayında çocuk adaletini ve sosyal çalışmacılık mesleğini ilgilendiren çok önemli bir yasa değişikliği yapıldı.

Çocuk Koruma Kanunu’nda yer alan sosyal çalışma görevlisi tanımı, AKP Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya ve arkadaşları tarafından verilen ve bireysel emeklilik ile ilgili kanunun görüşülmesi sırasında gündeme alınan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” teklifi ile değiştirildi.

13 maddelik bu teklifin herhangi bir teması yok; bankacılık, istatistik, çocuk koruma gibi değişik ve ilgisiz alanlarda kanun değişiklikleri önerilmiş. Milletvekillerinin yetkisi çerçevesinde elbet ama etik mi, tartışmak gerekir. Yasama yetkisi böyle kullanılabilecek bir yetki midir, tartışmak gerekir.

Bu tartışma ihtiyacına dikkat çekip, bu yöntemle yasa düzenlemesi yapmanın sakıncalarına da örnek oluşturacak olan Çocuk Koruma Kanunu değişikliği üzerinde duralım.

Kanunun madde gerekçesi şöyle: “633 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, sosyal yardım ve hizmetlere ilişkin görevleri yerine getirmektedir. Gerek 2022 sayılı, gerekse, 3294, 5395 ve 6284 sayılı kanunlarla devlete yüklenen görevler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. Kapsam ve içerik olarak artan sosyal hizmet ve yardımlarla ilgili görevler sosyal çalışma görevlileri tarafından yerine getirilmektedir. ‘Sosyal çalışma görevlisi’ tanımının kapsamı genişletilmesi suretiyle sosyolog, çocuk gelişimci ve öğretmen sıfatına haiz kişilerin bu kapsama alınması, sosyal çalışmaya ilişkin görevlerin mevzuata uygun olarak yerine getirilmesine önemli bir katkı sağlayacaktır.”

Bu kadar çok yanlış içeren bir kanun maddesi gerekçesi daha yazılmış mıdır, bilinmez (bu da incelenmeli). Ancak bu yanlışları yapan milletvekilleri midir, yoksa onları hatalı yönlendiren danışmanlar mı, bunu bulabilmek gerekir.

En son cümledeki yanlış, bütün paragrafın en önemli yanlışı. Bu cümle sosyal çalışmacı olmayan kişilerin sosyal çalışma görevlisi olarak istihdam edilmesi suretiyle “sosyal çalışmaya ilişkin görevlerin mevzuata uygun olarak yerine getirilmesine” önemli bir katkı sağlanmış olacağını söylemektedir.

Nasıl olup da “sosyal çalışmacı” olmayan kişiler istihdam ederek “sosyal çalışmaya” ilişkin görevlerin, “mevzuata uygun” yerine getirilmesini sağlayabiliriz? Bu cümleyi kuran kişi, ya sosyal çalışmayı herkesin yapabildiği bir iş zannetmekte ya da mevzuata uygunluğu yeterli kişi istihdamından ibaret saymakta, mevzuatın nicelik kadar nitelik de aradığını bilmemektedir.

Çocuk mahkemelerinde sosyal hizmet alanı içerisinde özel bir uzmanlık olan “sosyal inceleme” işinde uzmanlaşmış kişilere ihtiyaç varken, hiç bu alanda eğitim almamış kişilerin istihdamı ile sadece sosyal çalışmacılık mesleği değil, aynı zamanda çocuk adalet sistemi de büyük bir zarar görmüş olacaktır.

Yaygın algı

“Gerek 2022 sayılı, gerekse, 3294, 5395 ve 6284 sayılı kanunlarla devlete yüklenen görevler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir” cümlesindeki yanlış ise küçük bir hata gibi görünmekte; oysa bakış açısı bakımından özellikle sosyal hizmet camiasının bugüne kadar yıkmaya çalıştığı bir algıyı pekiştirdiği için, aslında önemli bir hatalı bakış açısını ortaya sermektedir.

