Sırf Deniz oğlum mis havasını solusun ve soluyalım diye, sırf pırıl suyunda yüzsün ve yüzelim diye bile her yaz defalarca gidip-geliyoruz Sivrice’ye. Muthiş hava, müthiş deniz. Üç yaz önce, Deno henüz karnımda tepişirken bir arkadaşımızın tavsiyesiyle keşfettik Sivrice’yi. “Sen bu çocuğu burada suda doğurursun” diyordu herkes, orada suda doğurmadım ama en bebe haliyle bile götürdük Deno Bey’i oralara.
Tatili, gezmeyi tozmayı severiz ama insanlara özellikle otel, mekân vs önerirken çekinirim, herkesin tatil anlayışı, zevki, beklentisi farklı. Bizim beğendiğimizi başkası beğenmeyebilir. Ama bu kez önereceğim, o civarda 2 ayrı otel var gittiğimiz, ikisinin de reklamını yapacağım seve seve. O civarda irili ufaklı bir çok motel var. Biz bu ikisine bağlandık. Siz de bağlanabilirsiniz benden söylemesi.
Oraların yerlisi, Bektaş Köyü’nden çok güzel bir aile işletiyor moteli. Okan, ailenin en minik torunu. Canavaryus Okanyus. Babaanne-dede, oğullar ve gelinler hep beraber çalışıyorlar. Babaanne ile dede sabah erkenden kalkıp bahçeye gidiyor. Yediğimiz birçok şey bahçeden. Bazan biz de takılıyoruz peşlerine birlikte salatalık, domates, sebze ne varsa toplayıp dönüyoruz otele. Sabah kahvaltıda mis gibi yumurta yiyoruz bazen, bazen babaannenin yaptığı böreklerden. Her öğlen güzel bir yemek çıkıyor mutfaktan. Genelde tazecik bir sebze yemeği yanına bol soğanlı ve zeytinyağlı salata. Akşam da mutlaka günün balığı oluyor. Deniz börülcesi, kabak çiçeği dolması, patlıcan salatası ham ham ham! Gün içinde defalarca denize girip çıkıyorsun, doyamıyorsun yüzmelere. Açıldıkça açılasın geliyor.
Okan Motel deyince… Soğuk bira ve tavla. Şnorkel ve ahtapotların dansı. Çocukların neşeli gürültüsü. Ortalıkta dolaşan bebe kediler. Agresif manyak horozlar. Çekirden çitlemesi. Güneşin doğuşu. Güneşin batışı. Yıldızların altında. Huzurun içinden. No tv, no müzik. Balıkçıların hikâyeleri. Zıpkıncıların paletleri. Böyle bir yer işte Okan Motel. Sanki kendi yazlığının bahçesindesin ve müşterilerin hepsi arkadaşların.
Okan Motele giderken Sivrice Feneri’nden geçeceksiniz, hemen dibinden. Sivrice Feneri, 2009 yılında 10 yıllığına kiralanarak aynı zamanda bir kütüphaneye dönüştürülmüş. Yeni sahipleri diyor ki: “Her ülkeden her denizdeki, her göldeki, her nehirdeki deniz fenerlerinin ve öykülerinin, orada yaşayanların anılarının ve maceralarının, düşlerin, umutların tazelendiği, irdelendiği, anlatıldığı her dilden yazılmış yapıtlar bir deniz feneri mekânında toplansın istedik, Sivrice Deniz Feneri Kütüphanesi‘ni kurma çabasına girdik.
Aynı şekilde o civarın köylüleri işletiyor Sude Moteli. Babaanne-dede, oğul ve gelin birlikte çalışıyorlar. Babane ile gelin genelde mutfakta. Gelin odaları temizliyor. Oğul her şeye koşuyor. Sude büyük torunun adı. Sude Motel çok rüzgâr almayan, civarın tek uzun ve kum sahili. Müthiş güzel bir koyda, Okan Motel’in orası bazen uçarken rüzgârdan Sude, göl gibi sakin oluyor. Deniz kum, kumsal kocaman; bebeler için ideal. Koy bebeni kıyıya, ver eline kova küreğini, kuyu kazsın, kale yapsın, sen uzan şezlonguna izle ve dinlen. Hafta sonları halk plajı gibi de olduğu oluyor ama olsun. Sorun yok.