Sözü geçen kanunlardaki görevler Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı (ASPB) tarafından “da” yerine getirilmektedir. Kendi teşkilat mevzuatı haricindeki yasalar, ASPB dışında birçok bakanlığa da görev vermektedir; ancak yaygın olan “çocuk koruma sosyal hizmetlerin işidir” biçimindeki algı nedeniyle yeterli rol ve sorumluluk paylaşımının olmaması sosyal hizmet camiasının haklı yakınmasına konu olmaktadır.

Bakanlıklar mı karıştı?

Üçüncü büyük hata ise, ASPB ve bu bakanlık personelinin görev ve sorumluluğu ile çocuk mahkemeleri ve orada çalışan personelin görev ve sorumluluk alanlarının fena halde birbirine karıştırıldığını ortaya koyuyor.

Metnin doğru tek önermesi, ASPB’nin artan sorumluluğu ve personel ihtiyacı. Pekiyi, o zaman neden Adalet Bakanlığı’nın personeli ile ilgili bir düzenleme yapılıyor?

Gerekçede ASPB’nin artan sorumluluğu anlatıldıktan sonra “kapsam ve içerik olarak artan sosyal hizmet ve yardımlarla ilgili görevler sosyal çalışma görevlileri tarafından yerine getirilmektedir” denmektedir ki, tamamen yanlıştır. Çünkü “sosyal çalışma görevlileri” Adalet Bakanlığı bünyesinde istihdam edilirler ve ASPB’nin görev alanındaki sosyal hizmet ve yardımlar ile ilgili çalışma yapmazlar.

Dolayısıyla çocuk mahkemelerinde sosyal çalışma görevlisi kadrosunda öğretmen veya aile ve tüketici bilimleri mezunu istihdam etmenin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na doğrudan hiçbir katkısı yoktur.

Mahkemeler sadece kendi nezlerinde sosyal çalışma görevlisi olmaması durumunda ASPB’de görevli sosyal hizmet uzmanlarını sosyal inceleme için görevlendirebildiğinden, yeterli istihdam olursa bakanlık personelinin bu görevlendirmelerden kurtulacağı söylenebilir ki, o durumda gerekçenin bunu açıklaması gerekir.

Sonuç olarak, milletvekilleri ASPB’nin personel ihtiyacını fark etmiş; bu olumlu bir gelişme. Ama bu ihtiyacı çözmek için Adalet Bakanlığı’na personel almaya kalkışmış, üstelik onu da o bakanlığın ihtiyacı olmayan kişilerin istihdamına kapı aralayarak yapmış.

Bu düzenleme sonucunda ASPB personel ihtiyacını karşılayamayacak, Adalet Bakanlığı da ihtiyaç duyduğu uzmanlığa sahip olamayacak.

Sosyal hizmet bilinmiyor

Bu örnek de gösteriyor ki, elimizdeki formül şu ise sonuç korkutucu olabiliyor:  “iyi niyet + alandaki teknik bilgiye hakim olmadan düzenleme yapma + yasama yetkisini kullanırken danışmayı sağlayacak katılım olanaklarını ortadan kaldıran torba yasa yapma tekniği = aranan çözüm”. ASPB’nin personel olanağını arttırma amacıyla yola çıkmışken; kendinizi Adalet Bakanlığı’nı işine yaramayacak ve daha da kötüsü hem kalitenin düşmesine hem de itirazlar nedeniyle yargılamanın uzamasına neden olacak kişileri istihdam etmek zorunda bırakmış halde bulabiliyorsunuz.

Ancak bu düzenleme sadece yasa yapma yetkisi bakımından sorunlu bir uygulamaya dikkat çekmiyor, aynı zamanda sosyal hizmet alanının hiç tanınmadığına, sosyal çalışma mesleğinin hiç bilinmediğine işaret ediyor.

Bu işaret, hem sosyal hizmet alanı çalışanlarına, hem de sosyal hizmet uzmanlarının savunuculuk rolünü vazgeçilmez gören insan hakları alanı çalışanlarına yönelik bir görev çağrısı olarak anlaşılmalıdır.

Bürge AKBULUT – Seda AKÇO
İstanbul – BİA Haber Merkezi