Atmosfer iki motelde de aynı. Televizyon ve müzik yok. Sadece cırcır böcekleri ve ortalıkta koşturan yavrular, kediler, köpekler. Bir süre sonra her masa arkadaşın oluveriyor. Samimiyet diz boyu! Öğlen acıkınca babaanneden harika bir gözleme yiyorsun enerjin yerine geliyor. Bira her daim zaten soğuk! Akşam alıyorsun masanı denizin dibine, kumun üstüne, yemeğini orada yiyorsun, beben uyuyunca ya arabasına, yoksa şezlonga yatırıyor rakını yudumlamaya devam ediyorsun. Et sevenler için köftesi 10 numara! Bu arada Midilli tam karşınızda, küçük bir tekneyle yarım saatte gidilebilecek mesafede. Hatta yüzmek bile mümkün –de mümkün değil işte!
Minik notlar
– Her iki motel de konfor arayanlar için uygun değil. Ortalık taş toprak kum. Ve börtü böcek doludur. Duyurulur. Sabah gözünü açtığında seni bir örümcek amca ya da bir çekirge abla öpüp uyandırabilir. Sabah kahvaltına arılar ortak olmak isteyebilir. Sivrisinekler ise her daim iş başında. Bilginize sunulur. Cibinlik denen şey müthiş işe yarayabilir. Eğer kullanıyorsanız odanıza sinek ilacı, vücuda sürülen sinek ilaçlarından mutlaka yanınızda olsun. Saygılar.
– Köpeğiniz mi var, yaşadınız! Her iki motele de götürebilirsiniz, tek tük korkan veya arıza yapan müşteri çıksa da genelde herkes hayvansever. Oralarda bebeler ve köpekler süper rahat ediyorlar. Herkes onları idare ediyor.
– Çok titizseniz, günde yüz-bin kez bebesinin elini yıkayıp-silenlerdenseniz, yere düştü aman yemesin diye çığlık atanlardansanız işiniz zor olabilir. Benden söylemesi! Çok hijyen aramayacaksınız. Yemeğin içinden sinek çıkarsa kusmayacaksınız :).
– Söylediğim gibi TV yok, müzik yayını da yok. Ama yanınıza DVD-film vs alıp kulaklığınızla izleyebilirsiniz. Hoş buna hiçbir zaman vaktiniz olmuyor. İnternet mevcut onu da söylemiş olayım. Tweet atabilir. İnstagrama foto ekleyebilirsiniz.
– İnstagram’cıysanız yaşadınız. Bol bol malzeme toplayacaksınız.
– Yanınıza okey takımı, tabu, scrabble vb oyunlar alırsanız güzel olabilir. Seviyorsanız tabii.
– Bebeniz erken uyanıyorsa hemen dışarı çıkın, birlikte güneşin doğuşunu izleyin, hatta sonra hemen suya atlayıp güne zinde başlayın.
– Bebe bezi tasarrufu için de ideal bir yer. Bebeniz tüm gün toto açık gezebilir. Biz öyle yapıyoruz. Havadar havadar oh!
– Bebeler ve çocuklar için Sude Motel’in sahili daha uygun gibi sanki. Okan Motel de çok kötü değil
– Eve döndüğünüzde varsa bavulunuzu balkonda boşaltmanızda fayda var, kum toprak neyse de böcük kardeşler de sizinle gelmiş olabiliyor.
Kısaca yol tarifi: Assos’dan Babakale’ye doğru giderken 9 km sonra Bektaş Köyü çıkıyor karşınıza. O civarlara yaklaşınca az sonra size ismini vereceğim motellerin tabelalarını takip edin. Kaybolursanız köylülere Sivrice Koyu’nu ya da Sivrice Feneri’ni sorun be-ya. Biz İstanbul-Tekirdağ-Keşan-Gelibolu-Eceabat-Çanakkale güzergâhını kullanarak gidiyoruz. Dönerken ise Bayramiç-Çan-Biga-Bandırma-Bursa-Yalova yapıp oradan feribot ile Pendik’e geçiyoruz. 6-7 saat arası sürüyor yolculuk..